Roketsan Genel Müdürü kurum olarak uluslararası piyasadan vida almalarının bile engellendiğini söylemiş.
Benim de geçenlerde kulağıma çalındı. Akkuyu nükleer santrali için gerekli bazı malzemeleri Avrupa’dan getirecek personel için bir türlü vize randevusu alınamamış. Araya birileri girmiş, ricacı olmuş da vizeler öyle çıkmış.
Vize çilesi çığırından çıktı, hükümet hiç oralı olmuyor. Muhtemelen çok az insanı etkiliyor, hatta kendi seçmen kitlesini daha az etkiliyor diye meseleyi ele alma eğiliminde görünmüyor. Ama Türkiye’nin ilk nükleer santralinde vize nedeniyle gecikme yaşanması riskinin rahatsız etmiş olması beklenir. O da tabii bu bilgi, bilmesi gerekenler katına kadar ulaşabilmişse.
Türk halkı olarak anormalliklere o kadar alıştık ki, normal olana sevinir olduk.
Misal vize meselesi.
Schengen yürürlüğe girdiğinde, Türk vatandaşları kademeli olarak çok girişli vize alabiliyordu. Üstelik bugün Avrupalıların “visa shopping” dedikleri olay geçmişte rahatsızlık yaratmıyordu. Fransa’dan vize alıp, Almanya’ya gidebiliyordun ya da Danimarka’dan alıp plan değişti deyip İspanya’ya gidebiliyordun. Hatta Avrupa Komisyonu bir dönem vizeyi kaldırmayı gündemine bile almıştı. Ancak 2016 sonrasında eski kazanımlar Türkler için tedavülden kalktı.
AB’nin Ankara temsilcisi Türkiye’den ayrılırken çok önemli bir kolaylık getiriliyormuş gibi bir açıklama yaptı ve kademeli vize rejimine geçileceğini söyledi. Aslında kademeli sisteme geri dönüleceğini söylemesi gerekirdi. Yani normal olana dönüyoruz. Ancak bunun uygulanmasında da ne kadar standart-normal şartlara tabi olacağımız meçhul. Ama işte buna da şükür diyeceğimiz noktaya getirdiler.
Ancak bu aşama sorun vize almak için gerekli koşulları yerine getirmenin çok ötesine geçti. Vize başvurusunda bulunmak için randevu almak çok zorlaştı. Hatta imkansıza yakın bir hâl aldı.
Eskiden elçiliklerin konsolosluk birimlerine başvurulurdu. Başvurular artıp elçiliklerin önünde uzun kuyruklar oluşunca elçilikler aracı kurum kullanmaya başladı. Bu kurumlar önden belgeleri toplayıp belgelerin otantik olup olmadığını kontrol edip, bir nevi ön eleme yapıyor.
Nihai kararı yine elçilik veriyor.
Aracı kurumlara bir de acentalar eklendi. Tonlarca bilgi istendiği için pek çok kişinin gözü korktu. Yanlış bir iş yaparım tedirginliği acentalarla birlikte üç aşamalı bir sistem ortaya çıkardı.
Özellikle Covid sonrası yaşanan randevu alma krizi son dönemlerde daha da derinleşti. X bir elçilik o ay için randevu kotasını açtığı anda bir şekilde randevular havada kapılıyor.
Sektörün uzmanları bunun bazı yazılımlar sayesinde olduğunu, ancak karşı yazılımlar geliştirip bu sorunun üstesinden gelinebileceğini savunuyor.
Ancak mevcut durum belki de birilerinin işine geldiği için soruna çare getirilmediğine dair bir şüphe uyanıyor. Zira randevu alabilmek için vize ücretinden ayrı 500 dolardan 3 bin dolara kadar para teklif edenler oluyormuş. Bu durumda şüpheler ister istemez çare getirmeyen aracı vize kurumları üzerinde yoğunlaşabilir.
Türkiye’deki diplomatik temsilciliklerle çalışan aracı vize kurumları ağırlıklı olarak yabancı firmalardan oluşuyor. Pek çok kişinin aşina olduğu VFS Global Zubin Karkaria adlı Hindistan doğumlu bir girişimci tarafından 2001 yılında kuruldu. 140’tan fazla ülkede ofisi bulunan VFS Global Türkiye’de 2010’lu yılların başından beri bir Türk şirketi ile çalışıyor. Çoğunluğu AB ülkeleri olmak üzere 30’dan fazla ülkeye hizmet veriyorlar.
