Selahattin Demirtaş, Edirne Cezaevinden Diyarbakır’daki “Kürt Sorununda Çözüm ve Barış Konferansı’na” 16 Mart’ta gönderdiği mesajda Kürt sorununu çözümünde birinci muhatabın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve yasadışı PKK’nın kurucu lideri Abdullah Öcalan olduğunu öne sürdü.
Demirtaş, Konferansa gönderdiği mesajda şunları söylemiş:
“Kürt sorununun çözümü, resmi olarak bir masa etrafında konuşulacaksa -ki bizce gecikilmeden konuşulmalıdır- masada Türkiye Cumhuriyeti devletini temsilen Hükümet olmak zorundadır. Hükümet de bugün itibarıyla Sayın Erdoğan şahsında temsil edildiğine göre, bu işin birinci muhatabı Sayın Erdoğan’dır. Yine geçmiş deneyimlerden bilinen, kabul gören ve devletin de resmi hafızasında meşruiyeti kayıt altına alınmış Sayın Öcalan bir başka muhataptır.”
Yani, Kürt sorununun çözümü için bir masa kurulacak, o masanın bir muhatabı Erdoğan, diğeri de 1999’dan bu yana İmralı Cezaevinde ömür boyu hapse mahkûm Öcalan olacak; Demirtaş’ın önerisi bu.
Ancak sadece bu değil: “Böylesine köklü ve grift bir sorun iki şahsiyetin tek başına çözebilecekleri bir mesele de değildir” diye devam ediyor Demirtaş’ın mesajı.
DEM’in diyalog beklentisi
Devamı şöyle: “Bu nedenle Türkiye Büyük Millet Meclisinin bizzat kendisi, Meclis’teki tüm siyasi partiler, Kürt siyasi partileri, sivil toplum örgütleri, akademisyenler, aydınlar, kadın hareketleri, sendikalar, barolar gibi tüm toplumsal yapılar da konunun tarafı ve muhatabıdırlar.”
Yani Erdoğan’ın Kürt sorununa çözüm için Öcalan ile masa kurması da, TBMM de yetmeyecek, konuda sivil topluma da “Siz ne istiyorsunuz?” diye sorulacak, bu öneriye göre. Neden? DEM kaynaklarının yanıtı şöyle: Biz işin demokratik siyaset tarafıyla ilgiliyiz, silah tarafıyla Öcalan.
Bu beyanın bir ucunda Demirtaş’ın -işin aslında- Erdoğan’a “Seni başkan yaptırmayacağız” dediği için 2017’den bu yana adaletsiz bir şekilde hapiste tutuluyorken bugün “Sayın Erdoğan” hitabıyla Kürt sorununun çözümünde “Sayın” hitabıyla Öcalan ile birlikte muhatap sayması bulunuyor.
Demirtaş, Kürt sorununda “bir masa etrafında” çözüm isteniyorsa, Erdoğan’ın güçlenmesi gereğinden mi söz ediyor, yoksa olmazı mı gösteriyor? Orası çok belli değil.
Nitekim DEM Partinin dünyadaki gelişmeleri izleyen üyelerinden sayacağımız, gazeteci kökenli Diyarbakır Milletvekili Cengiz Çandar, Konferansta “Boş hayaller kurmayalım” demiş; “Öncelikle demokratik iklimi inşa etmemiz gerekiyor.” Ama DEM Parti yönetiminin tabanı böylelikle bir arada tutmaya çalıştığı izlenimi var.
Zamanlama ve koşullar
Bir de bu mesajın zamanlaması var.
Birincisi, Demirtaş’ın mesajı 31 Mart seçimlerinin ve ayrıca 21 Mart Nevruz Bayramının hemen öncesinde verildi. Bir gün önce, PKK şeflerinden Murat Karayılan’ın “birkaç gün içinde müjde vereceği” sözü ajanslara düştü.
İkincisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan günlerdir doğu ve güneydoğu illerinde seçim gezisinde; 20 Mart’ta, Nevruz arifesindeyse Diyarbakır’da olması bekleniyor.
Üçüncüsü, bu açıklamalar Türkiye’nin Irak sınır bölgesinde Irak hükümetiyle birlikte terörle mücadeleoperasyonlarına, dahası stratejik ekonomik ve siyasi işbirliğine girme hazırlığında olduğu bir dönemde yapılıyor.
Halihazırda Türkiye bütün güvenlik ve diplomasi imkânlarıyla PKK ile Suriye’de ABD ve Rusya’yı, Irak’ta Irak ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimini muhatap alarak mücadele yürütüyor. PKK hiç de rahat ve Erdoğan’ı Öcalan ile masaya oturtacak bir güç ve konumda görünmüyor.
Demirtaş’ın mesajının okunduğu Diyarbakır’daki konferanstan bir görünüm. (Foto: Anka)
AK Parti, CHP, MHP ve DEM
Bu durum AK Parti’nin ziyadesiyle işine geliyor. Bir yandan CHP’nin, özel olarak da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun PKK’nın uzantısı saydıkları DEM ile işbirliği propagandası yapıyor AK Partililer. Diğer yandan, İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe’nin, başka koşullarda terörist diye damgalayabileceği DEM İstanbul adayı Meral Danış Beştaş’ın başarısına duacı olması örneğindeki gibi DEM’e göz kırpıyor. CHP bir yandan DEM ile işbirliği yapmadığına dair yemin ederken diğer yandan DEM’in tabanındaki demokrat kesimin oylarını almaya çalışıyor.
DEM ise bir yandan AK Parti’ye fazla yüklenmemeye çalışarak tabanını Erdoğan’ın Öcalan ile masaya oturmaya zorlanacağı -Çandar’ın deyimiyle- “boş hayali” ile bir arada tutmaya çalışırken diğer yandan özellikle İstanbul’da iplerin elinden kaçacağı endişesinde.
Ve MHP: Devlet Bahçeli’nin Erdoğan’a son “Ayrılamazsın, beraberiz” hitabını unutmayalım. Kabul edin, etmeyin MHP diye bir gerçek var ülke yönetimine ortak.
Demirtaş’ın mesajı bu bakımdan DEM’in bünyesinde gerçekle bağını koparmak üzere olan bir kesimin varlığını da gösteriyor. 31 Mart’tan sonra siyasette gerçekten farklı rüzgarlar esecek gibi.