Otoriterliğin çıkmazı: Şiddet sarmalı

Bugün 12 Eylül 1980’in ve 12 Eylül 2010’un yıldönümleri.

Bu vesile ile Otoriterlik üzerine bir yazı yazdım.

***

Otoriter Rejimlerin ve Otoriterliğin En Yüce, (Yüceltilmiş, Süblime Edilmiş) biçimi olan Klasik Faşist Rejimlerin en büyük çıkmazı, siyasal yapılarından ve ideolojilerinden kaynaklanan, “sonsuz şiddet sarmalı”dır.

**

Otoriter ve/veya Faşist Rejimlerde şiddetin sürekli olarak artırılmasının temel nedenleri kabaca şöyle özetlenebilir:

1) İktidarın Konsolidasyonu:

Otoriter rejimler, toplumu tamamen kontrol altına almak için her türlü muhalefeti ortadan kaldırmaya çalışır.

Bu, başlangıçta düşük seviyeli baskılarla başlar.

Ancak rejim güçlendikçe muhalif sesleri susturmak için daha yoğun ve Faşizm hedefine doğru daha sistematik şiddet gerektirir.

2) Korku ve İtaat Kültürünün Yaygınlaştırılması:

Otoriter bir Rejim, özellikle de onun son hali olan Klasik Faşist bir Rejim, toplumu korku yoluyla yönetir.

Şiddet, halkı sindirmek ve itaat ettirmek için zorunlu bir araçtır.

Rejimin meşruiyetini sürdürebilmesi için bu korku atmosferinin sürekli tırmanması gerekir.

Çünkü korkuya ve şiddete alışkanlık, insanların korkusunu azaltır ve onları olağanlaştırarak direnişi önleme etkilerini azaltır.

Oysa hem korkunun hem şiddetin dozu sürekli olarak artırılmalı, toplum her aşamaya alıştıktan sonra, yeni bir korku ve şiddet dalgası yaratılmalıdır ki, herkes her an korku ve şaşkınlık içinde yaşasın!

3) Düşman Yaratma ve Kutuplaştırma:

Otoriter ve/veya Faşist bir Rejim, “Biz ve onlar” ayrımıyla işler.

Rejim, iç ve/veya dış düşmanlar (etnik gruplar, siyasi muhalifler, azınlıklar) yaratarak toplumu böler ve seferber eder.

Bu düşmanlara karşı mücadele, giderek daha aşırı şiddet eylemlerini meşrulaştırır.

4) Militarizm ve Şiddet İdeolojisi:

Otoriterlik ve Faşizm, ideoloji olarak gücü ve disiplini yüceltir.

Şiddet aracılığıyla desteklenen disiplin ve acımasızlık, bu yönetimin doğal bir uzantısıdır.

Rejim, kendi varlığını güçlü ve yenilmez göstermek için şiddeti bir propaganda aracı olarak kullanır ve bu da şiddetin sürekli olarak tırmanmasına yol açar.

5) Kendi Dinamiklerinin Zorunluluğu:

Özetle, Otoriter ve Faşist rejimler, sürekli bir kriz ve mücadele hali yaratarak devam etmek zorundadırlar.

Bu dinamik, Rejimin hayatta kalması için şiddetin dozunun artmasını zorunlu kılar çünkü Rejim, varlığını sürdürebilmek için sürekli yeni düşmanlar ve çatışmalar üretmek zorundadır.

***

Sevgili okurlarım, yukarda, Otoriter Rejimlerin ve bu tür Rejimlerin varlıklarını sürdürebilmek için zorunlu olarak evrildikleri (hedefledikleri?) Klasik Faşist Rejimlerin çıkmazı olan “Şiddet Sarmalı”nın tırmanış sürecini yazdım.

Ayrıca unutmayalım: Otoriterlikten gerçek (ideal) Klasik Faşizme geçiş de çok zor, çok maliyetli ve çok kanlıdır.

Çünkü Demokratik Rejimlerin eksik ve gediklerinden yararlanarak Otoriter Yönetimlere heveslenen “Sonradan Görme, Lumpen Faşist Liderler” (arkalarında Emperyalizmin desteği olsa bile) klasik bir Faşizmi kuracak ne bilgiye ne yeteneğe ne kadrolara ne de kaynaklara sahiptirler.

Bu nedenle Otoriter Rejimlerin gerçek Klasik Faşizme evrilme süreci hem çok uzun sürer hem de günümüzde, (günümüzün Faşizme pek de uygun olmayan egemen “Özgürlük, Eşitlik, Bağımsızlık” ideolojisinden dolayı) buna teşebbüs edenlerin iktidarı kaybetmelerine bile yol açabilir.

***

Tarih bize, sermaye sınıfının desteğiyle Otoriterliğin yüceltilmesi ve mukaddes değerlerin Otoriterliğe alet edilmesiyle ortaya çıkan Klasik Faşizm’in, tam kurulduktan sonra, ancak bir iç veya bir dış savaş ile sona erdiğini öğretiyor.

Bu açıdan dünyadaki bütün Otoriter Liderlerin, ülkelerini gerçek bir Klasik Faşist Rejime kurban etmeden önce, bu tehlikeli yoldan vazgeçmeleri hem kendilerinin hem de ülkelerinin yararlarına olur diye düşünüyorum.