Hakem kim?
Seçmen…
Niye gitmesi şart?
Ülkenin üzerindeki stres yükü arttı, toplum gerildikçe gerildi, parşömen oldu, kutuplaşma Everest yaptı, tansiyon 20’lere vurdu, nabız 130’un altına inmiyor…
Bu sebeple şart…
İnsan hastalanınca hekime gider…
Toplum hastalanınca sandığa gider…
İki kere ikinin dört ettiği gibi toplumsal/siyasal yaşamın kuralı budur… 1979 yılında mesleğe başladım o tarihten itibaren siyaseti profesyonel olarak izledim. Siyaset bilimi okudum, sosyoloji eğitimi aldım, siyaset kulisleriyle çok haşır neşir oldum. Toplumun nabzını tutmaya çalıştım.
Abartmıyorum tanıklık ettiğim 45 yıl boşunca Türkiye’nin hiçbir zaman bugünkü kadar seçime ihtiyacı olmamıştı… Çok ağır siyasi krizler yaşadık, askeri darbeler gördük, çok ağır ekonomik buhranlardan geçtik, çok ağır toplumsal çalkantılar gördük ama bugün durum çok farklı…
Çünkü hepsi bir arada…
Siyasi krizi, ekonomik krizi, toplumsal krizi aynı anda yaşıyoruz…
İktidar ülkeyi yönettiğini zannediyor ama yönetemiyor, idare ediyor… CHP’yi kriminalize etmeye çalışsa da itibarsızlaştırmak için elindeki tüm araçları kulansa da yolsuzluk batağına bulaştıkları imajını sabah akşam kafalara gark etmeye çalışsa da…
CHP’nin düzenlediği mitingler hınca hınç doluyor…
Savcıların emriyle yapılan tüm operasyonlar yüzde yüz haklı olsa da gözaltına alınanlar veya tutuklananlar yüzde yüz suçlu olsa da halkın büyük çoğunluğu inanmıyor…
Doğru bulmuyor, siyasi operasyon kabul ediyor…
Hafif rüzgar esse, yaprak kımıldasa dolar kıpırdanmaya başlıyor. Piyasalar dalgalanıyor. Hükümetin (tek kişi) bu durumla baş etmesi çok zor…
Enflasyonu çeşitli varyasyonlarla indirmeye çalışıyorlar ama hayat pahalılığıyla başa çıkamıyorlar…
Türkiye’nin en önemli kronik sorunlarının üstesinden gelemiyorlar…
Nedeni belli değil mi?
Hükümetin ömrünü tükettiğine, entübe olduğuna, yargı operasyonlarıyla yaşam desteği sağlamaya çalıştığı algısı yaygın.
Erdoğan mutlaka farkındadır, bu ruh halindeki ülkeyi 2028 yılına kadar yönetmesi zor… Yönetemez ama idare ederek iktidarını sürdürür…
Böyle devam ederse, yoksulluğun yaygınlaşması, homurtuların yükselmesi, protestoların artması kaçınılmaz gerçek… Bu ülke üç yıl daha bu stresi kaldıramaz, bu kadar ağır gerginliğe katlanamaz!...
Seçim olsun Erdoğan gitsin demiyorum… Seçmen kimi isterse ülkeyi o yönetsin diyorum… Seçmen fikrini söylerse, seçmene fikrini söyleme imkanı tanınırsa ülke üzerindeki stresi boşaltır…
Dünya ile vücudumuz aynı… Vücut stresi atamayınca patlak veriyor; damar çatlıyor, beyin kanaması, felç, kalp krizi vs…
Stres altındaki yeryüzü küçük sarsıntılarla stresi boşaltamayınca büyük depremlere oluşuyor…
Toplumun bundan farkı yok… Toplum/halk/seçmen adına ne derseniz deyin stres topuna dönüştü. Sıkışan enerjinin boşaltılması şart…
Bunun yolu da seçim…
Bunun yolu da sandık…