Stratejik kapan

Türkiye’nin sosyalistleri, 70 yıldır o gerçeğe işaret ediyordu. Bugün bizzat NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg söylüyor. NATO içinde hiçbir ülkenin kendi başına savunma planlaması yapamayacağını, kimin hangi savunmayı yapacağından hangi silahı üreteceğine NATO’nun karar vereceğini belirtiyor...

Anımsayacaksınız, Savunma Sanayii Başkanı Haluk Örgün, 18 Şubat’ta Antalya’da yaptığı konuşmada, başkanlık bünyesinde bir NATOmüdürlüğü kuracaklarını müjdelemiş, ben de 19 Şubat’ta bu köşede, “Nereden çıktı bu NATO müdürlüğü” diye itiraz etmiştim.

İtiraz etmiştim çünkü bir NATO müdürlüğü, belki de en çok Savunma Sanayii Başkanlığı bünyesine tersti! Çünkü bu kurum, ABD’nin silah ambargosuyla yüzleşilen acı durum karşısında bulunan ASELSAN (1975) ve HAVELSAN (1982) çarelerinin üzerinde inşa olmuştu 1985’te...

Silahta ABD/NATO’ya bağımlılığın acı faturası karşısında bağımsız ve ulusal silahlanma demekti. 40 yıl sonra oraya bir NATO müdürlüğü yerleştirmek, vahimdir.

BAĞCIOĞLU’NUN İTİRAZI

Peki nereden çıkmıştı bu NATO müdürlüğü? Doğrusu konu ne siyasette ne de basında hak ettiği önemi bulmadı.

Neyse ki bir hafta sonra CHP’nin Milli Savunma Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı emekli Tümamiral Yankı Bağcıoğlugazetemizden bu girişime önemli bir itirazda bulundu. Gerekçeleriyle bu girişimin yanlışlığına işaret etti. (Cumhuriyet, 26.2.2024).

Ancak “yerli ve milli” iktidarın temsilcileri, Savunma Sanayii Başkanlığı’nda bir “NATO müdürlüğüne” neden ihtiyaç duyulduğunu bir türlü doyurucu şekilde açıklamadılar.Ama yanıtı yaklaşık bir ay sonra ortaya çıkacaktı...Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli, “7. TürkiyeABD Stratejik Mekanizma Toplantısı”nda, savunma sanayisi alanında işbirliğine odaklı bir diyalog grubunun kurulduğunu duyurdu. (AA, 13.3.2024).

JEFFREY’İN MESAJLARI

Açık ki ABD stratejik mekanizmayı, stratejik kapan gibi kullanıyordu.

“Türkiye-ABD Savunma Ticareti Diyaloğu”ve Savunma Sanayii Başkanlığı’nda “NATO müdürlüğü”, Türk-Amerikan ilişkilerindeki “S-400-F-35” tıkanmasını açacak kilit olarak görülüyor olmalı...

Baksanıza, tam da bu süreçte, ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey sahneye çıktı ve ilginç mesajlar verdi. Türkiye’de 80’lerin ortalarından itibaren çeşitli düzeyde ABD memurluğu yapan deneyimli Jeffrey, TRT Haber’de şunları söyledi:

CAATSA yaptırımlarının modası geçmiş durumda. Zaten Rusya’yla ilgiliydi, Türkiye ile alakası yoktu.

Türkiye’nin S-400 satın almasının stratejik bir önemi yok, Türkiye’ye Rus silah akışı yok. Sorun yok.

S-400 meselesini halletmenin bir yolunu bulabiliriz. S-400 sistemi hiç devreye alınmadı. Kapatılması durumunda F-35’ten elde edebileceğiniz istihbarat üzerinde hiçbir etkisi olmayacaktır. Diplomatik veya siyasi bir önemi yoktur.

Suriye’de çalışmak için tercih edilen ortak Türkiye’dir.

Orta Asya’nın tamamen Rusya ya da Çin’in kontrolüne geçmesini nasıl önleyebiliriz? Türkiye ile çalışmak, daha çok savunma ile ilgili...

ABD’NİN ÇALIŞTIĞI OYUN PLANI

Denilebilir ki bunlar ABD’nin bir emekli memurunun görüşleridir. Elbette öyle ama Jeffrey’in şu sözleri, bu görüşlerin ağırlık kazanmaya başladığına işaret ediyor: “Ama Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Victoria Nuland’ın Türkiye’de olası bir F-35 seçeneğinden bahsederken herkesi şaşırtacak kadar iyimser olduğunu fark ettim.” (TRT Haber, 11.3.2024).

Irak ve Suriye’den çekilmeye zorlanan ABD’nin, hele de Türkiye-Irak güvenlik görüşmeleri sürecinde yeni bir oyun planı çalıştığı anlaşılıyor. Washington’un, savunma-silahlanma kartı ile Ankara üzerinde kontrol oluşturabilmeyi hesapladığı görülüyor. Baksanıza bir anda uçak motoru dahil pek çok konuda “ortak üretim” havuçları basına servis edildi!