AKP-MHP’nin 20 Temmuz darbesi ikliminde siyasi rehineye dönüştürdüğü Osman Kavala, şimdi de dışarıda para musluğunun açılabilmesinin ve içeride de siyaseti yumuşatmanın anahtarı haline getirilmiş durumda.
Bir yandan CHP yönetimi Özel-Erdoğan buluşmasına itirazları “Kavala’yı kurtaracağız” diyerek frenlemeye çalışıyor; bir yandan Saray, medyadaki kalemleri üzerinden “Kavala’yı bırakmanın siyasi maliyetini ölçme sondajı” yapıyor.
Çünkü konu hem AKP hem de Cumhur İttifakı içinde kırılma yaratacak önemde. Nitekim MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Kavala için “Kamçılanan sipariş bir süreç ilerletilmektedir” diyerek tavrını koydu. Bunun ne kadar “kesin tavır” olduğu önümüzdeki günlerde netleşecektir.
Ama güncel siyaset açısından asıl ilginci ise Bahçeli’nin Özgür Özel’e söyledikleriydi: “Neymiş? CHP genel başkanı Avrupa Parlamentosu’nu ziyarete gittiğinde saati sorunca ‘Sen önce Kavala’yı çıkar’ cevabı almış. Özel’in kolunda saat yok mu?”
İÇ SİYASETİN ANAHTARI
Bu sözlerinden yaklaşık iki saat sonra Bahçeli, Özel’i odasında ağırladı. Böylece Özel, Erdoğan’dan sonra Bahçeli ile de görüşmüş oldu.
Erdoğan’ın “Türkiye’nin yumuşamaya ihtiyacı var” demesinin ardından, ortağı Bahçeli de “Kutuplaşmak yerine kucaklaşmak lazım” dedi. Böylece ortaya şu sonuç çıkmış oldu: CHP 2. partiyken kutuplaşma, 1. partiyken kucaklaşma; 2. partiyken “Özgür efendi”, 1. partiyken “Özgür Bey”; 2. partiyken siyasette sertleşme, 1. partiyken siyasette yumuşama!
Bu bir hafta, önümüzdeki sürecin turnusolü olacak: 1 Mayıs’ta Özel’i Taksim’e sokmayan Erdoğan, 2 Mayıs’ta AKP Genel Merkezi’nde kabul etti. 7 Mayıs’ta Özel’i “dış güçler adına Kavala’yı kurtarma operatörü” ilan edenBahçeli, iki saat sonra TBMM’deki odasında baş başa görüştü.
Başlıktaki soruya dönersek, böylece Kavala “Türk siyasetini yumuşatmanın” anahtarı haline getirilmiş oluyor.
PARA MUSLUĞUNUN ANAHTARI
Ancak asıl önemlisi Kavala’nın “Batı finans kapitalinin musluğunun açılabilmesinin” anahtarı haline getirilmiş olmasıdır. Erdoğan-Şimşekprogramı, istenilen oranda dış kaynak sağlayamadı. Batı finans kapitali Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek’e “Önce Kavala” diyor. Erdoğan, Şimşek’in ihtiyacı ve Bahçeli’nin itirazı arasında bir orta yol bulmaya çalışıyor. Saray, Özel’in birinci parti lideri olarak “erken seçim baskısı”uygulamak yerine Erdoğan ve Bahçeli’ye “gitmeyi” kabul eden tutumunu, şimdi o ortak yolu bulmada kolaylaştırıcı yapmaya çalışıyor.
Böylece herkes açısından kazankazan durumu oluşacak: Özel, tabanına “Erdoğan’la görüştüm ama Kavala’yı da kurtardım” demiş olacak, Şimşek para musluklarını “bir parça” açtırabilmiş olacak, Erdoğan hem ağır ekonomi baskısından hem de birinci partinin erken seçim basıncından kurtulup zaman kazanmış olacak.
Bahçeli mi? AKP’nin gölgesinde olmak dışında seçeneği kalmadığı için günün sonunda ne kaybettiği pek kimsenin umurunda olmayacak.
SİYASET İÇİN HUKUK
Adı geçen aktörler açısından bir kazan-kazan durumu olsa da ortada büyük bir kayıp var aslında. Aktörlerin siyasi kazanç haneleri dolsun diye hukuk ayaklar altına alınarak Kavala yıllarca içeride rehin tutuldu, şimdi para muslukları açılsın diye serbest bırakılacak. AKP-MHP, “Batı’ya boyun eğmeyiz” diyerek AİHM’nin kararlarını uygulamazken şimdi ABD dolarları için fiilen “Ne hukuku?” demiş olacaklar.
Devlet adamlığı, ulusal çıkarlar, hukuk, demokrasi, insan hakları... Hepsi “egemen sınıfın” ihtiyaçlarına göre eğilip bükülen aktör ve kavramlardır sonuçta.
Baksanıza, ben bu satırları yazarken, Marmara Üniversitesi’nde “İlgasının 100. Yılında Hilafet Çalıştayı” yapılıyordu ve açılışını da “Hilafetin İlgasının Tedaileri ve Boşluğu Doldurma Gayretleri” başlıklı konuşmasıyla CHP ve MHP’nin Erdoğan’a karşı cumhurbaşkanı adayı ilan ettikleri Ekmeleddin İhsanoğlu yapıyordu!