2021 yılında VFS Global, Blackstone adlı bir şirket tarafından satın alındı. İddia o ki, Blackstone Türk şirketle çalışmak istemiyor. Belki o Türk şirketi beğenmemiş başka bir Türk şirketiyle çalışmak istiyor olabilir. Ancak iddia o ki, operasyonu tek başına yürütmek istiyor.
Halen sektörde portfolyosu çok sınırlı olan az sayıda Türk şirketi var.
Hindistan asıllı BLS adlı bir şirket geçtiğimiz yıllarda Türkiye’de bu alanda faaliyet gösteren IDATA adlı Türk şirketi satın aldı. Bu alımı rekabet kurumu da onayladı. Kosmos Yunanistan için, As Vize de Macaristan, Portekiz ve Slovenya için çalışan iki Türk şirketi.
Burada dikkat çekici olan nokta şu. Vize başvurusunda bulunanlar bilirler. Altı aylık tüm banka dökümlerinizden, tüm malvarlığınıza, kardeşlerinizin yurt dışındaki adreslerinden yaptığınız iş ya da çalıştığınız iş yeri ile ilgili bir ton bilgi istenir.
VFS Global’in yeni sahibi Blackstone Türk şirketiyle yolları ayırırsa yüzbinlerce Türk vatandaşının verileri yerli bir şirketin gözetiminden azade, tamamen yabancı firmaların eline olacak. Bu verilerin güvenliğine ilişkin hükümetin manalı bir denetim yapıp yapmadığı soru işareti. Zira aracı kurumları regüle eden kapsamlı bir kanun yok.
Malum iktidar sürekli “yerli ve milli” sloganını kullanıyor. Daha yeni Şelcuk Bayraktar Next Sosyal isimli sosyal medya platformuna dönük eleştirileri yanıtlarken, “Ama yabancıların ‘şeyini’ kullanmasını biliyorsunuz” gibi bir cümle kurdu.
Sürekli yerli ve milli sloganını kullanan bir iktidar vize sürecinde hiç yerli şirkete yer tanınmamasına ne der acaba?
Operasyonların tamamen yabancı bir şirket eliyle yönetilmesi demek yerli şirketlerin yaşanan ya da yaşanabilecek olası mağduriyetler, sıkıntılar konusunda daha hassas olup, yerel çözümler üretme yeteneğinden mahrum olunması anlamına gelir. Tabii bu yetenekten yararlanmak isteyen olursa.
Randevu krizine şimdiye bir çare geliştirilmesi gerekirdi. Suistimale kapı aralayan bu durumdan bunalan bir Avrupa ülkesi çareyi aracı kuruma, “randevu için başvurana en fazla iki, üç gün içinde cevap vereceksiniz, ne kadar ileri bir tarih olursa olsun, randevu tarihine dair cevap iki üç gün içinde verilsin” demiş. Öyle olunca da randevu karaborsası darbe almış oluyor.
Öte yandan iktidarın Türk vatandaşlarının verilerinin yabancı şirketlerin elinde bulunmasına ve bu verilerin güvenliği, akıbetine dair özel bir hassasiyet içinde olmaması da söz konusu olabilir mi? Dışişleri, İçişleri, İstihbarat bu konuya kafa yoruyor mudur acaba?
E-imza skandalında olduğu gibi yerli ve milli kurumların elindeki verilerin korunmasında bile bu kadar açık varken bu sorular lüzumsuz gelebilir tabii.
Bu arada ilginç bir ayrıntıya da dikkat çekeyim. VFS Global Blackstone tarafından satın alınmış olsa da yöneticilerin çoğunluğu Hint. IDATA’yı satın alan BSL de Hint şirketi. Hatırladınız mı, birkaç ay önce Pakistan ve Hindistan arasında kısa süren kriz sonrasında Hindistan hükümeti bir Türk şirketi olan Çelebi Hava Servisi’nin iznini ulusal güvenlik gerekçesiyle iptal etmişti.