Adaylar neyi savunuyor?
Cumhurbaşkanı Tatar, son dönemde masaya sürdüğü egemen eşitlik ve uluslararası eşit statü gibi kavramları öne çıkararak iki devletli çözümü, Tufan Erhürman ise belirli koşullarla müzakerelere yeniden başlayarak gevşek bir federasyonu savunuyor. Kıbrıslı seçmenlerin işi kolay değil. Adeta“zor olan”la “imkansız olan” arasında bir tercih yapacaklar.
KKTC nüfusunda yaşanan değişiklikler
KKTC’de son kapsamlı nüfus sayımı 2011 yılında yapılmış. Daha sonra nüfus yıllık projeksiyonlarla ilan ediliyor. Ancak KKTC’de henüz adrese dayalı kimlik sistemi uygulamasına geçilmediği için projeksiyonlarla açıklanan sonuçların ne kadar sağlıklı olduğu şüpheli. 2023 yılı sonu projeksiyonuna göre, KKTC’nin toplam nüfusu 476 bin 214.
Geçtiğimiz hafta Yüksek Mahkeme Başkanı, 19 Ekim’de yapılması öngörülen cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik seçmen sayısını 215 bin 611 olarak açıkladı. Bu sayı beş yıl önce 2020 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine göre 16 bin civarında bir artış gösteriyor. Bu artış nüfusu KKTC’den 2.5 kat daha fazla olan Güney Kıbrıs’taki nüfus artışının üstünde. 215 bin seçmenin 125 bininin kök Kıbrıslı olduğu, geri kalanının Türkiye’den ve diğer üçüncü ülkelerden gelenlere vatandaşlık kazandırılanlardan oluştuğu tahmin ediliyor.
Kim kazanır?
Bugüne kadar yapılan kamuoyu yoklamalarının hemen hemen tamamında CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman’ın ortalama 4-5 puan Cumhurbaşkanı Tatar’ın önünde olduğu görülüyor. Ancak seçimlere daha bir aydan fazla bir zaman var ve adaylar henüz sahaya inmediler. 5-6 puanlık fark Kıbrıs’ın şartlarında kapanamayacak boyutta değil. Ayrıca KKTC’de seçimleri kazanmak, hükümet etmek anlamına da gelmiyor. Türkiye ile iyi geçinmeden olmadan memur maaşları bile ödenemiyor.
Tufan Erhürman da bu gerçeği anlamış görünüyor. Nitekim geçen hafta “Yeni Düzen” gazetesinde yayınlanan mülakatında müzakere süreçlerinin her zaman Türkiye ile paralel yürüdüğünü, bundan sonra da elbette böyle yürütüleceğini,19 Ekim’de seçildikten sonra ilk ziyaretini Türkiye’ye yapacağını, T.C. ile istişare etmeden doğrudan bir temas olmayacağını vurguluyor. Erhürman’ı bekleyen diğer bir sorun da parti içerisindeki farklı grupları bir arada tutabilmek. Toplumdaki “solcu olmak, Türkiye’ye karşı olmaktır” algısını yıkması gerekiyor. Kıbrıs Türk toplumu son tahlilde Türkiye gibi yüzde 60-65 muhafazakarlardan oluşuyor. Sol tabandan gelen bir adayın seçilebilmek için muhafazakâr kesimlerden de oy alabilmesi şart.
Erhürman bugüne kadar dengeleri iyi idare etmeyi başardı. Muhalifleri kendisini selefleri gibi bir öcü olarak göstermeyi beceremedi. Geçtiğimiz nisan ayında liselerde başörtüsünün serbest bırakılması uygulamasına gösterilen protestolara doğrudan katılmaması dikkatlerden kaçmayan politik bir davranıştı.
Kıbrıs müzakerelerinin geleceği
Bu ay New York’ta yapılacak BM Genel Kurul toplantısı sırasında geleneği devam ettirerek Genel Sekreter Guterres’in Tatar ve Christodoulides ile ayrı ayrı görüşmesi bekleniyor. Ayrıca Tatar yeniden seçileceğinden emin olmalı ki Cenevre’deki son toplantıda, BMGS’nin himayesinde genişletilmiş beşli formatta gayri resmi görüşmeler için yeniden bir araya gelmeyi kabul etmişti.
Asıl vahim olan 1 Ocak 2026 tarihinden itibaren altı ay süreyle AB dönem başkanlığını devralacak olması. GKRY 15 yılda bir gelen bu fırsatı değerlendirmek için elinden geleni ardına koymayacaktır. Bu süre zarfında AB ile diyaloğu koparmamakta yarar var.
Bir diğer tehlike de Nobel Barış Ödülü peşinde koşan Başkan Trump’ın Rusya-Ukrayna savaşının sona erdirilmesi çabalarında iyice çuvallarsa yeni bir başarı hikayesini Kıbrıs’ta aramaya yönelmesi. Bu durum Ada’daki Türkler kadar, Rumları da endişelendiriyor. Kıbrıs Rumları Trump’ın İbrahim Anlaşmaları’ndan esinlenerek, “hadi gelin sorunlarınızı bir tarafa bırakın, aranızdaki ilişkileri normalleştirin, ticaret yapın, turizm’de, enerjide iş birliğine girin” demesinden korkuyor. Trump’ın sağı solu belli olmuyor. Der mi? Der.