“Harika ötesi ve destansı bir görüşme oldu.” Bu sözler, ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’a ait. 25 Eylül’deki Trump-Erdoğan zirvesinden bir gün önce, New York’ta katıldığı bir panelde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ilgili olarak kullandığı “meşruiyet” ifadesiyle çok tartışılan Tom Barrack, aynı zamanda görüşmenin yeni bir “one minute” yaşanmadan kazasız belasız cereyan etmesinin mimarlarından biri olmalı.
Sağlıklı değerlendirme için tablonun tümünü görmek gerek
Beyaz Saray’daki görüşmeden kimin karlı çıktığı sorusu sadece Türkiye’de değil, uluslararası planda da birçok ülkede tartışılıyor. Yunan basınına bakarsanız, “Erdoğan her istediğini almış, Atina zorda.” İsrail, Trump ile Erdoğan arasındaki dostluk ilişkilerinden, özellikle de F-35 satışına ilişkin haberlerden tedirgin. Türkiye’de ise beklenildiği üzere, yandaş/muhalif kutuplaşmasına göre farklı görüşler var. Bu konuda sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek için imzalanan anlaşmaların metinlerini görmek ve kapalı kapılar arkasındaki heyetler arası görüşmelerde varılan mutabakatları bilmek gerekiyor. Bunun için de bir süre daha beklemek lazım. Amerikalılar ağızlarını fazla sıkı tutamaz, yakında sızmalar başlar. Bu aşamada yazımı şekle yönelik gözlemlerle sınırlı tutuyorum.
Taraflar birbirlerini iyi analiz etmişler
Günümüz futbolunda teknik direktörler ekiplerine rakip takımları analiz etmek üzere sırf bu konuyla görevli analistler istihdam etmeye başladılar. Analistlerin vazifeleri rakip takımların maçlarını defalarca izleyerek becerilerini, zafiyetlerini tespit edip ona göre teknik direktörün önüne koymak.
Beyaz Saray’daki görüşmeden önce taraflar birbirlerini çok iyi analiz etmişler. Açıklanma şekli haricinde iyi hazırlanmış bir ziyaret olduğunu söylemek mümkün. Bizler dahil tüm dünya, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Vaşington’a gidip Trump ile görüşeceğini Trump’ın bir “X” paylaşımından öğrendi. O mesajda da Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı davet etmekle suç işlemiş gibi hiç gereği yokken sanki günah çıkarmış.
İki liderin özellikleri
Her iki lider de pohpohlanmaktan hoşlanıyor, buna karşılık eleştiriye tahammül edemiyor. Trump ayrıca tüccarlıktan geldiği için Amerikan kamuoyuna mal satmakta ne kadar mahir olduğunu göstermeye bayılıyor. Türkiye’nin Vaşington’a gidilmezden önce Amerikan mallarına ithalatta uygulanan ek gümrük vergilerini kaldırması, LNG ve THY’nin uçak alımı müzakerelerinin olumlu neticenlendirilmesi belli ki Trump’ı fazlasıyla memnun etmiş. Neredeyse her iki cümleden birinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a iltifatlar yağdırdı. Adeta herkesi aşağılayan zalim Trump gitmiş, başka bir Trump gelmiş. Görüşme sırasında her iki lider de birbirlerinin hassasiyetlerini dikkate alarak bulanık sulara girmekten özenle kaçındılar. Trump’ın daha önceki görüşmelerinde iki de bir lafa giren patlamamış mayın Başkan Yardımcısı Vance, Dışişleri Bakanı Rubio ve Savunma Bakanı Hegseth bu kere hiç söz almadılar, süt dökmüş kedi gibi bir kenarda oturdular. Aynı şekilde oval ofise girebilen medya mensupları da önceden ayarlanmış. Türk gazetecilere şaşırmadık. Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici rüşvetin belgesini yayınladı. Ama artık kimsenin Amerika’da basın özgürlüğünden bahsedecek hali kalmadı.
Trump, Erdoğan'ın oturacağı sandalyeyi çekerken
Türk heyetine yapılan kıyaklar
Türk heyeti Vaşington’da büyük bir hüsnü kabul gördü. Blair House’ta ağırlanma, Oval Ofis’te yemek, kapıda karşılanıp kapıya kadar uğurlanma, masaya otururken Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sandalyesini altına sürmesi Beyaz Saray protokolünde pek sık rastlanılan uygulamalar değil.
Bu tür ziyaretlerde Türk Büyükelçilerinin en fazla başını ağrıtan konulardan biri görüşmeye girecek heyet üyelerinin sayısının sınırlandırılmasıdır. Heyetteki tüm bakanlar, milletvekilleri, kendilerini göstermeye meraklı bürokratlar Cumhurbaşkanına eşlik etmek için yarışırlar. Beyaz Saray’da bu sayı bir artı dördü, beşi geçmez. Ben Oval Ofis’te bir artı dokuz Türk heyet üyesi saydım. Belli ki Amerikan tarafı bu kere oldukça cömert davranmış, zorluk çıkarmamış. Öte yandan dokuz kişi arasında Dışişleri Bakanlığı’nın merkez teşkilatından tek bir diplomatın yer almamış olması üzücü. Allah’tan Vaşington Büyükelçimiz bir yolunu olup kendisini heyete atabilmiş. Bu sayede en azından görüşmelerin zaptı tutulmuştur.
Türk heyeti Oval Ofis'te
Altı yıl sonra gerçekleşen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Vaşington ziyareti ile uzun bir süredir diplomasimizde kayan eksen inşallah rayına oturmuştur. Avrasyacıların sessizliği de buna işaret ediyor.
Umarım artık Türkiye-Rusya-Çin İttifakı, Şanghay İşbirliği Örgütüne üye olmak gibi parlak fikirler bir daha gündeme gelmez.