Tek adam rejimini pazarlarken dediğiniz gibi olmayacak demişlerdi… Cumhurbaşkanı partili olacak ama parti faaliyetlerinde parti şapkasını, yönetim işlerinde hükümetin yegane temsilcisi olma şapkasını (tek kişilik hükümet) devlet işlerinde de cumhurbaşkanı şapkasını takacak demişlerdi…Üç ayrı şapkası olacak…Tek adam rejiminin ilk yıllarında Erdoğan yaptığı bütün konuşmalara devlet başkanı gibi başlıyor sonra başbakan gibi devam ediyor AKP genel başkanı olarak bitiriyordu…Giriş, gelişme sonuç…Girişte çevremizdeki gelişmeleri, Türkiye’nin savunma gibi büyük meselelerini anlatıyor, ardından onu yaptık bunu yaptık, eskiden böyleydi şimdi böyle nutku atıyor, finalde de muhalefete veryansın ediyordu…2021 yılından itibaren artık eskiden böyleydi şimdi böyle demeyi azalttı… Yani hükümet icraatları bölümünü pas geçmeye başladı.

Siyaset dilinde ‘hükümet olmak kolaydır ama iktidar olmak zordur’ diye bir söz vardır. Bu sözün anlamı şu dur,;Meclis çoğunluğunu alsan da hükümeti kursan da müesses nizam yani kurulu düzen rahat ettirmez…Onların bariyerini aşmak zordur…Güçlü liderler, halktan büyük destek alan partiler bu zinciri kırar… İktidar olurlar…Türkiye bu evreleri çok gördü yaşadı… İktidar olamayan hükümetler tarafından da yönetildi güçlü iktidarlar tarafından da…Türkiye 2017 yılından sonra başka bir düzleme geçti.

Erdoğan 15 Temmuz darbe girişiminin finansörü ilan ettiği BAE emirinin altına turkuaz halı sererek Saray’ında ağırladı…Erdoğan katil dediği Suudi Arabistan Veliaht Prensi’ne kardeşim diye sarıldı.Erdoğan darbeci dediği Sisi’yle barışmak için ayağına gitti.Erdoğan katliam yapmakla suçladığı Esad ile bir araya gelmenin yolunu arıyor.

AKP/MHP ortaklığı yeni bir suç türü yaratma peşindeydi. Hazırladıkları yasa maddesi muhalif sesleri susturmak, gazetecileri sindirme, ekrana çıkan akademisyenleri korkutmaya yönelikti. İşin işine sivil toplum kuruluşları da girmişti, belli bir olaya tepki gösteren sıradan vatandaşlar da…Nasıl mı?Etki ajanlığı diye nitelendirilen yasa o şöyleydi:Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda; Türk vatandaşları veya kurum ve kuruluşları ya da Türkiye’de bulunan yabancılar hakkında araştırma yapan ya da yaptıranlara üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir.

Seziyorum, hissediyorum, görüyorum daha da ötesi emareleri var. Erdoğan Saray’da beş yıl daha kalabilmek için belki de ömür boyu kalabilmek için büyük plan yapıyor. Memleketin ayarlarıyla oynayacak desem yalan olmaz… Ama zaten memlekette ayar kalmadı diyeceksiniz; haklısınız…Erdoğan 10 Kasım konuşmasında; ‘Rabbim ömür milletimiz onay verdikçe hizmet etmeye devam edeceğiz’ dedi.

Algı operasyonuyla halkın kafasına karıştırmak için düğmeye basıldı. Temel atıldı şimdi sıra anketlerle üst katları inşa etmeye geldi.Memleket ekmek parası derdine düştüğü günlerde bitirmekle, belini kırmakla övündükleri PKK terörünü sanal olarak hortlattılar….Büyük bir tehlike varmış gibi ülkenin bir numaralı sorunuymuş gibi, beka meselesiymiş gibi pazarladılar…Başrolü MHP Genel Başkanı Bahçeli üslendi.

Memleket sakindi, sakindi ama huzursuzdu. İnsanlar evine ekmek götürmenin derdine düşmüştü. İnsanlar açtı, insanlar yoksuldu… Yoksulluk AKP sayesinde mukarrerat olmuştu. Yazgı diyelim. Camilerde yoksulluk böyle kutsandı. Cennete giden yolun kapısı olarak gösterildi.Bir ekmeğe bir soğana muhtaçsan cennet senindir denildi…Bunu diyen iktidar iktidarın ahtapot kolları lüks yaşamlarından taviz vermedi.

