Bölgede sıcak savaş var...
Türkiye, fiilen bölünmüş olan Irak ve Suriye’deki olaylara gırtlağına kadar batmış...
İran ve İsrail geriliminin tam orta noktasında...
Sıcak savaşın serpintileri sınırlarımızı aşıyor...
Bu arada, içeride otuz yıldır devam eden terör olayları gündemin birinci maddesi...
“Müzakere süreci” denilen bir süreç başlatılmış...
Kimisi buna “çözüm süreci”, “barış süreci” diye olumlu bakıyor...
Kimisi de “bölünme süreci” ve “otoriterleşme süreci” diye olumsuz biçimde!
“Otoriterleşme süreci” kaygısı, tam bu sırada yeni bir anayasa sürecinin başlatılmasından kaynaklanıyor...
AKP iktidarı, AKP lideri ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bizzat belirttiği “Türkiye koşullarına uygun bir başkanlık sistemi” önerisini bastırıyor:
Hiçbir başkanlık sisteminde bile görülmeyen yetkilerle donatılmış, yasamaya, yürütmeye, yargıya bütünüyle egemen bir tek adam düzeni!
AKP, anayasa için BDP ile işbirliğine gidebileceğini açıkladı, BDP de bu öneriye sıcak yaklaştı; “otoriterleşme” ve “bölünme” süreçleri bu nedenle birleşik olarak düşünülüyor.
***
Ben “terörü bitirmek için” iki uçta, biri “en iyi” biri de “en kötü” olmak üzere iki senaryo oluşturdum.
En iyi senaryo:
Türkiye, ırk, milliyet, din, mezhep farkları olmaksızın vatandaşların temel hak ve özgürlüklerinin eşit ve bütünüyle güvencede olduğu, tam demokratik bir ülke haline gelir.
Türk, Kürt, Sünni, Alevi başta olmak üzere, ırkı, milliyeti, dini, mezhebi, cinsel tercihleri ne olursa olsun, bütün vatandaşlar eşit, özgür ve mutlu olur!
En kötü senaryo:
Türkiye, her ikisi de otokratik bir yönetim altında inleyen, biri Türk biri Kürt olarak iki etnik ülkeye bölünür.
Her iki ülkede de diktatörler halka kan kusturur!
Herkes mutsuz olur!
***
DİKKAT: Yukarıdaki yazıyı 11 yıl kadar önce 16 Şubat 2013 Cumartesi tarihinde yayımlanan yazımdan alınan bazı satırlardan oluşturdum.
O günden bugüne, hepsi içeride Erdoğan’ın işine yarayan ama ülkeyi “Şahsım Devleti Rejimi”nin yol açtığı aşırı yoksulluğa ve Anayasayı bile reddeden bir adaletsizliğe mahkûm eden yedi önemli değişiklik yaşandı:
1) “Çözüm süreci” rafa kaldırıldı ve muhataplardan biri olan Selahattin Demirtaş “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak”, “terör örgütü üyesi olmak”, “silahlı terör örgütüne üye olmak”, “örgüt adına suç işlemek” iddialarıyla hapse atıldı ve mahkûm edildi.
2) Erdoğan yasalara aykırı oy sayımı yaptırdığı bir halkoylaması ile rejimi değiştirdi ve kendi “reisliğinde”, totaliterliğe giden otoriter bir “Şahsım Devleti Rejimi” kurdu.
3) Gezi Direnişi, 17-25 Aralık operasyonları ve 15 Temmuz askeri darbe girişimi sonrasında Erdoğan/AKP ile “Gülen Cemaati” arasındaki ittifak bozuldu ve 20 Temmuz OHAL darbesi yaşandı.
4) İsrail, Ortadoğu savaşını, Gazze, Lübnan, İran ve Suriye ile tırmandırdı.
5) Türkiye, Arap ve Afgan sığınmacıların 10 milyon kişiyi aşan istilasına maruz kaldı.
6) ABD ve Türkiye, Suriye’de başarısız oldu.
7) Erdoğan kendi yaptırdığı Anayasa’ya bile aykırı olarak üçüncü kez Cumhurbaşkanı oldu.
Bu değişiklikler sonunda Türkiye, 22 yıllık Erdoğan/AKP iktidarından bıktı...
Eski Hizbullah’ın devamı olan HÜDA PAR destekli “Cumhur İttifakı”, yerel seçimlerde iktidarı yitirdi.
***
Erdoğan zaten Anayasa’ya aykırı olan 3. Dönem cumhurbaşkanlığını uzatmak çabasında!
Bu arada Emperyalizmin İsrail’i güvenceye almak için Irak, Suriye, Türkiye ve olanaklı ise İran Kürtleriyle kurmak istediği, federe veya bağımsız büyük Kürt Devleti hedefi, tırmanarak devam eden sıcak savaş bağlamında, gündemdeki yerini güçlendirdi.
Sonuç olarak Erdoğan’ın zaten Anayasa’ya aykırı olan Cumhurbaşkanlığı dönemini yeni seçimlerle uzatmak arzusu ile Emperyalizmin büyük Kürt Devleti kurmak hedefi, “Yeni Anayasa” projesinde buluştu.
Bunun öncülüğünü yapmak da Sinan Ateş cinayeti ile köşeye sıkışan MHP’nin lideri Devlet Bahçeli’ye düştü!
Bakalım muhalefet 11 yıl sonra tekrarlanan bu tuzağa yeniden düşecek mi?