‘Yeniden demokratikleşme...’

Hepimize kutlu olsun, ülkemizin “yeniden demokratikleşme” sürecinin önünü açabilecek bir seçim sonucuna ulaştık.

O sonuçta, tabii, halkımızın ekonomik durumunu perişan eden hayat pahalılığı başta olmak üzere, ülkemizin genel ekonomik ve sosyal durumunu altüst eden beceriksiz politikalar, önyargılı kararlar, liyakatsizlikler, bağnazlıklar da var. Onların nedeni de bugünkü “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” adındaki yönetim sistemi... Yetkiler, aynı zamanda iktidar partisi liderliğini de yapmakta olan cumhurbaşkanında. Onun dışındaki tüm devlet kuruluşlarının söz haklarının çok azalmış olması.

Parlamentonun yetkileri, hem yeni kuralların hem de fiili durumun sonucu olarak fark edilmiyor bile. Hükümetin ise ne Meclis’teki ne de devlet kuruluşlarındaki varlığı hissediliyor. (Bakanların bir kısmının faaliyet halinde görüntülendiği sahneler, bu seçim kampanyasında görüldü. 17 bakan, AKP’nin İstanbul’daki seçim kampanyası sırasında oradaydılar ki o da görev alanlarındaki bir etkinlik değildi.)

Böyle bir ortamda da tabii, demokrasinin “olmazsa olmaz”larından sayılan “görüşme, danışma, bilgi edinme, öğrenme, önerme, tartışma, kararlaştırma” gibi usulleri işlemiyor. Her şey fiilen, tek adamın sözüne kalıyor. Öyle bir uygulamanın sonucu da işte bugünkü durumumuz.

Kısacası: Pazar günkü seçimin yurttaşlarımızın çok büyük bir kısmını çok memnun eden sonucunu kutlarken o aşamanın arkasının gelmesi dileğini de unutmamakta fayda var.

***

Tabii, bu iş, daha önce de belirtmeye çalıştım, herkes için o kadar kolay değil. Çünkü başta yeni kuşaklar olmak üzere, nüfusumuzun büyük bir kısmı, demokrasinin gereklerinin büyük ölçüde yerine getirildiği zamanları bizzat yaşamadı. Mesela, 1950’lerin ilk yıllarını, 1961 Anayasası’ndan sonraki yılları, 1990’ları...

Çünkü AKP’nin genel başkanı Tayyip Erdoğan, 2003’ten beri aynı zamanda önce başbakan, sonra da cumhurbaşkanı olarak devletin de başında bulunuyor. Ve devlet yönetiminin tüm kadrolarını yönetip tüm kararlarını belirleyebilecek yetkiye ve olanağa sahip durumda... Tabii, o yetki ve olanakları kullanarak aldığı kararlara ve yolunu açtığı uygulamalara yönelik eleştirilerden payını alıyor.

31 Mart seçimlerinin sonuçlarından sonra, şimdiki durum da o... Seçimi kaybeden AKP’li belediye başkanlarının da eleştirilecek yanları var tabii...

Ama, buna işaret eden olursa, “Onu oraya tayin eden kim” sorusu akla geliyor.   

Kısacası: Herhangi bir demokratik ülkede örneği görülmeyen bu bizdeki “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi”nin bizde de artık sona erdirilmesi gereğinin, bu seçimden sonra artık, o sistemi benimseyip savunanlar tarafından da kabul edilmesinde fayda var.

Yani bana öyle geliyor ki 21 yıl içinde yaşadıklarımızın ışığında, başka ülkelerin anayasalarındaki yenilikleri göz önünde tutarak ve onlardan da faydalanarak “yeniden demokratik anayasa” hazırlığına girişmenin zamanıdır.

Son 21 yıldır, demokrasinin kuralları dışındaki olayları izleyen ve demokrasinin bizde de var olduğunu hatırlamayan gençlerimize de ülkemizin demokrasi tarihini anlatan yayınlar yaparak “yeniden demokratikleşme” sürecini başlatabiliriz.

Ve öyle bir süreç başlarsa, hiç şüphe edilmesin, ülkemiz, “enflasyon” gibi, “açlık sınırının altı” gibi, “iş bulma derdi” gibi, “emeklinin sorunları” gibi, “doktor açığı-sağlık personeli sıkıntısı”, “burs bulma, kreş bulma” gibi dert ve sıkıntılardan kurtulmanın yolunu da en kısa zamanda bulacaktır. Çünkü bütün o dertlerin, sıkıntıların kaynağıdır bugünkü -demokrasiden hayli uzaklaşmış olan- yönetim sistemimiz.