CHP’nin 31 Mart galibiyeti hem parti hem Türkiye açısından bir dönüm noktası oldu. 2023 seçim yenilgisi ardından Kurultay’a gidip kendini yenileme çabasına giren CHP, Özgür Özel’in başkanlığında 1977’de Bülent Ecevit’in aldığı yüzde 41,3 oydan sonra en yüksek oya yüzde 37,7 ile ulaştı. CHP neredeyse yarım asır sonra ve bunun 22 yılı AK Parti iktidarında geçmişken yeniden en çok oyu alan parti oldu.
Bunda Cumhurbaşkanı AK Parti lideri Tayyip Erdoğan’ı şahsi davası yaptığı İstanbul’da 2019’dan sonra ikinci defa alt eden Ekrem İmamoğlu’nun, Ankara’da ezici bir farkla ikinci defa seçilen Mansur Yavaş’ın önemli payı oldu. Bu sonuca Erdoğan’ın dahi “dış güçler” diyemediğini, AK Parti yönetim toplantısından dışarıya sızdırılan metinden anlıyoruz; bir özeleştiri süreci başlatmış Erdoğan.
Erdoğan’ın ne bakanları dahil bütün devlet aygıtını yerel seçimler için seferber etmesi işe yaradı ne de son bir ümit İsmailağa Cemaatini ziyareti ve Ayasofya’da namaz görüntüleri
“Sokağın sesini bir duyduk”
AK Parti’nin yenilgisini sadece emekli maaşlarıyla somutlaşan ekonomik kriz ve AK Parti’yi içten oyan ve halkın içinden gelip halka tepeden bakan kibir getirmedi; CHP’nin -üstelik ağır bir yenilgiden yeni çıkmış haldeyken- yeni bir örgütlenme anlayışı ve çalışma tarzıyla seçimi kazanmaya sarılması bu sonucu getirdi.
CHP lideri Özgür Özel’in Cumhuriyet gazetesinde İklim Öngel’e verdiği mülakatta “Sokağın sesini biz duyduk” başlığı altında söyledikleri aslında konuyu özetliyor:
• “Kazandığımız yerler sürpriz değil, ama oranlar çok sürpriz. İktidar tehlike çanlarını göremedi. Kibir ve güç sarhoşluğu kaybetti.”
Özel’in aynı mülakatta söylediği “Otoriter liderler yumuşamanın kendilerine zarar vereceğini düşünürler. Stratejik olarak sertliğe devam edecek” saptaması da CHP’nin, Erdoğan’ın yenilgiyi kabul ettiği -kimi yorumcular tarafından pek demokrat bulunan Balkon Konuşmasındaki ılımlı izlenim veren tondan etkilenmediğini gösteriyor.
Hedef erken seçim değil
CHP’nin seçim sonrasında yaptığı ilk Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısında hedefin erken seçim olarak belirlenmemesi de bu yaklaşımı destekliyor. Hedef 2028 seçimlerinde AK Partiyi alt etmek olarak belirlenmiş.
Bu gerçekçi bir hedef. Ekonomik krizde halkın çektiği sıkıntı yeni bir aşamaya giriyorken ne Erdoğan’ın erken seçime gidecek takati var ne de CHP buna hazır. MYK’da Manisa, Kütahya, Uşak, Kilis, Adıyaman, Kastamonu gibi şehirlerde seçimin muhafazakâr oylarla kazanıldığı konuşulmuş. Bunlar Erdoğan’a tepki oyudur ve genel seçimde geri dönme ihtimaline karşı ayrı bir çalışma gerektireceği açık. Erken seçim çağrıları muhalif gönülleri okşasa da enerji ve zaman kaybı gibi görünüyor şu aşamada.
Kılıçdaroğlu’nun telefonu
Bu süre içinde örgütlenmeye ve kurumsallaşmaya ağırlık verecekmiş CHP. Buna gerçekten ihtiyacı var 31 Mart zaferi olmasaydı istikbali tartışılmaya başlanan partinin.
Özellikle 5 Kasım kurultayı ardından CHP’de üç parçalı bir görünüm vardı: Özel ve Genel Merkez, İmamoğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu’nu geri getirmek isteyen “eski CHP” ekipleri. Bu manzara da CHP’de Kurultay talepleri de 31 Mart gecesi ortadan kalkmış görünüyor.
Özel’in Halk TV’de İsmail Küçükkaya’ya Kılıçdaroğlu’nun telefonu konusunda söyledikleri ilginç. Kılıçdaroğlu, “daha 21.00’den önce, sayım sürerken telefon edip “Sayın Genel Başkan, ne diyeyim?” demiş; “Çok önemli bir başarı elde ettiniz. Tebrik ederim.”
Başarı gibisi yoktur. Başarı çoğu zaman kusurları da örter, hasarların tamirine imkân verir.
“Tabanda ittifak” tuttu
CHP’nin bu seçim öncesi izlediği siyaset, Kılıçdaroğlu’nun 2017 Adalet Yürüyüşünden itibaren ittifaklar siyasetinin adeta 2.0 sürümü. Kılıçdaroğlu muhalif parti yönetimleriyle ittifak kurup bunu sandığa yansıtmayı denedi. Belki kendi adaylığı yerine örneğin İmamoğlu ya da Yavaş’ın adaylığında karar kılsaydı sonuç da alabilirdi. Ama tarih “eğer” ve “keşke” ifadeleriyle yazılmıyor.
Özel, İmamoğlu ve Yavaş ise parti yönetimleriyle ittifak ve pazarlık yerine, parti farkı da gözetmeden doğrudan seçmene hitap etmeyi denediler. CHP’nin “tabanda ittifak” dediği bu yöntem tutmuş görünüyor.
CHP’nin başarısı sürer mi?
Son olarak aktarmak ihtiyacı duyduğum ve CHP’nin yerel seçim zaferinin tesadüflere ve sadece AK Parti hatalarına bağlı olmadığını gösteren bir örnek paylaşayım.
Seçimlerden iki hafta kadar önce, CHP’nin Teşkilattan, örgütlenmeden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ensar Aytekin ile sohbet ediyorduk. Aytekin gençlik kollarından itibaren CHP’nin her kademesinde yükselerek görev yapmış, CHP standartlarında genç kuşlaktan sayılabilecek bir siyasetçi. Söylediklerinin yayınlanmaması, arka plan olarak kalması kaydıyla konuşmuştuk. Söyledikleri hakkında itirazlarımı, tereddütlerimi sohbette kendisine de ifade etmiş, sohbetten dönerken, aşırı iyimserliğinin pek de gerçekçi olmadığını düşünmüştüm. Şu kadarını söyleyeyim tahminlerinin neredeyse tamamı doğru çıktı. Özel’in dediği gibi, bu kadar yüksek oranda galibiyet beklemiyorlardı.
CHP’nin yarım asır sonra yeniden yükselmeye başlamasının devamı için gerekenler açık. Çok çalışmak, belediyeleri halkın yararına, şeffaf ve yolsuzluklara izin vermeden yönetmek, partizanlıktan kaçınmak ve AK Parti’de eleştirdikleri kibir ve zafer sarhoşluğuna kapılmamak.