Geçiş dönemi Türkiye´si nasıl bir manzaraya sahip? Bu Türkiye´de, işçi, aydın, kadın, genç gibi kesimler ne durumda? Bu Türkiye´nin gündemindeki sorunlar nelerdir? Bunlar gelecek yıllara nasıl yansıyacak? 12 Eylül Hareketini kısa dönemli bir makro değişme modeli çerçevesinde algılamak olanaklı mı? 12 Eylül olayı makro bir değişme modeli içine konduğunda, ortaya nasıl bir eğilim çıkmaktadır? Atatürkçülüğün tam bağımsızlık ilkesi “Batıya bağımlılık“, halkçılık ve devletçilik ilkeleri “Liberalizm“, laiklik ilkesi de “Türk-İslam Sentezi“ haline getirilirken, demokrasi de rafa mı kaldırılacaktır? İşte elinizdeki kitap, bu sorulara yanıt arıyor.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük “katastrof”u 12 Eylül’dür. Peki, 12 Eylül’ü hak ettik mi? Önce, Türkiye toplumu böyle bir darbeyi daha kolay sindirebilecek bir ruh haline girmişti. Bunun altında, tohumları yetmişlerin politik ortamında atılmış derin bir siyasî hayal kırıklığı yatıyor. Sıradan yurttaş, Kenan Evren’in şahsında nihayet kendi gibi düşünen bir önder bulmuştu. Kenan Evren, memlekette hangi kahveye gitseniz beş-on benzerini bulabileceğiniz bir tipti. “Sallandıracaksın ellisini...” diyenlerden farksızdı. Farkı, sallandırma imkânını gerçekten bulabilmesi oldu. Türkiye bir bakıma 12 Eylül döneminden çıktı. Daha doğrusu çıkmış gibi yaptı. Diktatörlükten çıkmış Yunanistan, İspanya gibi ülkeler diktatörlükleriyle yüzleştiler. Bu ülkelerde, özgürlük içinde yaşayan bir toplumun keyfini hissediyorsunuz. Biz, 12 Eylül’ün meydan okumasına karşılık vermedik. 12 Eylül son analizde toplumu bir yüzleşmeye çağırdı. Sakin bir karşılaşma olamazdı bu, sert geçmesi kaçınılmazdı. Toplum olarak bu çağrıyı da işitmezlikten geldik. Basın, hukuk kurumları, üniversite, politikacılar... kendilerini 12 Eylül’ün dayattığı koşullara uydurarak varoldular. Yüzleşmedik. Geleneklerimizi aşmak için bir çabaya girmedik. Bu nedenle, hâlâ 12 Eylül’ün içindeyiz.
Serbest Cumhuriyet Fırkası, cumhuriyet dönemi siyasal alanının oluşumunda "iktidar"daki partiye karşı örgütlenmiş bir toplumsal muhalefeti ifade eder. Siyasal partiler literatüründe ağırlıklı olarak "gerici yığınlar"ın bir kalkışması olarak ele alınan, uygulanan modernleşme projesine karşı geleneksel-tutucu çizginin siyasal örgütü olarak yaftalanan bir partidir. Cem Emrence, SCF’nin parti örgütü, tüzük ve programı, partililerin talep ve beklentileri, günlük gazeteler, sınıfsal ayrışmalar ve bunların bir parti içerisinde muhalefet yatağına nasıl aktığını derinlikli bir araştırma ile ele alıyor. Kolaycı ve ötekileştirici bakış açısına karşı SCF'nin toplumsal dinamiklerini, var olduğu dönemin iktisadi sıkıntı ve toplumsal karşılıklarıyla anlamaya çalışıyor. Tek, tek olması nedeniyle de mutlak şekilde doğru kabul edilen bir modernleşme projesinin, yok saymaya çalıştığı alternatifler karşısında siyasal alanı nasıl muhasara altına aldığını gösteriyor.