AKP daha doğrusu Erdoğan asgari vesayeti bitireceğim, bürokratik vesayete son vereceğim, konuşan Türkiye’yi kuracağım diye 22 yıl önce iktidara geldi…22 yıl boyunca askeri vesayeti yok etmek uğruna ülkeyi Fethullahçı vesayete teslim etti. Fethullahçı vesayet yargıyı da orduyu da hallaç pamuğu gibi attı…Fethullah terör örgütü 2007/2016 arası Türkiye’yi dilediği gibi yönetti.

Cumartesi önemli gündü. AKP’nin iktidara gelişinin 22’inci yıldönümüydü. AKP Sözcüsü iktidara gelişlerinin 2 Kasım 2002 gününü Türk siyasi hayatında yeni bir başlangıç olarak tanımladı…Yeni bir başlangıç olduğu muhakkak da bugünkü Türkiye’ye bakınca hayırlı bir başlangıç olduğu tartışma konusu.AKP iktidarının 22’inci yılında her alanda çürümüşlük yaşanıyor…Özellikle 2017 yılındaki rejim değişikliğinden sonra ipin ucu kaçtı.

En baba siyasetçiden, satır aralarından şaşırtıcı yorumlar yapan ve dediği çıkan siyaset bilimcilere, siyaset kulislerine kulağı delik olan gazetecilere, iktidar milletvekillerine hatta bakanlara kadar olan biteni izah edecek tek kişi yok…MHP liderinin PKK elebaşısı Öcalan’ı Meclis’e davet etmesinden, terörist yaftalamasıyla Esenyurt Belediye Başkanı’nın hapse atılmasına nasıl, neden, niçin savrulduğumuz açıklamaya muhtaç!.

Oyun derken siyasi mühendisliği kastediyorum. Hatırlatmama gerek yok; MHP Genel Başkanı Bahçeli her dönem en kritik günlerde devreye girerek siyasete yön verdi, siyasetin rotasını değiştirdi…Siyasi mühendisliğin ustasıdır. Bu sebeple Devlet Bey de oyun bitmez dedim…Dönelim 2002 yılına… Taaa 22 yıl önceye. Üçlü koalisyon ( DSP/MHP/ANAP) IMF’n yardımıyla Kemal Derviş’in dirayetiyle tam krizden çıkmıştı ki.

Son dönemde olan bitenin tek cümleyle anlatımı şu: Erdoğan iktidarını perçinlemek için yeni bir hikaye yazma niyetinde.PKK kartını bu yüzden masaya sürdü… Kimsenin karşı çıkmayacağını bildiği için terör tehlikesini bu yüzden gündeme getirdi…Çünkü…Enflasyonu durduramıyorlar…Hayat pahalılığını dizginlemiyorlar…Üretimi artırıp tüketimi kısamıyorlar…Batan ekonominin nedeni kendileri değilmiş gibi davranıyorlar.

Savunma Sanayi’nin tesislerine saldırıyı düzenleyenlerin PKK’lı teröristler olduğu açık. Ama bu saldırıyı kendi örgütleri adına mı, taşeron olarak mı yaptıkları şimdilik soru işareti…İki terörist de profesyonel. Saldırı iyi planlanmış, düşünülmüş taşınılmış sonucu hesaplanmış bir eylem. Kadın teröristin bomba yüklü sırt çantası ile gelmesi, erkek teröristin tesise girmesi, kadın teröristin onu koruması, bir süre sonra kendini patlatması profesyonellik kokuyor.

MHP Genel Başkanı AKP’lileri bile şoke eden açıklama yaptı. 40 yıldır bebek katili dediği, seçim meydanlarında asın diye urgan attığı Abdullah Öcalan’ı Meclis kürsüsüne davet eti…Söylediği aynen şu… "Tecrit kaldırılırsa gelsin, TBMM'de konuşsun, terörün bittiğini, örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bunları yaparsa umut hakkı kullanımının önü açılsın"Söylediği mantık dışı, imkansızı istemek…PKK’nın en zayıf olduğu dönem… PKK’nın esamesinin okunmadığı dönem… Türkiye’de kıllarını kıpırdatamadıkları dönem… Terörün belinin kırıldığı dönem… Güneydoğu’ya huzurun geldiği dönem…Çözüm sürecine PKK gibi karşı çıkan, çözüm sürecini PKK gibi baltalayan MHP lideri, şimdi çıkmış Öcalan Meclis’e gelsin konuşsun diyor.

