Meşruiyet üzerine (2) Adil ve serbest seçim

Bir iktidarın meşruiyetinin iki kaynağı vardır: Anayasa ve seçim. Meşruiyet Üzerine (1) başlıklı yazımda, Anayasa üzerinde biraz durmuştum.

O konuya tekrar döneceğim ama bugün “Meşruiyet Kaynağı Olarak Seçim” üzerinde durmak istiyorum.

29 Mayıs 2015 tarihli “SEÇİM, MEŞRUİYET VE FETİH” başlıklı yazımda da bu konuyu ele almışım.

Bugünkü yazımı, ona da göz atarak yazdım.

***

Bir seçimin meşruiyeti her şeyden önce, yarışan tarafların propaganda için eşit koşullara sahip olmasında ve oy kullanmanın gizli, oy sayımının şeffaf ve yasalara uygun olmasında yatar!

Meydanlarda ve medyada iktidarın sesinin olanca şiddeti ile duyulduğu, muhalefet seslerinin ise var ile yok arasında cılız bir biçimde aktarıldığı, medyanın İktidarın denetiminde olduğu seçimlerin sonucuna meşru denemez!

Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanlığı yeminini bile hiçe sayarak doğrudan AKP lehine meydanlara çıkması, konutunda toplantılar düzenleyerek propaganda yapması, televizyonlarda çanak sorulara dayalı söyleşiler düzenlemesi, Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır ve seçimlerin meşruiyetini zedeler.

Bütün bunlara ek olarak devletin bütün olanaklarının İktidar lehine kullanılması, seçimlerin meşruiyetine leke sürer.

***

Seçmen listeleri İktidara bağlı Nüfus İşleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanıyor...

YSK, elinde doğru dürüst bir denetim olanağı olmadığı için sadece onay makamıdır.

Üstelik AKP, iktidara hâkim olunca, 2009 yerel seçimlerinden sonra, parmak boyasını da kaldırdı.

Sonuçların açıklanması da yine iktidara bağlı Adalet Bakanlığı’nın sitesi olan UYAP’tan yapılıyor...

SEÇSİS denilen elektronik sistemin güvenilmezliği uluslararası düzeyde de tescil edildi.

***

Eski seçimlerde, sandık tutanaklarında, partilerin oy toplamalarında yapılan kaydırmalar mahkemelerce saptandı.

Bazı seçimlerde bazı sandıklarda yüzde yüz oy, bazı sandıklarda ise kayıtlı seçmenden fazla oy çıktı...

Birçok seçimde, oy verme işlemi ile ilgili pek çok usulsüzlük belirlendi, tutanaklara bağlandı; pek sonuç alınamadı.

7 Haziran 2015 seçimlerine bir hafta kala, iktidarın bütün resmi faaliyetleri yasaklanmışken (kaydırılmış tarihe göre) İstanbul’un Fethi kutlaması yapıldı.

***

7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP iktidarı kaybedip Erdoğan tarafından AKP Genel Başkanlığı’na getirilmiş olan Davutoğlu hükümeti kuramayınca, Erdoğan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na görevi vermedi ve seçimleri 1 Kasım’da tekrarlattı.

Aradan geçen 5 ayda ülke, sonuncusu 109 kişinin öldüğü 10 Ekim Gar Katliamı olan çeşitli terör olaylarıyla sarsıldı ve AKP beş ay önce yüzde 40.8 olan oyunu, yaklaşık dörtte bir oranında artırarak yüzde 49.50’ye yükseltti.

***

Asıl meşruiyet sorununu doğuran seçim, 16 Nisan 2017 Halkoylamasında, yasalara aykırı olarak verilen oyların geçerli sayılması, eski Yargıtay Başkanı Prof. Sami Selçuk’un kitabının adıyla “Hukuk Dünyasında Doğmayan HALK OYLAMASI, Oylamanın Dürüstlüğü ve Ahlakiliği İlkesinin Çiğnenmesi” olayıdır.

Yasalara aykırı oyların sayılması ile yapılan bu Halkoylaması sonunda rejimin Parlamenter niteliği sonlandırılmış, Başkanlık Rejimi’ne geçilmiştir.

Bu nedenle, 16 Nisan 2017’den bu yana, İktidarın seçimlere dayalı bir meşruiyeti yoktur.

Özetle bu İktidarın meşruiyeti, seçimlerden dolayı zaten tartışmalıdır!