Adalet Partisi (AP), 27 Mayıs 1960 sonrasından 12 Eylül 1980’e dek Türkiye’nin siyasal hayatına damgasını vuran bir olgu. Bu dönemin önemli bir bölümünde iktidar veya iktidar ortağıydı AP. Dönemin siyasal ve ideolojik tartışmaları içinde mayalanan sağ-sol kutuplaşmasının bir tarafıydı. DP’nin selefi ve ANAP/DYP (hatta devamında AKP) çizgisinin halefi olarak, AP’nin, Türkiye’de sağcılığın inşasını gerçekleştirdiği söylenebilir. Tanel Demirel bu kitapta AP’nin politik ve ideolojik kimliğini analiz ediyor. Partinin, modernleşme, demokrasi ve özgürlükler, kalkınma konularındaki tutumunu; buralardaki gerek ‘tutarlılıkların’ gerekse ‘çifte-standartların’ saiklerini ortaya koyuyor. Bu bağlamda, Türkiye’de liberal siyasal ideolojinin açılımlarını ve kısıtlarını sorguluyor. AP’nin siyasal elitten ve Kemalist ideolojiden kopuş noktaları ve onunla devamlılıkları da, çalışmanın önemli bir tartışma eksenini oluşturuyor. Bu yanıyla kitap, Türkiye’nin siyasal kültürü hakkında da zengin gözlemler sunuyor. AP, aynı zamanda, 1960 sonrası Türkiye siyaset tarihinin ‘kalıcı’ bir figürü olarak Süleyman Demirel’in siyasal liderlik kariyerinin doğuşuna ebelik yaptı. Kitap, Demirel’in görüşlerine ve AP liderliğindeki ideolojik stratejisine dair bir inceleme niteliği taşıyor, aynı zamanda.
Nihat Ergün, "Madem siyaset yaptık bunca yıl, nasıl yaptığımız ve ne yaptığımı belli olsun bari" diyerek,yaşadıklarını mümkün olduğunca şeffaf, açıkyürekli bir şekilde anlatmaya çalışıyor. Gençliğinden beri Türkiye'yi kendisine dert edinen birisi, yaşanan büyü değişim sürecinde gördüklerini kim ne yapmış/yapmamış bakış açısıyla değil d ne/nasıl/neden yapıldı bakış açısyla sunuyor. Bürokratik zorluklar içinde hayata geçirilen değişim sürecinin hiç de kola olmayacağı çok aşikar. Nihat Ergün bize devleti yönetmenin karar almakla bitmediğini gösteriyor. Ve bu kararları uygulamanın meydan savaşları kazanmak tan daha zor olduğunu, bir anlamda her gün sırat köprüsünden geçildiğini de. Ama ona göre asıl savaş şimdi başlyor: "Bizim kuşak büyük siyasi, sosyal ve ekonomik zorluklar karşısında direndi v bozulmadı. (...) bizler de şartlar iyileştikçe yozlaşmayalım, (...) toplumun biz olan güven ve sevgisini kaybetmeyelim istiyorum. Değişimin savrulmak anlamı na gelmediğini, ilkelerimizi, inancımızı ve ahlakımızı koruyarak da değişim yönetebileceğimizi anlatmaya gayret ettim."
Erik Jan Zürcher - Alp YenenAmsterdam University Press
İngilizce
Yılı
2023
Kategori
Siyaset
Link
On October 29, 2023, the Republic of Turkey will celebrate its centennial. The foundation of the Turkish Republic in 1923 marks the catastrophic, yet triumphant, foundation of a new nation-state as the successor of the defeated and partitioned Ottoman Empire. Until today, Turkey remains to be the center of attention due to its continued state of crisis and its position between Europe and the Middle East. In the 100 years of its history, Turkey went through multiple political and social transformations.
The Kemalist origins in the Interwar years were marked by an authoritarian nation-state building in a post-imperial society with cultural reforms and modernization projects which radically constructed a new national identity and a secular ethos. The tumultuous decades during the Cold War opened a more democratic and culturally diverse field, but rapid socio-economic developments and ideological radicalization contributed to political instability, which in return legitimized Turkey’s endemic military tutelage over civilian-democratic affairs.
While post-Cold War Turkey suffered from corruption and intensified identity politics, the brief moment of political stability and opening as well as the economic growth reached in the 2000s proved to be a false promise under the Justice and Development Party. Contemporary Turkey under the President Recep Tayyip Erdo.an is suffering from multiple problems resulting from the authoritarian policies of the government, Muslim-conservative vulgar populism, and an aggressive foreign policy that feeds into Muslim-Turkish nationalism at home. This volume is the first of its kind in offering a history of hundred years of Republican history through expert introductions to 100 sources on various themes of politics, economy, society, culture, gender, and arts. In doing so, this project will not only tell a truly multi-facetted history under the guidance of prominent and promising scholars of Turkish Studies, but will also allow its readers to hear voices and see images of a fascinating Republican past.
