Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın DEM Parti heyetiyle PKK’nın ilk silah bırakma töreni öncesi görüşmesinin 9 Temmuz’da olması bekleniyordu. DEM heyetinin 6 Temmuz’da İmralı’da PKK kurucu lideri Abdullah Öcalan ile yaptığı 2,5 saatlik görüşmeden kısa süre sonra Beştepe’deki görüşmenin bugün, 7 Temmuz’da yapılacağı açıklandı. DEM Partili TBMM Başkanvekili Pervin Buldan ve DEM Parti Mardin Milletvekili, Anayasa Profesörü Mithat Sancar’ın görüşmeleriyle başlatabiliriz, Türkiye’nin siyasi geleceğinde etkili olabilecek gelişmelere gebe on sıcak günü.
Terörsüz Türkiye/Seçimsiz Türkiye
Erdoğan-DEM görüşmesi aynı zamanda PKK’nın silahsızlandırılması ve parlamenter siyasete katılması, resmi adıyla “Terörsüz Türkiye” projesinin ikinci aşamasının sonudur. (İlk iki aşamanın ayrıntılarını bu bağlantıdan okuyabilirsiniz.) Bu on günün en kritik dönemeci olan üçüncü aşama muhtemelen 11 Temmuz civarında (10-12 tarihlerinde deniyor) Irak’ta, Kürdistan Özerk Yönetimi bölgesinde, İran sınırına yakın Süleymaniye şehri yakınlarında simgesel silah teslim töreniyle başlayacak.
Herkesin yüreği ağzında. Akla Süleyman Demirel’in müthiş meseli geliyor. Cambaz ipten ilerliyor. Kimi “Ha düştü, ha düşecek” diye izliyor, kimi da “Ha geçti, ha geçecek” diye.
Peki, nereye geçecek? PKK’nın silahlı bir örgüt olmaktan çıkıp eklemleneceği siyaset, demokratik kalitenin giderek düştüğü, otoriter demokrasi denilen, siyasi rekabetin yargı kararlarıyla engellendiği bir hibrit rejim mi olacak?
CHP lideri Özgür Özel 10 Temmuz’da bütün belediye başkanlarını Ankara’da Genel Merkezde toplantıya çağırdı. Özel’in son belediye başkanı gözaltı ve tutuklamaları ardından bunun Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı “sandığı ortadan kaldırma provası” yapmakla suçlaması, CHP’li olsun olmasın pek çok seçmenin aklındaki “Erdoğan iktidarı kaybedeceği seçimi yaptırmaz” önyargısını tetikliyor.
Medya karartması ve biriken sorular
Medya karartması derken öncelikle 7 Temmuz’u 8 Temmuz’a bağlayan gece, muhalif kanallar Sözcü TV ve Halk TV yayınlarının RTÜK kararıyla on gün boyunca yasaklanması akla geliyor.
Neden bu tarihlerde, neden ikisi birden?
Muhalif seçmenin en çok izlediği bu iki haber kanalında sürece dair sorulabilecek sorular nedeniyle mi? Bu iki kanalın CHP lideri Özel’in, Ekrem İmamoğlu ve diğer belediye başkanlarının tutuksuz yargılanması için düzenlediği mitingleri canlı yayınlamaları nedeniyle mi?
Bir soru daha: CHP’li belediyelere operasyonlarının İstanbul Borsası ve döviz kurları daha az etkilensin diye cumartesi sabahları yapılması ve artık kural halini aldı; 12 Temmuz’a geliyor. “Turpun büyüğü” operasyonunun, kamuoyu ve medya ilgisinin PKK’nın silah bırakmasındayken mi yapılır acaba?
Sorular çok. PKK’nin silah bırakmaya başlaması ardından TBMM’de DEM Parti’nin (AK Partililerin itirazlarıyla) “Çözüm Komisyonu” adını taktığı komisyon, 15 Temmuz’da parlamento yaz tatiline girmeden kurulabilecek mi?
DEM Parti sadece bu konuda değil başka konularda da inisiyatif almaya çalışıyor. Birazdan geleceğim bu konuya ama önce 15 Temmuz’a dek komisyon kurulmasının önemine değinelim.
Kuvvet Komutanlarının görev süresi
Meclis’in yaz tatiline gireceği 15 Temmuz zaten kritik bir tarih; 2016’da Fethullahçıların önderliğindeki askeri darbe girişiminin yıldönümü.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 30 Haziran’daki kabine toplantısı gündeminde Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta yapısına dair düzenlemeler vardı; Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’den habersiz olduğunu varsayamayız. 1 Temmuz’da AK Parti TBMM’ye kuvvet komutanlarının emeklilik yaşı sınırını 65’ten 67’ye (ve gerekirse Cumhurbaşkanı tarafından 72’ye) dek uzatacak yasa tasarısını Meclis’e sundu.
Giderek yaşlanan ama koltuğundan olma endişesi giderilen bir komuta heyeti. Ama tek neden bu olmayabilir. Erdoğan, sadece PKK’nın silah bırakma konusu değil, Suriye, İsrail, İran gibi her an yeniden alev almaya riski bulunan dış gerilimlere karşı “Dere geçerken at değiştirilmez” atasözünü mü uyguluyor?
Kuvvet komutanları düzenlemesinin bir an önce yasalaşması isteniyorsa bu hamleyi de on kritik gün sınırları içinde bekleyebiliriz.
DEM Parti, AK Parti, CHP
Terörsüz Türkiye sürecinin başlarında ülkede demokrasinin kalitesindeki gerilemeyi sadece Kürt sorunun çözüm çabasına indirgemekle eleştirilen DEM Parti, son günlerde bunun tam tersi yönde, hatta AK Parti-MHP cephesinde kaşların çatılmasına neden olan adımlar atmaya başladı.
Örneğin, CHP’li belediyelere yönelik yargı operasyonları konusunda, tam da DEM heyetinin Erdoğan ile görüşmesi öncesinde özgül ağırlığı yüksek, önümüzdeki on kritik güne ve ötesine etki edebilecek iki adım attı DEM yönetimi.
Birincisi, 5 Temmuz’da DEM Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın anketlerde “CHP değil AK Parti birinci” demesine karşı “Türkiye’nin bugün birinci partisi CHP’dir” çıkışıydı. Bakırhan, belediye başkanlarının tutuksuz yargılanması gerektiğini de söyledi.
İkincisi 6 Temmuz’da diğer Eş Genel Başkan Tülay Hatimoğulları Oruç’un CHP lideri Özel’e Genel Merkez’de bir “dayanışma ziyareti yapması” ve AK Partililer ve DEM Parti kazandığı halde kayyım atanan belediyeler dahil bütün belediyelerin yolsuzluklarını araştıracak bir TBMM Komisyonu önermesiydi.
DEM’in en önem verdiğişey ise, PKK’nın silah bırakması ardından Ankara’nın da bir adım atması ve Meclis Komisyonunun kurulması.
Önümüzdeki on gün önemli.
Sorular ortada ama “Ha geçti, ha geçecek” diye izlemeye devam edelim.