Seyahat özgürlüğü

Yakında, aldığımız nefes başına vergi alıp, bunu da müteahhitlere aktarmayı planladığını düşündüğüm AKP iktidarı Yurt dışı çıkış harcı olarak bilinen “Deli Dumrul Vergisi”nin cılkını çıkarmayı planlıyor. Öyle ki, Maliye Türkiye’den yurt dışına çıkacak her vatandaşın her çıkıştı 3.000 TL ödemesini önermiş.

Muhtemeldir ki, milleti 3 bine alıştırıp 1.500 yaparak sevindirecek ve ne kadar halkçı olduklarını gösterecekler.

Devleti yöneten basiretsizler buna harç diyor ama bu harç falan değil.

Bu çok açık biçimde bir “dolaylı vergi”.

“Yurt dışına gidecek kadar paran var ise bana da 3000 TL vereceksin” vergisi.

Çok açık bir seyahat özgürlüğü kısıtlaması.

Biz pasaport harcının “Anayasal özgürlükleri” kısıtlayıp kısıtlamadığını tartışmak isterken, şimdi bir de bu saçmalık gündemde.

Biliyorsunuz Türkiye en yüksek pasaport ücreti alan ülke.

3 yılı aşan bir pasaport almak istiyorsanız Türkiye’de ödemeniz gereken para yaklaşık 8 bin 600 TL.

Bu bedel vatandaşlarının yıllık geliri Türkiye’dekinin 5 katı olan Fransa’da yaklaşık 3 bin TL, hem de 10 yıllık pasaport için.

Pasaportu pahalı diye eleştirilen İngiltere’de 10 yıllık pasaport büyükler için 4.000 TL, çocuklar için 2 bin TL.

ABD’de 3.000 TL civarı.

Ve bu ülke vatandaşlarının gelirlerinin bizim ülke vatandaşlarının gelirlerinden en az 5 kat fazla olduğunu da unutmayın.

Bunun üzerine bir de vize kazığı yiyoruz.

Ülkeyi yönettiğini zannedenler memleketi kaçak ya da kayıtlı göçmenle doldurduğu, vatandaşlık satarak dünyanın tüm suç örgütü liderlerini ülkemizin vatandaşı haline getirdiği için giderek daha zor bir şekilde aldığımız kısa süreli vizeler için de ayrıca yüzlerce euro ödüyoruz.

Ve yediğimiz tüm bu kazıklar yetmiyormuş gibi, iktidarımız bir de “Yurt dışı çıkış harcı” adı altında aldığı vergiyi de 20 kat arttırmak peşinde.

2007’de yaklaşık 10 dolar olan miktarı şimdi 100 dolar seviyesine çekmeye çalışıyorlar.

Pek çok hukukçuya göre açık bir Anayasa ihlali, net bir şekilde Anayasal bir hak olan seyahat özgürlüğünün kısıtlanması.

Muhalefet bu vergiyi, kesinlikle Anayasa Mahkemesi’ne taşımalı.

Tabii bu vergideki korkunç artış talebi aynı zamanda iktidarın da aczini ve ülkeyi getirdiği berbat durumun itirafı.

Çünkü bu vergi ülke ekonomisinin en kötü durumda olduğu 2001 yılında ihdas edilmişti.

Ve o gün 50 ABD doları olarak uygulanıyordu.

Demek ki, bugün ekonomik durumumuz 2001’den de daha kötü ve bu paraya daha çok ihtiyacımız olmalı ki, 100 dolara çıkarılması isteniyor.  

Ve demek ki, 2001 krizinde bile ekonomimiz daha iyi durumdaydı ve daha iyi yönetiliyordu.

Ee tabii Ecevit ile de Erdoğan’ı kıyaslayacak halimiz yok.

Elbette ki, bugün daha fazla paraya ihtiyaç var.

Ecevit’in altında yerden teker kesmesi milyonlarca dolar olan Boeing 747, A 340, A 330 makam uçakları, Mercedes filoları yoktu.

Bizim verdiğimiz haraçlar olmasa bu “itibar” nasıl korunacak!


İhale yaptın mı Federasyon!

Kendini turizm şirketi zanneden ve yüzlerce kişiyi milletin parasıyla maç izlemeye Almanya’ya götüren Türkiye Futbol Federasyonu önümüzdeki yılın Türkiye Kupası formatını açıkladı.

Ve aynı zamanda Federasyon’dan bir açıklama daha yapıldı.

Türkiye Kupası maçlarını önümüzdeki yıl da Turkuaz Medya yayınlayacakmış.

