Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başkanlığında 6 Ağustos’ta toplanan Savunma Sanayii İcra Komitesinde alınan kararlardan belki en önemlisi, Türkiye’nin ilk defa “Çelik Kubbe” adıyla kapsamlı bir hava savunma sistemi kurma hamlesiydi.
İletişim Başkanlığınca yapılan açıklamada Çelik Kubbe “Katmanlı hava savunma sistemleri ile tüm algılayıcı ve silahların bir ağ yapısı altında birbirleriyle entegre çalışması, ortak hava resminin oluşturulması, gerçek zamanlı olarak harekât merkezlerine ulaştırılması ve yapay zekâ destekli olarak karar vericilere sunulmasını” sağlayacak “yerli ve millî” bir proje olarak tanımlanmış.
Bu teknik tanımları tercüme edersek, eldeki uçak, dron ve uydu olmak üzere bütün uyarı sitemlerinin, alçak ve yüksek irtifa savunma füze ve savaş uçaklarıyla birlikte ve eşzamanlı çalıştıracak bir sistem tasarlanıyor.
Türkiye’nin özellikle son 10-15 yılda -biraz da örtülü silah ambargosu uygulayan NATO müttefiklerimiz sayesinde geliştirdiği sistemler ve yazılım alanındaki ilerlemeler, bugün bu adımın atılmasına imkân veriyor.
Benim aklıma takılan soruysa şu: S400’ler de Çelik Kubbe projesine dahil mi, değil mi?
Çelik Kubbe ve S400’ler
Sormak da gerekiyor; Türkiye’nin şu an dünyadaki en gelişmiş savaş uçağı olan F35 projesinden nahoş biçimde çıkarılmak pahasına Rusya’dan 2,5 milyar dolara aldığımız bu gelişmiş hava savunma füzesi neticede Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde.
Kullansak bir türlü, kullanmasak bir türlü.
Türkiye NATO üyesi. Çelik Kubbe NATO sistemine bütünleşik (entegre) olarak kullanılacaksa, ya da buna açık olacaksa S400’lerin kullanılması hayli sorunlu olur. NATO ile ortak kullanıma açık olması daha akla yakın, çünkü Türkiye’nin 9-11 Temmuz Vaşington NATO Zirvesindeki önemli tezlerinden biri de İttifakın Güney Doğu kanadının güçlendirilmesiydi; Türkiye ekonomik krize rağmen savunma harcamalarını NATO üyelik ölçütü gereği milli gelirin yüzde 2’sinin üzerine çıkarmayı üstlendi.
Türkiye’nin ilk kapsamlı hava savunma projesi olan Çelik Kubbe sisteminde de kullanılmayacaksa S400’leri ne yapacağız?
Cavit Çağlar’ın T24’te Cansu Çamlıbel’e söylediği çözüm önerisi basit: “Ben olsam satar kurtulurum” demiş. “Müşterisi hazır, Rusya bizi mazur görür” diye eklemiş.
Tut kullan mı, sat kurtul mu?
Çağlar’ın şu anda resmî bir görevi yok. Ama resmi görevi olmadığı halde Türk jetlerinin Suriye sınırında Rus jetini düşürmesiyle başlayan krizin çözülmesinde önemli rol oynamıştı. Devlet işlerine hâlâ aşina.
Çağlar’a neden böyle bir öneride bulunduğunu sordum.
O da kestirmeden yanıtladı:
• “Dünya hassas bir dönemden geçiyor. ABD’yle çok sorunumuz olsa da aynı ittifak içindeyiz. Ben S400 meselesi ortadan kalkarsa diğer meselelerin de çözüm yoluna gireceğine inanıyorum.
• “Hem Ruslarla hem Amerikalılarla konuşuruz. Pazarlık yaparız. Konuşarak hal yoluna girer her şey.”
Biraz gizemli konuşuyor Çağlar, bildiği ama söylemediği şeyler olabilir izlenimine kapıldım.
Diğer yandan Türkiye’nin ABD ve Avrupalılar NATO uyumlu sistemleri satmadığı için S400 almak zorunda kaldığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu füzelere ihtiyacımız olduğunu söylüyor.
Söylüyor ama Çelik Kubbe projesinde S400’lere de yer olduğuna dair bir işaret yok. Yetkililer açıklarsa öğreniriz. Stratejik bir konu, hepimizi ilgilendiriyor.