Trump'ın adli sicil dosyası gittikçe kabarıyor

Kimsenin hayatında bir kere bile işitmek istemediği, ”suçlu” sözcüğünü eski ABD Başkanı Donald Trump 2 buçuk dakika içerisinde tam 34 kez duydu. Manhattan mahkemesinde görülmekte olan ve “sus payı“ olarak bilinen davada, 30 Mayıs tarihinde jüri, Trump’ı isnat edilen 34 suçun 34’ünde de suçlu buldu. 12 kişiden oluşan jürinin oybirliğiyle aldığı bu kararla, Trump Amerikan tarihinde hüküm giyen ilk başkan sıfatını kazanmış oldu. New York’taki davada, Trump 2016 yılında Stormy Daniels isimli porno yıldızı ile bir otel odasında  yaşadığı ilişkinin bilahare başkanlık seçimlerinde aleyhine kullanılması olasılığını bertaraf edebilmek amacıyla  2019 yılında adı geçene 130 bin dolar sus payı ödemekle suçlanıyor. Aslında Amerikan yasalarına göre gizlilik anlaşması yapmak suç değil. Özel sektörde birçok şirket işe aldıkları personel ile görevleri icabı edinecekleri bilgileri başkalarıyla paylaşmamaları için bu tür anlaşmalar yapabiliyor. Ama Trump ödediği sus payını vergi beyannamelerinde hukuki masraflar olarak göstermek, ödemeyi farklı şirketler üzerinden yaparak gizlemeye çalışmak gibi 34 ayrı suçlamayla yargılanıyor. Suçlamaların çoğu evrakta sahtecilikle ilgili. Şimdi gözler, 11 Temmuz’da yargıcın vereceği cezaya çevrilmiş durumda. Yargıç denetim komitesinin (probation committe) tavsiyelerini de dikkate alarak hapis cezası da verebilir, her gün karakola giderek imza atmasını da isteyebilir, ev hapsi cezasına da çarptırabilir.

Trump’ın hapse girmesi önümüzdeki seçimlerde başkanlığa aday olmasına ve seçildiği takdirde de başkanlık görevini ifa etmesine engel teşkil etmiyor. Amerikan anayasasını kaleme alanlar, vaktiyle  böyle bir olasılığı herhalde akıllarından bile geçirmemişler.

Trump hakkındaki diğer davalar

Trump hakkında devam eden davaları ve isnat edilen suçları tam olarak tespit edebilmek üç bilinmeyenli bir cebir problemi çözmekten daha zor. Görülebildiği kadarıyla Manhattan’da ceza duruşmasına kalan sus payı davası haricinde halen Trump hakkında açılmış üç dava daha bulunuyor.  Florida’da açılan davada Trump aleyhinde 42, Colombia’dakinde 4, Georgia’dakinde ise 7 suçlama bulunuyor. Suçlamalar evrakta sahteciliğin yanı sıra, seçim sonuçlarını değiştirmeye çalışmak, halkı ayaklanmaya teşvik etmek,  milli güvenliğe ilişkin gizlilik derecesi taşıyan belgeleri özel ikametgahına taşımak, yalan beyanda bulunmak  gibi geniş bir yelpazeye yayılıyor. Davaların hepsi 2023 yılı içerisinde başlatılmış. Florida ve Georgia’daki davalar için henüz duruşma tarihleri belirlenmiş değil.4 Mart 2024’da görülmesi gereken Colombia’daki dava ise yargıç tarafından ileri bir tarihe ertelendi.

Bir de Yüksek Mahkeme'nin önünde ilk kez başkan Nixon tarafından dillendirilen, Amerikan başkanlarının hangi suçu işlerse işlesinler,  ülke çıkarı için hareket ettikleri varsayımıyla yargı muafiyetine sahip olmaları gerektiğine ilişkin bir dava var. Yüksek Mahkeme bu talebi kabul ettiği takdirde, Trump’a isnat edilen suçlamaların çoğunun düşmesi söz konusu.

Mahkumiyet kararları Trump’ın seçim şansını nasıl etkiler?

Trump Manhattan mahkemesindeki jürinin kararını açıklamasından sonra, kendisini destekleyenlerin yüzde 6 oranında arttığını, kampanyasında 2 saat içerisinde 32 milyon dolar bağış toplandığını iddia ediyor.

Öte yandan bir tarafta da Başkan Biden’ın oğlu Hunter Biden vergi kaçakçılığı suçlamasıyla yargılanıyor. Geçen hafta içerisinde hakkında uyuşturucu kullanmasına rağmen yasadışı yollardan silah edindiği iddiasından suçlu bulundu.

Amerikan demokrasisinin farkı

Amerikan demokrasisini beğenmeyebilirsiniz. Amerika’nın insan hakları alanındaki çifte standart uygulamalarını eleştirebilirsiniz. Ülke içerisinde veya dışında giriştiği kirli işleri kınayabilirsiniz. Ama Amerika’da hiçbir kötülük gizli, hiçbir suç da cezasız kalmıyor. Bundan tam 50 yıl önce Watergate skandalı sonucunda Başkan Nixon nasıl koltuğunu terk etmek zorunda kaldıysa, bugün de bir eski başkan ve mevcut başkanın oğlu aynı anda yargılanabiliyor.

5 Kasım’da muhtemelen Trump ile Biden arasında geçecek başkanlık yarışı bana 1402 yılındaki Ankara savaşı sonrasında Timur ile Yıldırım Beyazıt arasında geçen bir diyaloğu hatırlatıyor. Yıldırımın bir gözü kördür. Timur ise bir savaşta aldığı darbe sonrasında aksak kalmıştır. Yıldırımı esir almaya muvaffak olan Timur onu gülerek karşıladıktan sonra şöyle hitap eder:

"Koca Dünya kala kala senin gibi bir kör ile benim gibi bir topala kaldı.”

Tarih, 600 yıl sonra sanki bu kere Amerika’da tekrar ediyor.