DEM Parti’nin üç “normalleşme” ölçüsü: ilki Kobani davası

AK Parti’nin başlattığı yeni Anayasa girişimine muhalefetten en açık desteği veren Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) oldu. Örneğin CHP lideri Özgür Özel, önce Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Tayyip Erdoğan’ın nasıl bir öneriyle geleceğini görmek istediklerini söylerken 7 Mayıs’ta TBMM’deki, DEM Grubuna hitap eden Eş Genel Başkan Tülay Hatimoğulları “Demokratik Anayasa” için kendi komisyonlarını kurup işletmeye başladıklarını vurguladı. Aslında Hatimoğulları’nın konuşması genel olarak daha keskin olan DEM Grup konuşmalarından da değildi. Daha çok bir sol muhalefet partisi tonundaydı. Ağırlıklı olarak ekonomik sıkıntıların, hayat pahalılığının, gelir adaletsizliğinin, emeklilerin asgari ücretlilerden de kötü olan durumlarının üzerinde durdu.

Bununla birlikte bir yandan yeni bir anayasaya katkı vermek istediklerini söylerken diğer yandan ihtiyat paylarını da vurguladı. Bunlar arasında 16 Mayıs’ta kararın açıklanıp açıklanmayacağı merak edilen Kobani Davası, daha 31 Mart seçimlerinin dumanı üstündeyken, kayyımların belediyeleri borçlandırması tartışılırken gündeme gelen belediyelere kayyım atamaları tartışması bulunuyor. Nitekim Hatimoğlları “Anayasa tartışmasının yapıldığı yerde kayyım tarışması yapılır mı?” diyerek bir şerh koydu.

Sadece Kobani ve kayyım değil

Grup toplantısı ardından sohbet ettiğimiz DEM Parti Antalya Milletvekili Saruhan Oluç, buna HDP kapatma davasını da ekliyor.

Oluç, “Siyasette yumuşamaya, normalleşmeye evet ama” diyor; “Bir yandan Kobani davasından ağır kararlar çıkar, bir yandan kayyım atamaları başlar ve HDP’nin kapatılması kararı çıkarsa normalleşme lafta kalır. Bunları gözetiyoruz”

Oluç’un saydığı üç maddeden ikisi zaten bağlantılı; HDP’nin kapatılması iddianamesinde zaten Kobani olayları ve o sırada görevde olan HDP yöneticilerine yer veriliyor.

Bunlar DEM Parti’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2 Mayıs’ta CHP lideri Özel ile görüşmesi ardından “siyasette yumuşama” çağrısının koşulları mı?

Oluç şöyle yanıtladı:

·                “Kobani Davası zayıf bir iddianame üzerine kurulmuş, siyasi bir davadır. Bir yanıyla da siyasi tasfiye davasıdır. HDP’nin önemli, etkili, kamuoyunca tanınan isimlerini hapiste tutup siyasetten yasaklayarak tasfiye edilmesi davasıdır. Kayyım atamaları da öyle; halkın seçtiği belediye başkanları tasfiye ediliyor. Elbette normalleşme derken bu ölçüleri de gözetiyoruz. O yüzden demokratik Anayasa derken hukuki düzenlemelere özellikle önem veriyoruz.”

Normalleşme lafta kalırsa

Erdoğan’ın “siyasette yumuşama” ya da Meclis koridorlarında daha çok kullanılan şekliyle “normalleşme” söyleminin 31 Mart sonrası siyasi iklimin değişmesinde yer tutmaya başladığı görülüyor. Görünüşte normalleşmeye karşı olan yok. Örneğin, HDP’den sonra DEM Parti’nin de kapatılmasını isteyen MHP’liler de Özel’in MHP lideri Devlet Bahçeli’den randevu isteyip 7 Mayıs’ta ziyaret etmesinden sonra “Biz de normalleşme istiyoruz” diyor; “Ama” diye ekleyerek. Diyalog ortamını baltalamak isteyenler her cenahta mevcut.

Aslında bu gündemi belirleyen de Erdoğan’dan istediği randevuyla Özel oldu. Bu vesileyle siyasi nitelikli davalar da gündeme gelmeye başladı; Osman Kavala ve Can Atalay özelinde gezi Davası, Selahattin Demirtaş özelinde Kobani Davası ve Çetin Doğan özelinde 28 Şubat Davası.

Sadece Kavala adının dahi sadece iktidar muhalefet arasında değil, Cumhur İttifakının AK Parti ve MHP kanatları arasında, hatta AK Parti içinde tartışmalara yol açtığına tanık oluyoruz.

Gözler siyasi davalarda

Nitekim Özel de 6 Mayıs’ta yaptığı konuşmada “siyasette yumuşama” üzerine şunları söyledi:

• “En çok ben istiyorum yumuşayalım. Taksim AYM kararına karşı yasaksa, ODTÜ Stadyumu yasaksa, kimse ‘Bunun sonu Anayasaya varır mı?’ diye düşünmesin. Arkadaşlarımız Gezi’den içeride yatıyorsa kimse normalleşmeden bahsetmesin.”

Erdoğan görüşmesinde Özel’e eşlik eden CHP İstanbul Milletvekili Namık Tan da X hesabından daha fazla ayrıntı verdi:

• “CHP olarak biz Gezi Davası’nda da Kobani Davası’nda da 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasında da yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve seçmenin iradesine saygı duyulmasında da sansüre karşı da yolsuzluğa karşı da eğitimde akıldan, bilimden, laiklikten uzaklaşma girişimlerine de (…) boyun eğmeyeceğiz.”

Özel’in Erdoğan’a sözlü ve bir dosyayla yazılı olarak ilettiği konular arasında da yargı-siyaset ilişkilerinin yer tuttuğuna, “Önce mevcut Anayasaya saygı” sözüyle de aynı zamanda siyasi davalara işaret edildiğini söyleyebiliriz.

DEM Parti’nin normalleşme ölçüsü belki CHP’ye göre daha parti öncelikleri odaklı ama orada da siyasi davalardaki muhtemel gelişmeler gözleniyor.

Meclis’teki “normalleşme” görünümü şimdilik böyle.