Mitingler sonrası...

Hiç kuşku yok ki Özgür Özel liderliğindeki CHP mitingleri çok etkili oldu:

İktidarın CHP’ye saldırısı kamuoyunda ters tepti...

CHP, adeta üzerindeki “ölü toprağından” kurtuldu, silkindi ve yeniden, seyrek olarak da olsa, zaman zaman ortaya çıkan, eski “Demokratik Cumhuriyetçi, Devrimci” dinamizmine kavuştu!

Bu mitinglerin, geniş halk kitlelerini seferber etmelerinin yanında, daima Emperyalizme ve Emperyalizmin uzantısı iktidarlara destek veren ve ülkeyi bugünkü karanlık Faşizan günlere taşıyan, “Rüzgâr Gülü” “İkinci Cumhuriyetçileri” de bütün döneklikleriyle, “heyecanlandırmış” olmaları, başarılarının bir başka kanıtı olarak görülebilir!

(Bu arada CHP liderliğini hemen uyaralım:

Türkiye’yi bugünlerdeki karanlık günlere taşıyan Dönekler, Liberal Solcular, İkinci Cumhuriyetçiler, Oportünistler, CHP mitinglerinden “heyecanlansınlar” heyecanlanabildikleri kadar ama sakın “Laiklik” gibi, “Cumhuriyet” gibi, “Atatürkçülük” gibi, “Demokrasi” gibi, “Şeriatçılık” gibi, “Süreç” gibi, “Komisyon” gibi, “Açılım” gibi, “Suriye” gibi, “Ortadoğu” gibi, konularda CHP’ye kılavuzluk yapmaya kalkmasınlar...

Çünkü biliyorsunuz: “Kılavuzu karga olanın...”)

***

CHP çok gecikmiş de olsa, nihayet, İktidarın Cumhuriyet Rejimi’ne ve Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti’ne yani Anayasa’ya karşı giriştiği küçük küçük yıpratıcı darbelerin, 16 Nisan 2017 değişikliklerinin sonucu olarak 19 Mart’ta Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun hapse atılmasıyla, yıkıcı koskocaman bir Sivil Darbeye dönüştüğünü anladı...

Ve mitinglerle halka da anlatmaya başladı.

“Başladı” diyorum, çünkü bu mitingler Cumhuriyet Rejimi’nin ve Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti’nin yani Anayasa’nın korunmasında, sadece tehlikelere işaret eden bir başlangıç niteliği taşıyordu:

Miting maratonu henüz halk nezdindeki heyecanını yitirmeden Rejimin ve Devletin (Anayasa’nın) korunması için yeni adımların atılmaları gerekli gibi görünüyor.

***

Başarıyla sürdürülen mitinglerin etkilerini artıracak adımlar bellidir; siyasetbilimi ve ülkemizin Demokrasi tarihi bunları açıkça ortaya koymuştur:

1) İktidarın, ülke kaynaklarını yağmalaması, “128 milyar dolar nerede” kampanyasında elde edilen başarı akılda tutularak art arda gelen bir dizi çarpıcı simgesel sayılara ilişkin sorularla devam ettirilebilir.

2) Cumhuriyet Rejimi’ne ve Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti’ne yani Anayasa’ya aykırı müdahale, eylem ve söylemler yine art arda gelen biçimlerde, Siyasal (Faşizan) ve Hukuksal (Anayasal ve cezai) sonuçlarına da işaret edilerek, ayrıntılı olarak mitinglerin ana konuları haline getirilebilir ve halka anlatılabilir.

3) CHP’ye karşı yapılan Siyasal ve Hukuksal saldırının üç ana konusu “Diploma” “Belediyeler” ve “Kurultay” olarak öne çıkmıştır.

CHP bu üç ana konuda da İktidarın kendi “Diploma”, “Belediyeler” ve “Genel Kurul” uygulamalarını, eylemlerini ve söylemlerini ayrıntılı bir biçimde sorgulayarak, sorunları kamuoyuyla paylaşabilir.

4) Yerel halkın yaşadığı ulusal sorunlar, yerel mitinglerle dile getirilebilir.

Bu bağlamda 28 Eylül’de Muğla’da yapılacak olan “Zeytine ve Toprağa Sahip Çıkacağız” mitingi önemli bir örnek adımdır.

5) DİSK gibi Demokratik Toplum Örgütleriyle, TMMOB’ye bağlı meslek odalarıyla, geçim sıkıntılarını dile getiren, doğa ve kültür yağmasına karşı olan, ortak eylem mitingleri yapılabilir.

***

Elbette CHP’deki “örgüt aklı”, benim hemen aklıma geliveren bu önerilerden çok daha fazlasını ve çok daha etkililerini düşünebilecek ve uygulamaya aktarabilecek bir niteliktedir.

Dilerim CHP liderliği, halkta yarattığı değişim umudunu canlı tutabilir!