Aman ne güzel!

Federasyonun canı bu maçları Turkuaz’a vermek istemiş ve vermiş.

Gerekçe de hazır “13 yıldır onlar yayınlıyordu, bir yıl daha uzattık”

Ne bir ihale, ne başka bir katılımcı.

İhale ve daha güzeli kupanın isim hakkı Turkuaz Medya’ya yani ATV, Sabah, A Haber, A Spor grubuna.

Yani iktidarın resmî yayın organına.

Kulüpler dahil bir Allah’ın kulu da çıkıp “Kardeşim, bir ihale niye yapmıyorsun. Niye başkası ilgilenir mi diye bakmıyorsun” diye sormuyor.

Zannedersin ATV/Sabah grubunun müktesep hakkı, maçların doğal yayıncısı.

Neymiş pazarlıkla fiyat üç katına çıkarılmış.

Zannedersin parayı cebinden verecek.

Nerde!

O da gidip bir kamu bankasına ya da kamu bağlantılı bir yere isim hakkını satacak.

Sizin, benim paramla maç yayınlama hakkını satın almış olacak.

Ve kimse sesini çıkarmayacak.

İktidarın medyası bizim derenin taşı ile bizim derenin kuşunu vuracak.

Biz de cebimizden fazlası ile parasını ödediğimiz maçları bedava izliyoruz zannedeceğiz.


Bir keriz silkeleme daha

Bayramın çok konuşulan konularından biri de 25 milyon TL FAVÖK’ü olan bir şirketin 5,3 milyar TL değer üzerinden halka arzına SPK’nın verdiği onaydı.

Konu ile biraz ilgili herkesin bildiği bir gerçektir.

Şirketler halka arz edilirken vergi, faiz ve amortisman öncesi kârlılıklarına bakılır ve şirketin durumuna, piyasa payına, gelişme potansiyeline ve müşteri sadakatine bağlı olarak 6 ila 12 arasında bir çarpanla halka arz değeri belirlenir.

100 milyon TL kârı olan bir şirketin halka arz değeri genelde 700 milyon TL ile 1 milyar 200 milyon TL arasında olur.

Çok ekstrem durumlarda bunun biraz üzerine çıkar.

Ancak 25 milyon TL kârı olan bir şirketin 5,3 milyar TL’ye yani 212 çarpanla halka arz edildiği görülmüş şey değildir.

Bir şirketin böyle bir çarpanla halka açılması için ya milyon tonluk bir altın madeni bulmuş olması ya da uzayda yakaladığı bir meteoru dünyaya getirip içindeki trilyon dolarlık madeni çıkaracak bir teknolojiyi geliştirmiş olması gerekir.

Bir gıda şirketinin böyle bir çarpana sahip olması mümkün olamaz.

Son yıllarda Borsa’da böyle çok acayip işler oluyor.

Garip garip şirketler hızla yükseliyor, hızlı çakılıyor. Olmadık halka arzlar gerçekleşiyor.

Bunun arkasında kimin ya da kimlerin olduğu ise çok merak ediliyor.

Ve galiba bunun nasıl olduğunu bir iktidar merak etmiyor, bir de muhalefet.

Muhtemelen birincisi bildiği için, ikincisi ise bilmek istemediği için.


Arkadaşıma yeni onur

Sevgili dostum Celal Şengör’ün dünyanın en eski bilim akademilerinden biri olan İtalyan Academia de Lincei’ye üye seçildiğini geçen yaz duyurmuştum. 

Galileo Galilei’nin de, Einstein’ın da üye olduğu bu akademiye kabul töreni geçtiğimiz 10 Kasım’da gerçekleşmiş ve Celal akademi üyelerini Atatürk’e saygı duruşuna davet etmiş ve bilim dünyası Türkiye’nin kurucu liderinin ölüm yıldönümünde saygı duruşuna geçmişti. 

Celal şimdi de bir başka Avrupalı bilim akademisine üyeliğe davet edildi. 

Almanya’nın önemli bilim akademilerinden Bavyera Bilimler Akademisi’ne. 

1759 yılında kurulmuş olan Bavyera Bilimler Akademisi’nin üyeleri arasında omurgalı paleontoloji bilim dallarının kurucusu Baron Georges Cuvier, Charles Darwin, gelmiş geçmiş en büyük jeolog addedilen Eduard Suess, Albert Einstein, Werner Heisenberg gibi önemli bilim insanları var. 


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Kime kızmamız gerektiğini bildiğimiz zaman.