Washington’da Ukrayna Zirvesi: Avrupa Diplomasisinin Kara Günü

Doğrusu 18 Ağustos 2025 Avrupa diplomasisinin kara günü olarak kayıtlara geçebilir.

ABD Başkanı Donald Trump, Avrupalılara çalım atarak 15 Ağustos’ta Alaska’da Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’le buluşmasından üç gün sonra Avrupa liderlerini “Gelin size anlatayım” diyerek ayağına çağırmıştı. Ukrayna’nın konuşulduğu Trump-Putin zirvesine istememişti Putin Zelenski’yi. Davet aslında önce sadece Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski’ye yapılmıştı, ama Trump sonra tek tek hepsine dert anlatmaktansa, topluca gelin, sonra diplomasi yapıyoruz diye kulaktan kulağa oynamayın dedi.

Trump’ın Ukrayna kabul günü

Bir nevi Trump’ın Ukrayna kabul günü gibiydi.

Kimler yoktu ki?

İngiltere Başbakanı Keir Starmer, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Almanya Başbakanı Friedrich Merz, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Finlandiya Cumhurbaşkanı Alexander Stubb, NATO Genel Sekreteri Mark Rutte ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen katıldı.

Stubb orada olmasaydı, Rusya-Ukrayna barışı için bu kadar çaba harcamış olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın neden davet edilmediğine “İşte NATO Genel Sekreteri orada, Türkiye de NATO üyesi” yanıtı verilebilirdi ama, Türkiye’nin onayıyla NATO’ya girmiş Finlandiya Cumhurbaşkanı bu gerekçeyi geçersiz kıldı. Ses çıkarmamak tercih edildi. Zaten Putin ile Alaska Zirvesi hakkında bazı liderlere telefon eden Trump’ın Erdoğan’ı da aradığı konusunda şu ana dek İletişim Başkanlığından bir açıklama yapılmadı. Alaska Zirvesi konusunda tek bilgilendirme, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ı arayan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov tarafından yapıldı.

Trump’ın Ukrayna kabul gününe dönelim…

Zelenski’ye kıyafet ayarı

Avrupa diplomasisinin kara günü, Beyaz Saray’dan Zelenski’ye “Başkanın karşısına doğru dürüst kıyafetle çık” mealindeki uyarıyla başladı. Zelenski’nin hâkî tişörtü, onun da Ruslarla cephe savaşında bir asker simgesiydi. Bir nevi Yaser Arafat’ın Filistinli gerilla kefiyesi ve tabanca kemeri gibi. O da kravat takmayarak büyük direniş sergilese de Trump’tan “Hah şöyle” takdirini işiten ceketiyle çıktı huzura.

Oval Ofise doluşan ve Trump’ın yemek masasında karşısına dizilen Avrupalı liderler, her ne kadar ülkelerinde Ukrayna’nın NATO üyeliğinden filan söz ediyorlarsa da bunun olamayacağını biliyorlardı. 2014’te Rusya Kırım’ı işgal ve ilhak ederken “şiddetle kınayarak” Rusya’nın ödünü patlattıklarını zanneden Avrupalılar, şimdi Trump’tan Putin’i ikna edip Kırım’dan da Donbas’tan da çekilmesini sağlamaya ricacı gelmişlerdi.

Trump, Kırım’ı unutun artık dedi. Sırtını Trump’tan önceki ABD Başkanı Joe Biden ve işte Batı Avrupalı liderlere dayayan Zelenski için gerçekten üzücü bir durumdu. Çünkü aslında herkes Trump’ın Putin’i hiç değilse Donbas’ın bir kısmından olsan çekilmeye ikna etmeye çalıştığını biliyordu.

Avrupa diplomasisinin kara günü

Putin kazanmıştı ve Avrupalılar buna inanmak istemedikleri için, halklarına kaybetmedikleri haberiyle de dönmek ümidiyle Trump’ın kapısındaydı. Starmer, Trump’ın yanından “İlerleme sağlandı” diye çıktı. Neydi ilerleme?

Trump “Ateşkese ne gerek var, Putin’e telefon açmamız kâfi” demişti. Görüşmenin ortasında Trump, Putin’e telefon açmış, sonra görüşmeye devam edilmişti. Sonra mikrofonların açık bırakıldığı  bir an Trump’ın Macron’a “Putin benimle bir anlaşma yapmak istiyor” dediği duyulmuştu. Avrupalılarla değil, ABD ile yani.

Vaşington, Yalta düzeninin Alaska’da kapandığına bir örnek daha verdi.

Zelenski’nin “Putin’le görüşmeye hazırım” demesi miydi ilerleme? Bunu zaten hep söylüyor, görüşmek istemeyen ve Avrupalıları dahi muhatap almadan ABD ile işi bağlamak isteyen taraf Putin. Yoksa Trump’ın zaten Ukrayna kabul günü öncesi de söylediği gibi, Putin’le Rusya’da yapılması ihtimali bulunan ikinci toplantıya, yanına Zelenski’yi de alıp gitmesi mi?

Güvenlik garantileri

İsrail’in Gazze mezaliminde zaten berbat bir sınav veren, İspanya, İrlanda, İsveç, Norveç gibi birkaç ülke dışında İsrail’in hizasına giren Avrupalılar, Ukrayna’da da çuvallamış durumda.

Avrupalıların, kazanç denilebilirse tek kazancı, Trump’ın Ukrayna’ya, “NATO’ya benzer” güvenlik garantileri verilmesi ve ABD’nin de buna katılacağını söylemesi oldu. Zaten Batı Avrupa liderlerinin çıkışta kendi medyalarına Amerikalıların “backstop”, yani Rusya bir şey yaparsa kendi desteğini (takoz da diyebilirsiniz) ortaya koymuş olmasıydı. Tabii Trump, “Putin de güvenlik garantileri istiyor” diye eklemiş. Putin’in kırmızı çizgisi Ukrayna’nın NATO üyeliği.

Trump’ın Putin oyunu

Trump Avrupalılardaki Rusya korkusunu canlı tutup, NATO bütçesine daha çok para koymasını sağlamak, Avrupa’nın ABD üzerindeki savunma yükünü azaltmak istiyor.

Seçim kaybetmek gibi bir derdi olmayan Putin, ekonominin gerilemesini göze alarak savaşı sürdürebileceğini gösterdi. Trump ise savaş sürdükçe Rusya-Çin ilişkilerinin daha da yakınlaşacağını görüyor. ABD’nin küresel rakibi artık Rusya değil, Çin ama Avrupalı liderler ABD’ye güvenip Rusya’yla takıştıkça bu ABD’nin aleyhine işliyor.

Trump bir yandan da Avrupa adına kim konuşacaksa onunla konuşayım, tek tek herkese dert anlatmayayım diyor.

Bölgesel düzeyde Rusya-Ukrayna dengesini bugüne dek iyi götüren Türkiye’nin ise iş küresel boyuta sıçrayınca adeta kenarda beklemesi isteniyor.

Bir açıdan, belki de böylesi daha iyi. Trump’ın Ukrayna kabul günü heyetinde yer alıp, ortak basın toplantısı yapamadan, Avrupalılarla birlikte refüze edilip geri dönmeyi ister miydi Erdoğan?

Şimdi Erdoğan’ın geçen Mayıs ayında yapılamayan Beyaz Saray ziyaretine Eylül sonu için çalışıldığı konuşuluyor diplomatik kuliste. Bence İsrail-Gazze krizi sürerken risklidir ama kararı Erdoğan verecek elbette.