Dün, internet sitem www. kongar.org adresinde, hem medyaya da yansıyan, Kemal Kılıçdaroğlu ile yediğimiz öğlen yemeğinin iç yüzünü hem de CHP’deki değişim hakkındaki düşüncelerimi yazdım.
Aslında “14-28 Mayıs seçimleri niçin, iktidarın bütün oyunlarını geçersiz kılacak kadar büyük bir farkla kazanılamadı” sorusunun yanıtları hâlâ aranıyor.
Bu konuda pek çok spekülasyon var.
Ben de Kılıçdaroğlu’nun esas hatasının, CHP’yi sağa kaydırması olduğunu, örneğin laikliğe yeterince önem vermediğini belirtmiştim.
Ama bugün, şimdiye kadar pek üzerinde durulmayan çok önemli bir iletişim hatasından söz etmek istiyorum...
Çünkü bu hata hâlâ devam ediyor!
CHP, dünyamızın dijital bir döneme girmiş olmasından ve ABD seçimlerinde sosyal medyanın çok etkin olarak kullanılabilmiş olmasından da etkilenerek, propaganda döneminde sadece Kitle İletişim Araçlarına, yani televizyona, klasik ve sosyal medyaya önem verdi.
Vatandaşla yüz yüze temasa, (Kılıçdaroğlu’nun Adalet yürüyüşü ve tam seçim öncesinde yapılan birkaç miting dışında) hiç önem vermedi.
İşte tam bu noktada, ölümcül olan iletişim hatasına geliyoruz:
Çünkü bugün Türkiye’de, Kitle İletişim Araçları, seçmene ulaşmakta yetersiz kalıyor!
Erdoğan/AKP iktidarı, ülkeyi öylesine böldü, kamplaştırdı ve düşmanlaştırdı ki ülkenin dinle aldatılan, nakit ve ayni sadakaya bağımlı hale getirilen seçmenleri, doğrudan iktidarın denetimindeki Kitle İletişim Araçlarının dışında hiçbir televizyonu izlemiyor, gazeteyi okumuyor... Halkın önemli bir bölümü, iktidar tarafından üretilen, gerçek dünyaya ters bir rüya aleminde yaşıyor:
Hemen hemen bütün Kitle İletişim Araçları, televizyonlar, radyolar, gazeteler, internet siteleri sadece ve sadece iktidarın propagandasına yer veriyor.
Ayrıca, iktidarın ev baskınları, gazeteci tutuklamaları, hem kitle iletişim araçlarını hem de sosyal medyayı, sürekli bir baskı altında tutuyor.
Dolayısıyla, muhalefetin Kitle İletişim Araçları yoluyla seçmene ulaşmasının yolları neredeyse tamamen tıkalı.
İktidarın bu engellemelerini aşmanın iki yolu var:
Birinci yol, halka gerçekleri aktaran televizyon kanallarını ve gazeteleri desteklemek, yaygınlaştırmak...
Cumhuriyet gibi gazeteleri, TELE1 gibi televizyon kanallarını, maddi manevi desteklemek, izlemek ve izletmek.
İkinci yol, bütün il ve ilçelerde, beldelerde, küçük çaplı, seçmenle yüz yüze, yürüyüşler, protestolar, toplantılar, söyleşiler düzenlemek.
Ancak böylece iktidarın Kitle İletişim Araçları konusundaki tekeli ve sansürü aşılabilir.
Yoksa, ne kadar haklı olursanız olun, ne kadar gerçek mesajlar verirseniz verin, ne kadar etkileyici cümleler kurarsanız kurun, seçmene ulaşamıyorsunuz.
Sevgili okurlarım, siz bu yazıyı okurken herkes ilan edilen CHP adaylarını ve CHP’yi tartışıyor olacak.
Ve ben yerel seçimlerde Demokratik Cumhuriyeti koruma refleksimizin gittikçe zayıfladığına üzülüyor olacağım!