İki kere iki dört eder kadar net ve açık. İnşa edenler ne düşünüyor bilmiyorum ama hakikaten bu rejimin dünyada eşi benzeri yok. Otokrasi ile yönetildiğimiz ortada, tek adamın rejiminin yönetim biçimi gözler önünde, yedi yıldır yaşadıklarımız hafızalarda…
AKP’li MHP’li dostlara soruyorum tek adam rejimine geçtiğimiz şu sebeple iyi oldu, bu sebeple iyi oldu diye sadece üç sebep sayabilirler mi?
Sayamazlar…
Çünkü 2017 Türkiye’sinin verileri kayıtlarda 2025 Türkiye’sinin verileri ortada…
Şimdi denilecek ki, eski rejimin farkı mı vardı? Bize özgü parlamenterler sistem aslında güçlü başbakan rejimiydi…
Evet doğru… Başbakan güçlüydü ama hesap soruluyordu. Bakanlar Meclis’i dikkate almak zorundaydı. Gensoru müessesesi vardı. Meclis gensoru vererek genel görüşme açar hatta bakanları koltuğundan edebilirdi. Başbakanlar Meclis’ten güvenoyu almak zorundaydılar.
Beğenmedikleri Türkiye’de denetim ve hesap sorma mekanizması vardı… İyi işliyordu, kötü işliyordu ama vardı…
Şimdi yok…
Beğenmedikleri Türkiye’de kurumları Sayıştay didik didik eder o kurumların bütçeleri Meclis’te sorgulanırdı. Genel Müdürleri milletvekillerinin önünde ter dökerdi…
Şimdi Meclis’i kaale almıyorlar…
Daha da vahimi 2017 Anayasası hükümetin yegane temsilcisini her türlü yetkiyle donattı, hesapsız kitapsız harcama yetkisi tanıdı ama kararlarından sorumlu tutmadı…
Ülkeyi süper yetkili ama sorumsuz tek kişi yönetiyor…
İş bunula da kalsa iyi… Defalarca yazdım bir kişi ayni zamanda Cumhurbaşkanı yanı Devlet Başkanı aynı zamanda tek kişilik hükümet (yürütme) aynı zamanda Meclis’te çoğunluğu bulunan partisinin genel başkanı, aynı zamanda İki, üç, dört partili ittifakın lideri, yani Meclis’in de tek hakimi… Rejim bunu gerektirince işler karışıyor.
Dün yine işler karıştı. Erdoğan sahte diploma veya diploma sahtekarlığına değinirken; ‘30 yıl sonra İstanbul'da yakayı ele verenlerin unvanlarına nasıl bakılmadıysa bu dosyada da kimsenin gözünün yaşına bakılmadı’ dedi…
İmamoğlu’na gönderme yaptı…
İmamoğlu’nun diplomasının sahte olduğunu adını anmayarak dile getirdi…
Bu sözü hangi şapkasıyla söyledi. Kabinesiyle yaptığı toplantı sonrası basın açıklamasında dile getirdiğine göre hükümet şapkasıyla söyledi diyebiliriz…
O zaman şiddetli, ağır eleştiri yağmuruna tutma hakkına sahibiz…
Anayasal hak… Doğru mu?
Doğru?
Ama bunu söylerken arkasında genellikle Cumhurbaşkanı forsu oluyor. Fors olduğuna göre Cumhurbaşkanı şapkasıyla konuşuyor. Bu durumda Cumhurbaşkanı’nı aynı tonda eleştirmek doğru mu?
Değil….
Değil ama Devlet Başkanı’nın yargısal süreç konusunda söz söylemesi, taraf olması, fikir beyan etmesi doğru mu?
Bu da doğru değil…
Çünkü karar verecek olan yargı Devlet Başkanı’nın tavrını dikkate alır. Almaması lazım ama alır…
Arapsaçına dönen sistemin içinde boğuşup duruyoruz. Devletin bütün kadrolarını rektörlerden valilere, büyükelçilerden üst düzey bürokratlara, Genel Kurmay Başkanı’ndan bakanlara, hatta il ilçe emniyet müdürlerinden kaymakamlara, bakan yardımcılarından daire başkanlarına, kamu bankaları genel müdürlerinden daire başkanlarına kadar aklınıza ne gelirse devletteki her görevi tek kişinin atadığı bir düzende o kişinin ağzından çıkan söz kuraldır. Hatta kanun hükmündedir…
Rejimin sıkıntısı burada…
Bizler her gün memleket meseleleri üzerine kalem oynatan her gün televizyonlarda konuşan kişiler olarak ne yapacağımızı şaşırdık. CHP, İyi Parti, DEM, MHP ve diğer partileri ağır eleştirmek rahat. Demokrasinin olmazsa olmazı…
Ama AKP Genel Başkanı’nı ağır eleştirmek bazen suç oluyor. Çünkü savcılar ve hakimler o aynı zamanda Cumhurbaşkanı diyerek ceza kesiyor. İnsanları hapse atıyor…
Hal böyle olunca…
Konuşan Türkiye konuşamayan Türkiye’ye dönüyor…
Döndü bile…
Eleştirenlerin eleştirildiği, sözlerinin dikkate alınmadığı hatta zaman zaman hain muamelesi yapıldığı ülke yol kat edemez. Kendi sınırları içinde döner durur. Yürüdüğünü ilerlediğini zanneder ama mesafe kaydedemez. İçine düştüğü çemberi kıramaz…
Bir süre sonra rejimden kaynaklanan bu devasa girdap kurumları da toplumu da kişileri de yutar…
Ülke rejimi taşıyamaz hale gelir…
İçinde bulunduğumuz durumun özeti budur… Benden söylemesi…