Fethullah Gülen ölünce eski defterler açıldı. Hayat hikayesiyle birlikte yediği herzeler de ortaya döküldü…Dün gün boyu en çok duyduğum söz şuydu: devletin içine sızan hain örgüt. Devletin kılcal damarlarına kadar sinsice giren terör yapılanması…Hayır efendim…Fethullah Gülen örgütü devlete gizlice sızmadı… Devletin kılcal damarlarına sessizce girmedi…Açık açık davet edildiler… Buyur edildiler… Makam mevki verildiler… Altlarına zırhlı araçlar çekildi… Halılar serildi…Kimin kim olduğunu herkes biliyordu.

AKP iktidarı köşeye sıkıştı mı?Hem de nasıl!..Hükümet (tek kişi) köşeye sıkıştı mı?Hem de nasıl!...Dış politikadan ekonomiye, asayişten toplumsal yaşama kadar her alanda büyük bir çöküş yaşanıyor.Aslında buna çürüme de diyebiliriz…Bütün yapılar öyle çürütüldü ki hükümet (tek kişi) neresinden tutsa elinde kalıyor. Çünkü inandırıcılığını yitirdi.

Her şey Bahçeli’nin DEM sıralarına gidip el sıkmasıyla başladı. Siyaset kulisleri çalkalandı.İki yıldır ‘HDP kapatılsın, HDP’yi kapatmıyorlarsa Anayasa Mahkemesi kapatılsın’ diyen, terörist gözüyle baktığı DEM milletvekillerinin maaşlarının kesilmesini isteyen Bahçeli ne oldu da DEM sıralarına gitti, elini uzattı…Öyle ya 180 derece dönüşün anlamı olmalı!.

Bu hafta öne çıkan iki siyasetçi var… İkisi de önemli mevkilerde… İkisi de Erdoğan’ın son nefesini verene kadar ülkeyi yönetmesi gerektiğini düşünüyor… İkisi de Erdoğan ne derse yapıyor… İkisi de göğsünü Erdoğan’a siper etmiş halde… İkisi de Erdoğan’ın siyasi mühendislik hamlelerinin gönüllü veya mecburi neferi olmuş…Kim bunlar diyeceksiniz?Biri Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş… Öteki MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli…İkisinin de ortak özelliği dün ağır dille eleştirdikleri Erdoğan’a bugün göbekten bağlı olmaları…Bir başka ortak özellikleri var ikisi de siyaseti iyi okuduğunu iddia eden siyasetçi… İkisi de bugünün Türkiye’sinin ne halde olacağını yıllar önceden tahmin etmişler… Anlatmışlar…Kendileri bir süre sonra 180 derece dönmüş o ayrı mesele!.

Ne zaman Ankara önemli bir yasa çıkarmak için kolları sıvasa…Ne zaman Maliye elini cüzdanımıza atmaya yeltense…Ne zaman dış dünyada bizi çok etkileyen gelişmeler olsa…Ne zaman demokrasi problemi yaşamaya başlasak…Ne zaman temel hak ve özgürlüklerimiz askıya alınmaya çalışılsa…İktidar cenahından etkin bir isim öyle bir laf ediyor ki Türkiye bunu tartışıyor.

Açıkça söyleyeyim, DEM partisi desem kimse bir şey anlamayacak. Hafızalarda HDP var, Selahattin Demirtaş var, ama DEM yok. Daha zihinleri yerleşmedi. Bu sebeple Kürt siyaseti demek zorunda kaldım…Daha net anlaşılsın diye. Aslında başlık: MHP, DEM ile kol kola girer mi olmalıydı?Girer mi?Merak edilen birinci soru bu, ikincisi ise yeniden açılım sürecinin olup olmayacağı…Birincisinden başlayalım.

Yıllardır bu ülkeyi yönetenler zaten rüyada yaşıyor diyebilirsiniz ama bu Rüya farklı. Elle ayaklı, elle tutulur gözle görünür, insan…Gazeteci gibi!...Devletin başı Türkiye’nin en önemli meselesinde onun fikrine başvurdu…Rüya’ya…Halk TV ekranlarında sabah yayınlanan neden/sonuç programında iki gündür dilim döndüğünce anlatmaya çalışıyorum, Erdoğan büyük bir oyun planı kurdu…Adına Kürt açılımı mı dersiniz?Çözüm süreci mi?Demokratik açılımı dersiniz?Ne derseniz deyin; AKP bu süreci denedi başaramadı… Sebepleri çok farklı tartışabiliriz, tartışmalıyız… Belli ki; önümüzdeki günlerde uzun uzun konuşacağız.

