Öcalan tecriti + Kürtçe eğitim = Erdoğan’a ömür boyu başkanlık

“Yarın ne olur bilemem ama gün itibarıyla görünen, DEM Parti’nin AK Parti ve MHP’nin kurduğu Cumhur İttifakına yeni üye adayı olduğu.” (Foto: Cumhurbaşkanlığı)

Yarın ne olur bilemem ama gün itibarıyla görünen, DEM Parti’nin AK Parti ve MHP’nin kurduğu Cumhur İttifakına yeni üye adayı olduğu. DEM’in son Parti Meclisi bildirisi ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Güney Asya temaslarından dönerken söylediklerini üst üste koyduğumuzda gün itibarıyla görünmeye başlayan formülün de “Öcalan tecritinin kaldırılması, artı Kürtçe eğitim eşittir Erdoğan’a ömür boyu başkanlık hakkı” olduğu da anlaşılıyor. Dediğim gibi bakarsınız yarın rüzgar ters yönden esmeye başlayabilir.

Normalde “Kimse karışamaz” söylemi beklenecek Erdoğan’ın ABD Başkanı Donald Trump’tan seçim öncesi verdiği sözleri tutmasını istemesi da bunu gösteriyor; açık söylemese de Trump’ın “Suriye’de ne işimiz var?” demesini hatırlatıyor.

Öcalan, Kürtçe eğitim, Anayasa

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Öcalan Açılımının mimarı MHP lideri Devlet Bahçeli “Pazarlık yok, koşul yok, önce Öcalan PKK’ya silahlı mücadeleye son çağrısı yapsın” diyor. Öte yandan DEM, belki de kırk yıldır keskinleşen tabanı duruma alıştırmak makul görülebilecek bir yaklaşımla ortada koşullar ve pazarlıklar varmış gibi davranıyor.

Bu eğer gerçekten PKK’nın son kırk yılda on binlerce insanın öldürülmesi, yüz milyarlarca maddi hasar ve ölçülemez siyasi itibar kaybına yol açan silahlı mücadeleye son vermesiyle sonuçlanacaksa fedakarlıklar elbette yapılabilir.

DEM Parti Meclisinin dört maddelik “Ne yapmalı?” reçetesinde iki madde öne çıkıyor.

Birincisi, PKK lideri Abdullah Öcalan’a İmralı cezaevindeki görüş yasaklarının, o anlamda kullanılan tecritin kaldırılması. Bununla -Öcalan’ın da başta güvenlik nedenleriyle istemediği anlaşılan- İmralı Adasından tahliye edilmesinin değil, adada inşa edilecek (ya da edilen) bir evde istediği kişilerle Adalet Bakanlığının izin verdiği müddetçe ve MİT denetiminde görüşebilmesi kast ediliyor; ya da gün itibarıyla anlayabildiğimiz bu.

Diğeri de anadilde eğitim hakkı olarak diğer etnik ve dinsel gruplar da sıralanarak dile getirilen Kürtçe eğitim hakkı.

Burada Anayasa değişikliği alanına giriyoruz.

Ömür boyu başkanlık mı?

Erdoğan da Asya seyahati dönüşünde, CHP lideri Özgür Özel’in erken seçim talepleri sorulunca “Seçimden önce Anayasa değişikliği” gerektiğini söyledi.

Erdoğan’ın bir kez daha Cumhurbaşkanı adayı olmak istediği artık biliniyor.

Bunun yolu da Meclis’ten geçiyor, tıpkı Anayasa değişikliği gibi.

Oysa TBMM’de AK Parti ve MHP oyları seçim kararı için de Anayasa değişikliğini halkoylamasına götürmek için de gerekli olan 360’ı bulmuyor.

CHP parlamenter sisteme dönük öngördüğüne göre, geriye DEM oylarını Cumhur İttifakı saflarına çekmek kalıyor.

DEM ise Bahçeli’in dünyada eşine az rastlanır hamlesiyle şartlarını Öcalan’a tecritin kaldırılmasıyla Kürtçe eğitim hakkıyla çerçevelemiş görünüyor.

Tabii 15 Şubat itibarıyla İmralı’da 26’ıncı yılını dolduran Öcalan, kurduğu PKK’ya “silah bırak” çağrısı yapıp yapmayacağı, Kandil’in buna uyup uymayacağı ve Trump ile Erdoğan’ın bir Suriye çözümünde anlaşıp anlaşmayacağını gün itibarıyla bilemiyoruz.

Ama bu çerçevede gün itibarıyla DEM, Cumhur İttifakının üye adayı gibi görünüyor.

DEM yönetiminde “Bize ne tek adam yönetiminden, ideolojik gündemimiz önemli” anlayışı hakimse, iş Anayasa değişikliğine bağlanırsa, bu fiilen Erdoğan’ın tekrar ve tekrar Meclis oylamasıyla Allah ömür verdiğince Türkiye’yi giderek artan yetkilerle yönetebilmesine kapı açabilir.

Bahçeli Girişimi PKK’nın kırk yıllık silahlı mücadelesini bırakıp Türkiye’nin demokratik kalkınması be huzuruna katkıda bulunacaksa, faturasının Erdoğan’a karşısına onu DEM desteğine ihtiyaç duymadan alt edebilecek bir rakip çıkmadıkça ona fiilen ömür boyu başkanlık verecek bir sistem dayatması olduğu görülebiliyor.