AP ve önderi Demirel, Türkiye’de ordu-politika ilişkisinin en “canlı” yaşanıp tartışıldığı 1960-80 döneminin baş aktörleri arasında yeralıyor. Demirel’in orduyu bir yandan sınırlayıp hükümete tabi kılmaya, bir yandan “suyuna giderek” yatıştırmaya yönelen ikili söylemi, ordu-politika ilişkisinin cereyan ediş biçiminde başlıbaşına önemli bir etken. Bu ikili söylemi inceleyen kitapta, AP’nin mirasını üstlenen partilerin 12 Eylül’den sonraki ordu politikaları da kısaca ele alınıyor.
Taha Akyol’dan, Atatürk ihtilalinin TBMM’yi, hukuku ve yargıyı nasıl şekillendirdiğine dair titiz ve kapsamlı bir çalışma…
İnkılabın kanunu mevcut kanunların üstündedir.
Gazi Mustafa Kemal, Ocak 1923
Her cumhuriyet hâkimiyet-i milliye değildir...
Rauf Orbay, Kasım 1923
Memleket demokrasiye layıktır, millet bilinçlidir...
Kâzım Karabekir, Haziran 1925
İhtilal devrinden kanun devrine girdik...
İsmet İnönü, Şubat 1948
Milli Mücadele, milletin bütün kesimlerini temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne dayanarak zafere ulaştı. Zaferden sonra yeni devletin rejiminin nasıl olacağı konusunda Milli Mücadele kahramanlarının yolları ayrıldı. Mustafa Kemal devrimci bir çağdaşlaşmayı, muhalifler ise evrimci bir reformizmi savunuyordu. Büyük kavgalar yaşandı, İstiklal Mahkemeleri harekete geçirildi…
Taha Akyol Atatürk’ün İhtilal Hukuku adlı bu titiz ve kapsamlı çalışmasında, Atatürk ihtilalinin TBMM’yi, hukuku ve yargıyı nasıl şekillendirdiğini ayrıntılarıyla inceliyor.
Türkiye’nin çağdaşlaşması devlet eliyle başladı ve sürdürüldü. İki yüz yıllık bu süreci aynı zihniyetle sürdürmeye olanak yok. Çünkü bu zihniyet artık iflas etmiş durumda. Eğer ülke çağdaşlaşmasını sürdürmek istiyorsa bunun yolu Avrupa’dan, Avrupalılaşmadan geçiyor. Tarihî ve coğrafî nedenlerden bu ülkenin pek başka seçeneği yok. Bugünkü kavga, bu yolu tıkayanlarla açmaya çalışanlar arasında. Türkiye’deki kavganın en önemli aktörlerinden biri Avrupa’nın kendisi. Kurulacak yeni ortaklık, Türkiye’nin Avrupa’da kendini evinde hissetmesini sağlayacak. Türkiye bu sayede hem dünya hem de kendisiyle barışacak. Batı’ya gittikçe, özündeki Doğu’nun hakkını verecek.
Türkiye’nin Avrupalı olmaya ihtiyacı varsa, Avrupa’nın da kemale erebilmesi için bu “farklı”yı, “öteki”yi kabullenebilmesi gerekiyor. 21. yüzyılda dünya gücü olmaya aday Avrupa Birliği, bunu bu suretle başarabilecek.
Siyasett Kitaplığı Türk siyasal hayatıyla ilgili Cumhuriyet döneminde yayınlanan Türkçe ve yabancı dildeki eserlerin pratik bir formatta listelenmesini ve kullanıcılarımızın hizmetine sunulmasını amaçlıyor.
Başta üniversitelerde siyaset bilimi eğitimi alan gençler olmak üzere, ülkemizde ve yurt dışında Türkiye’deki siyaset dünyasına ilgi duyanlar için Siyasett Kitaplığı’nın güçlü bir referans kaynağı olmasını arzu ediyoruz.
Zaman içerisinde bu menü başlığı altındaki yayınları güncelleyerek kitaplığımızı daha da zenginleştireceğiz.
Türk siyasetine ilgi duyan Siyasett.com kullanıcılarının bu çalışmamıza katkı sunmalarından memnuniyet duyacağımızı da belirtmek isteriz.
Bu listede bulunan eserlerden böyle bir çalışmada yer almamasını düşündükleriniz veya listeye eklenmesini önereceğiniz eserler olursa bu sayfanın altında yer alan linki tıklayarak bu görüşlerinizi bizimle paylaşabilirsiniz.