Cevheri Güven’in bir video yayınlayıp silmesi dün, 20 Haziran’da bir sosyal medya olayına dönüştü; bir ara sosyal medyada, “X” mecrasında TT oldu. Cevheri Güven videosunda 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk iddialarının Fethullah Gülen Cemaatinin operasyonu olduğunu ve 2013’ten sonra sekülerlerin Fethullahçılarla işbirliği yaptığını söylemişti.
Güven, Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığı Nokta Dergisinin 2015’teki bir kapağıyla halkı isyana teşvik etmek türü suçlamalarla FETÖ davalarında 22,5 yıl hapis cezası verilmiş bir isim. Ailesiyle iltica ettiği Almanya’dan yapıyor yayınlarını. Fethullahçıların Türkiye dışındaki önemli medya yüzlerinden. Ortaya attığı iddialarla ciddi bir izleyici kitlesine ulaşıyor hükümetin başvurularıyla konulan erişim kısıtlamalarına rağmen.
Sildiği videosunda söyledikleri hem itiraf hem iftira.
İtiraf, çünkü şimdiye dek Fethullahçılar 17-25 Aralık konusunun bağımsız yargının tasarrufu olup siyaseten engellendiğini söylüyorlardı.
İftira, çünkü 2013’ten sonra “sekülerlerin” Fethullahçılarla işbirliği yaptığını söylüyor. Üstelik 17-25 Aralık’tan 6 ay önce, Haziran 2013’teki Gezi Protestolarının “sekülerlerin” işi olduğunu söylediği halde sonrasında belli bir işbirliği kurulduğunu ima ediyor.
Tam da Kavala konuşulurken
Bu iddialar, iktidar cephesinin yıllardır Osman Kavala ve Gezi Davası mahkûmlarının darbe hazırlığını Fethullahçılarla da işbirliği içinde tezgahladığı söylemiyle paralel. Tam da Kavala ve Gezicilerin davasına yeniden bakılmasının Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve CHP lideri Özgür Özel arasındaki diyalog sürecinde konu edildiği, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin Türkiye’yi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uyarak Kavala’yı serbest bırakmaya çağırdığı ve AK Parti içinde de bu görüşe sıcak bakanların bulunduğunun Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi tarafından gündemde tutulduğu bir dönemde.
Son günlerde Fethullahçıların Erdoğan’ın da katılacağı 9-11 Temmuz NATO Vaşington Zirvesi öncesinde Kavala’nın ve Selahattin Demirtaş’ın durumunu, kendi dosyalarıyla aynı parantezde toplayıp bir imza kampanyasına çevirecekleri iddiaları var. Türkiye’de Kavala ve Geziciler -hatta Demirtaş- hakkında Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarının uygulanması yönünde adım atılmasının bu tür hesapları boşa çıkartacağı açık.
Fethullahçılarla sekülerler mi?
Bu konunun 15 Temmuz 2016 darbe girişimine de uzatılması mümkün. Orada bazı üst rütbeli kariyerist subayın kendilerinden alt rütbedeki Fethullahçılarla ilişkilerde ikbal görmesinin nasıl “Kemalistler de vardı” iddialarına malzeme yapıldığını geçmişte gördük.
O yüzden, “seküler” olarak etiketlenmekten hiç de rahatsızlık duymayan bir gazeteci olarak bütün “sekülerleri” töhmet altında bırakan bu iddianın üzerine gitmekte bir beis görmüyorum.
Kimmiş bu Fethullahçılarla işbirliği içindeki sekülerler? Ve öyleyse, nasıl etkili olmuşlar?
Bu soruyu AK Parti iktidarında en üst düzeye ulaşan kamu hayatında Fethullah Gülen etkisinin, bürokrasi ve ekonomi dünyasında insanları, özellikle de küçük şehirlerde Fethullahçılarla irtibat kurmadan işlerini halledemez hale getirdiğini unutmadan soruyorum. Keza, AK Parti hükümetlerinin en üst düzey desteğiyle yapılan Türkçe Olimpiyatlarında dünyanın dört köşesinden gelen çocuklara gösterilen insani sempatiyi de bir yana koyuyorum.
Çünkü kast edilenler onlar olmadığını, kast edilenin siyaset, akademi, spor ve medya dünyasındaki “sekülerler” olduğunu tahmin ediyorum.
Varsa isimler çıksın, iftira mı, gerçek mi, kışkırtma mı? Bilelim.