Hısım akraba devleti de diyebilirsiniz?Baba, ana, kardeş, amca, yenge, hala, dayı, yiyen, kuzen devleti de diyebilirsiniz?Siyasal Bilimler literatüründe yeri var mı? AKP sayesinde olacak? Parti devletinin bir üst aşamasıdır bu… Veya son aşaması…İzah edeyim…Liyakat diye bir şey kalmadığını Mısır’daki sağır sultan bile biliyor.

Bazı şeyleri çabuk unutuyoruz… Veya iktidar bizlere balık hafızalı muamelesi yapıyor… Balık hafızalı olduğumuzu zannediyor…Meseleye gireceğim ama kısa bir girizgah yapayım…Cumhurbaşkanı Meclis açılış konuşmasında İsrail’in Türkiye’ye saldırabileceğini söyledi. Ortadoğu’da sınırların yüzyıl sonra yeniden değiştirilmek istendiğini iddia etti…Millete korku sardı mı? Millet eyvah yarın İsrail başımıza füze yağdırır diye endişeye kapıldı mı?Hayır…Çünkü herkes bunun iç politikaya yönelik bir hamle olduğuna inanıyor.

Yunan sahil güvenlik botları karasularımızı ihlal etmekle kalmadı. Datça’da sahile çıktı. Bodrum Akyarlar’ da balıkçı teknemize ateş açtı. Dibimize kadar geldi.Bizim sahil güvenlik ortada yoktu…Çok değil mayıs seçiminden önce böyle bir durum olsa Ankara ortalığı ayağa kaldırırdı. Nitekim kaldırmıştı da. Erdoğan ‘bir gece ansızın gelebiliriz’ bile demişti…Bu sözün anlamı çok açık ve netti: Savaşırız, savaşmayı göze alırız demekti…Yunan sahil güvenlik görevlileri topraklarımıza ayak basma cesareti gösterdi ama Ankara’dan çıt çıkmadı.

AKP 2002 yılında iktidara geldi; yüzde 34,4 oy oranıyla 363 milletvekili çıkararak Meclis’te her yasayı tek başına değiştirecek çoğunluğu sağladı. (O döneme ilişkin hatırlatma CHP dışında bütün partiler baraj altında kaldı) AKP bir süre sesiz kaldı. Kurumlara el atmadı, içlerini boşaltmaya yeltenmedi…2007 seçimlerinde oy oranı yüzde 47’ye vurunca düğmeye bastılar…Balyoz davası, Ergenekon davası, casusluk davaları Fethullahçıların yardımıyla orduyu dizayn etme amaçlıydı.

Şu gerçeğin altını çizerek yazıya başlayalım. Erdoğan Esad ile görüşmeye can atıyor… Esad he dese altına turkuaz halılar serilecek. Ankara’nın en görkemli binalarına Esad’ın dev posterleri asılacak. Süvari birlikleri, tören kıtası hazır bekleyecek.Büyük ihtimalle Erdoğan Sisi’yi karşıladığı gibi Esad’ı da uçağın kapısında karşılar…Ah Esad bi hee dese…Ah Esad yeter ki Ankara’ya gelmeyi bir kabul etse…Görüşürüm ama ben gitmem Erdoğan buraya gelsin derse… Ankara ona da razı… Erdoğan koşa koşa gider… Sisi ile kucaklaşmak için Kahire’ye gittiği gibi….

Bazı değerler bazı kavramlar o kadar çabuk aşındırılıyor ki… Günlük siyasete o kadar kolay kurban ediliyor ki… Gün geliyor o kavramların önemine, ağırlığına ihtiyaç duyduğumuz gün bir bakıyoruz ki; içi boşalmış…Anlamsızlaşmış!..Ciddiye alınmamaya başlamış!..Hüda Par Başkanı, hani PKK ve Hizbullah’a terör örgütü diyemem diyen şahıs var ya… Hani Anayasa’nın dördüncü maddesi kaldırılsın dolaysıyla ilk maddesinin çöp olmasını isteyen şahıs var ya… Hani MHP Genel Başkanı’nın Malazgirt kutlamalarında elini kaldırarak birlikte poz verdiği şahıs var ya….

