Meşruiyet kaynağı olarak Anayasa Mahkemesi ve bağımsız yargı (4)

İsrail’in, Gazze’ye giden Sumud (Direniş) Filosuna karşı giriştiği “Gayri Meşru” müdahale sürerken Trump, bizim Cumhurbaşkanımıza “Meşruiyet” desteği vereceğini belirtti.

Elbette bir Siyasal İktidarın “Meşruiyeti” sadece seçimlerden kaynaklanmaz:

Meşru, adil, periyodik, şeffaf, iktidar ve muhalefet partilerinin eşit propaganda olanaklarıyla yarıştığı seçimler, tabii “Meşruiyet” kavramının gerekli bir önkoşuludur.

Bir önkoşul olarak gereklidir ama asla yeterli değildir.

“Meşruiyet” üzerine yazdığım bu dördüncü yazıda, bir Siyasal İktidarın “Meşruiyeti”nin yeterliliği için zorunlu olan koşulları, irdelemeye çalışacağım. Göreceksiniz ki bunların arasında ABD Başkanı’nın pek yeri yok!

***

Çağımızdaki Demokratik Devlet anlayışına göre bir “Siyasal İktidar”ın “Meşruiyeti”, zorunlu olarak adil, şeffaf ve periyodik seçimlere ilave olarak şu yeterlilik koşullarına bağlıdır:

1) Ülkede, Temel Hak ve Özgürlükleri koruyan bir Anayasa olmalı ve bu Anayasa’yı koruyacak bağımsız bir Anayasa Mahkemesi bulunmalıdır.

2) İktidar, başta muhalefet ve ifade özgürlükleri olmak kaydıyla, bütün Temel Hak ve Özgürlüklere ve onları koruyan bir Anayasa’ya uygun davranmak zorundadır.

3) İktidarın bütün eylem ve söylemlerinin Anayasa’ya uygunluğunu Anayasa Mahkemesi denetlediği için, İktidarın Anayasa Mahkemesi kararlarına uyması zorunludur.

4) Bütün bunlara ilave olarak, ülkede Siyasal İktidar’dan bağımsız bir Yargı Mekanizması da bulunmalıdır.

***

18 Şubat 2025 tarihinde “İMAMOĞLU, ERDOĞAN VE YARGI BAĞIMSIZLIĞI” başlıklı yazımda yargının tek bir kişinin emrine verildiğini yazmıştım.

Şimdi o yazıyı da anımsayarak “Siyasal Meşruiyet” kavramının temelinde yatan Anayasa Mahkemesi ve “Yargı Bağımsızlığı” kavramlarının, bu İktidarın “Meşruiyetini” nasıl yok ettiğini görelim.

Ne yazık ki, 23 yıllık yönetimi boyunca zaten sürekli olarak Temel Hak ve Özgürlükleri ihlal eden bu İktidar, 16 Nisan 2017 tarihinde, yasalara aykırı olan oyların geçerli sayılmasıyla sonucu ilan edilen Halkoylaması ile “Meşruiyetinin” üç koşulu olan Anayasa’yı, Anaysa Mahkemesi’ni ve Bağımsız Yargı mekanizmasını tahrip etmiştir.

16 Nisan 2017 Anayasa değişiklikleri, “Demokratik Meşruiyetin” bütün temel kurumlarını tahrip etmiş, bu İktidarın “Meşruiyetini” yok etmiştir.

1) Anayasa Mahkemesi:

Gerektiğinde Cumhurbaşkanı’nı da yargılayacak olan Anayasa Mahkemesi’nin 15 üyesi var ve bu ucube Anayasa’nın 146. maddesine göre, Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi’nin 12 üyesini kendisi seçiyor.

2) Yargıtay:

Madde 154’e göre, Yargıtay üyeleri, Hâkimler ve Savcılar Kurulunca üye tamsayısının salt çoğunluğu ile ve gizli oyla seçilir.

3) Danıştay:

Madde 155’e göre, Danıştay üyelerinin dörtte üçü, Hâkimler ve Savcılar Kurulu; dörtte biri, Cumhurbaşkanı tarafından seçilir.

4) HSK, Hâkimler ve Savcılar Kurulu:

Peki Yargıtay ve Danıştay üyelerini seçen, ayrıca bütün yargı mekanizmasını düzenleyen, Hâkimler Savcılar Kurulu üyeleri nasıl seçiliyor?

Madde 159’a göre, Hâkimler ve Savcılar Kurulu 13 üyeden oluşur. Kurulun Başkanı Adalet Bakanıdır. Adalet Bakanlığı Müsteşarı (Müsteşarlık kalktı, Bakan Yardımcısı oldu)

Kurulun tabii üyesidir. Kurulun, 4 üyesi Cumhurbaşkanınca; 7 üyesi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilir.

Özetle Başkan dahil 6 üye Cumhurbaşkanınca, 7 üye de partili Cumhurbaşkanı’nın partisinin çoğunlukta olduğu TBMM tarafından seçilir.

***

2017’de yasalara aykırı oyların da sayımıyla kabul edilen bu ucube Anayasa’nın kurduğu “Şahsım Devleti Rejimi” ve bu rejimin “Yargı Erki Üst Yönetimi”, Anayasa maddelerinden de açıkça görüldüğü gibi, Cumhurbaşkanı’nın seçtiği kişilerden oluşmaktadır.

Sonuç olarak İktidar, “Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi” dediği bu ucube “Şahsım Devleti Anayasası” ile kendi “Demokratik Meşruiyetini” yok etmiştir.