AKP Genel Başkanı ile AKP’nin ileri gelenlerinin ağızlarından düşürmedikleri bir söz var; ‘darbe mahsulü Anayasa Türk demokrasisine yakışmıyor. Milletimizi yeni, sivil anayasa ile buluşturmak istiyoruz’Alkış…Meclis Başkanı bu kapsamda partilerle temas kurdu, onları ziyaret etti. Ziyaret etti ama ser verip sır vermedi. Ne istediklerini söylemedi.

Hüda-Par Genel Başkanı Yapıcıoğlu Anayasa’nın dördüncü maddesini kaldıralım dedi… Aslında laik, demokratik, sosyal,hukuk devleti olmaya son verilim demek istedi…El bombasının pimini çekti Cumhur İttifakı’nın içine attı….AKP’yi kündeye getirdi, MHP’yi tuş etti…MHP Genel Merkezi’ne soracağım ama sokaktaki, tabandaki bu ideolojiye gönül veren MHP’liler ne düşünüyor bunu çok merak ediyorum…Çünkü onlar çok ama çok daha önemli…Yapıcıoğlu bunu bildiği için şark kurnazlığı yapıyor…Sadece dördüncü maddeyi hedefine alarak güya ellenemez, değiştirilemez maddeye karşıymış gibi demokrat ayaklarına yatıyor.

Piyasa öyle bir hale geldi ki etiketlerle isteyen istediği gibi oynuyor…Hele hizmet sektöründe! Hele hele lokantalar da!...Domates/ biber fiyatı arttı, işçi ücreti arttı, doğalgaz fiyatı arttı, elektrik zamlandı, kiralar yükseldi gerekçesiyle fiyatlar üçe beşe katlandı… Akıl almaz hal aldı…Ödediğin TL’yi dolara bölüyorsun çok fazla, Euro’ya bölüyorsun fahiş!.

Ben de biliyorum kimsede takat kalmadı…Ben de biliyorum bu iktidar değişmeden ülke düzlüğe çıkmaz…Ben de biliyorum Erdoğan elini ayağını çekmeden ekonomi rayına oturmaz…Enflasyon tek rakamlı haneye inmez, hayat pahalılığı durmaz, fakirlik bitmez…Kurtuluş reçetesi belli; erken seçim bile değil hemen seçim. Hemen sandık. Çünkü herkes bu iktidarının ömrünün bittiğini, süresi dolduğunu söylüyor.

Tabuların başında feodal yapı geliyor…Tabuların başında töremiz böyle diyen zihniyet geliyor…Tabuların başında köhne, mutlak boyun eğmeye dayalı aile yapısı geliyor…Tabuların başında kadını ikinci sınıf insan sayan anlayış geliyor…Tabuların başında ilkel yapıyı bize din diye pazarlayan yobazlar geliyor…Tabuların başında cehalet geliyor.

Bir: Sekiz yaşındaki Narin’in dere yatağında ölü bulunması…İki: Erdoğan’ın ‘Atatürk’ün askeriyiz’ diyen teğmenlerden ayıklama yaparak ordudan atılacaklarını ilan etmesi…ÜÇ: Dilan ve Engin Polat çiftinin enerji dolu şaşalı tahliyeleri…Sondan başa giderek Narin’den başlayalım mı?Anne ve babası adını Narin koymuş. Narin; kırılacak derece ince ruhlu demek.

Müslüman Kardeşler terör örgütü mü?Ankara bu soruya yanıt vermek zorunda… İçişleri Bakanlığı mı olur, Dışişleri Bakanlığı mı olur Cumhurbaşkanlığı mı olur bilemem. Ama birileri açıklama yapmalı…Müslüman Kardeşler yani İhvânü'l-Müslimîn kısaca İhvan adlı yapı Ankara için terör örgütü mü değil mi?Ankara özellikle Erdoğan o kadar hızlı pozisyon değiştiriyor ki yakalamakta zorlanıyoruz…Dün kardeşim dediğine ertesi gün katil diyebiliyor… Kardeşlikten katilliğe geçen yeniden canım kardeşim iltifatına mazhar olabiliyor…Dün darbeci olan ertesi gün kadim dost ilan ediliyor.

400’e yakın teğmenin resmi törenden sonra aralarından yaptıkları geleneksel kutlamayı memleketin bir numaralı meselesi haline getirdiler…Öyle bir toz bulutu kaldırdılar ki sormayın gitsin… Farkında değiller ama altında kendileri kaldı…Nasıl mı?Anlatayım…AKP içinden bir grup (buna AKP troller ile AKP’ye kendini zincirlemiş yazarlar da dahil) teğmenlerin Atatürk’ün askerleriyiz diye haykırmasını darbe çağrısı ilan etti…Kılıçlarını kınından çıkararak hükümete kılıç çektiklerini iddia ettiler.

Açıyorsun TV kanalını veya internet sitesini, alıyorsun eline gazeteyi rekor haberlerinden geçilmiyor…İhracatta rekor kırdık…Savunma ve havacılık ihracatımızı yüzde 9,8 artarak 3,7 milyar dolara ulaştı: Rekor kırdık…Turizmde rekora koşuyoruz. Hedef; 60 milyon turist 60 milyar dolar gelir…Vergi gelirlerinde 234 milyar dolarla son 25 yılın rekorunu kırdık…Sağlıkta kırdığımız rekorların haddi hesabı yok…Her alanda çok iyiyiz, büyüyoruz…Kimse adını anmıyor, kimse bahsetmek istemiyor ama bir rekorun daha sahibiyiz…Ne o?Fakirlik… Yoksulluk…Fakirlikte OECD ülkeleri rekor kırdık… Enflasyon rekorunu yıllardır zaten kimseye bırakmıyoruz… AB ülkeleri, OECD ülkeler yanımıza bile yaklaşamıyor.

30 Ağustos Cuma günü Atatürk’ün yine camilere sokulmaması… Taliban sevdalısı Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’ın talimatıyla adının anılmaması…Türkiye’nin beka sorunu olmaya başladı…Çünkü Erbaş imamlar vasıtasıyla yıllardır Atatürk düşmanlığını körüklüyor, teşvik ediyor.Oturduğu makamı kullanarak ülkenin kurucusunu yok sayıyor.

30 Ağustos Cuma günü Atatürk’ün yine camilere sokulmaması… Taliban sevdalısı Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’ın talimatıyla adının anılmaması…Türkiye’nin beka sorunu olmaya başladı…Çünkü Erbaş imamlar vasıtasıyla yıllardır Atatürk düşmanlığını körüklüyor, teşvik ediyor.Oturduğu makamı kullanarak ülkenin kurucusunu yok sayıyor.

Bence ortada mesele yok. Can Atalay yasal olarak da Anayasal olarak da milletvekili…Atalay milletvekili mi değil mi diye genel görüşme açmaya gerek yok…Zaten milletvekili…Tescil edilmesine ihtiyaç duyuluyorsa eğer yapılacak iş çok basit…Meclis Başkanı Kurtulmuş, Anayasa Mahkemesi’nin yok hükmündeki kararını Meclis kürsüsünden okur olay biter.

CHP Genel Başkanı Özel’in ‘Cumhurbaşkanı adayı değilim, çok net’ sözlerinden sonra CHP’de sular duruldu desem doğru olmaz…CHP’yi karıştırmak, işleri güçleri aday adaylarını yarıştırmak olanlar da işin rengi belli oldu diye frene basmadı…Fırtına yok ama sütliman da değil…Kulislere yansıyan hatta kulis bilgisinin ötesine taşan, yazı konusu olan yalanlanmayan iddialardan biri şöyle.

İktidarın yegane temsilcisi olan Erdoğan’a…Ya danışmanları yanlış bilgi veriyor…Ya bürokratlar korkudan rakamları değiştirerek önüne koyuyor…Ya Saray’dan bakınca Türkiye farklı görünüyor…Ya halktan koptu; gözü bir şey görmüyor…Ya sadece kendi zenginleriyle konuştuğu için Türkiye böyle zannediyor…Ya ülkenin yüzde beşinin yaşantısına bakarak genelleme yapıyor…Ya da hepsi….

Avrupa Birliği’nin çeşitli fonları var… Sivil toplum kuruluşlarına o ülkede demokrasi ayakta kalsın diye demokrasi yeşersin diye veriliyor…Çünkü artık bir toplumun demokrasisi siyasi partilerinin gücüyle değil sivil toplum kuruluşlarının çeşitliliğiyle ve etkinliğiyle ölçülüyor….2017 yılında yaptığımız rejim değişikliğiyle sivil toplum kuruluşlarını sindirdik, yıldırdık.