CHP, kurultay ve gençler

CHP kurultayı, partinin başarılarına bir yenisini daha ekledi. Bu kurultay -adı üstünde- bir “olağanüstü” kurultay. İktidardaki “AKP+MHP” ittifakının demokrasi dışı uygulamalarına karşı sürdürülmekte olan demokratik mücadeleyi daha da pekiştirdi.

Kurultayda önceki genel başkanlara ayrılan bölümdeki oturma yerimin sağındaki yer, tutukluluğu hâlâ devam eden cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na ayrılmıştı. Koltuğunun üstüne adı ve adaylık sıfatı yazılmıştı. O koltuk bütün kurultay süresince o şekilde kaldı. Yanındaki koltukta genel başkan Özgür Özel oturuyordu. Aynı sıradaki diğer yerlerde de -“eski” sıfatını kullanmak istememe nezaketiyle- “önceki” sıfatıyla anılan, dört “önceki genel başkan”: Kemal Kılıçdaroğlu, Hikmet Çetin, Murat Karayalçın ve ben.

Biz birbirimizle ve yakınımızdaki delege arkadaşlarla merhabalaşırken Ekrem İmamoğlu’nu da anıyor ve ona da selam gönderiyorduk.

Benim İmamoğlu ile CHP’deki “yoldaş”lığımız yanında, hemşeriliğimiz de var. Babasıyla da tanışmıştım. Onunla birlikte, değerli eşi başta olmak üzere tüm ailesine, en iyi dileklerimi, bir de bu köşeden iletirim. Ben de inanıyorum ki kendisine yönelik tüm haksızlıklara ve saldırılara karşın cumhurbaşkanlığı seçimini de başarıyla tamamlayacaktır. Bugün Türkiye’de, sadece CHP mitinglerinde değil, o seçim konusunun konuşulduğu, her sohbetin, her görüşmenin çok büyük bir kısmında sevgiyle anılıyor. Zaten şu sırada yapılan kamuoyu araştırmaları da o sonucu yansıtmaya devam etmektedir.

***

Kurultaydaki konuşmalara gelince...

Kurultaydaki genel başkan seçiminde tek aday, bugünkü genel başkan Özgür Özel’di. Adaylığı söz konusu olan isimlerden, yeterli sayıda imzayı toplayıp seçimin başlamasından önce kurultay başkanlığına verilmesi gereken bir öneri verilmemişti. Özgür Özel, bu yüzden kurultayın tek konuşmacısı olarak kaldı. Ama CHP’nin bugünlerdeki siyaset gündeminin her önemli konusundaki CHP görüşünü içeren çok etraflı bir konuşma yaptı. İktidar çevrelerinin CHP’ye yönelik her saldırısına gereken yanıtları verdi.

Seçimlere geçildikten sonra, tabii, genel başkanlık seçiminde kullanılan oyların sonuçları, kısa zamanda açıklandı. Özel, 1276 delegeden, 1171’inin oyunu aldı.

Bu sonuç, Özel için şimdiye kadarki çalışmalarına bakılarak kendisine duyulan güvenin büyük ölçüde arttığını gösteriyordu.

Parti meclisi seçimi, sonuçlarının belirlenmesi ise çok daha uzun sürdü. Hem seçilecek üye sayısı çok. Hem seçim “çarşaf liste” usulüne göre düzenleniyor. O usulde, oy kullananların listelerini düzenlemeleri hayli vakit alır. Hem de o seçim, bu olağanüstü kurultay çalışmalarının öncelikleri arasında yer alamamış. Ama tabii, o da parti için çok önemli bir konudur. Daha sonraki olağan kurultayda, ön hazırlığının daha önceden başlatılarak bugünkü eksikliklerin tamamlanmasına çalışılması faydalı olacaktır.

***

Bugün, bir de, hem Özel’in konuşmalarında üzerinde durduğu hem de özgür basın organlarının gündeme getirdiği konulardan birine daha değineceğim. Bu, gençlerimizin son sıralarda katıldıkları toplantı ve gösteri yürüyüşleridir. O hareketlere katılanlardan, sayıları 100’lerle hesaplanan pek çok genç, son “uzatılmış bayram tatili” günlerini de hapiste geçirmişlerdir. Önce gözaltına alınıp sonra tutuklanarak... Çoğunun hangi hareketlerinin suç oluşturduğu da belli olmaksızın...

Ben bu satırları yazarken gelen haberler, sadece üçünün tutukluluğunun kaldırıldığı, geri kalanlarının “içeride” yatmaya devam ettiği yolundaydı. Üstelik, tutuklu gençlerin bir kısmının şu sıralarda sınavları vardı. O sınav günlerinde de “içeride” kalmışlardı.

Yani, bir zamanlar, “Gezi olayları” sırasında ve sonrasında görüldüğü gibi bugünkü gençler de haklarındaki suçlamalardan henüz kurtulamamışlardı.

Neydi özellikleri? Gezi olaylarına katılanlar da, o olaylar sırasında genç insanlardı. Bazısı, o sırada hapse girmişlerdi, bazıları 10-12 yıl sonra. Bu konunun takipçileri, onların işledikleri “suç”ları unutmamışlardı. Bir “kan davası” peşindeymiş gibi peşlerindeydiler.

Neydi o “suç”ları?

Yaptıkları, gizli bir şey değildi. Anayasada insanların doğuştan kazandığı diğer temel hak ve özgürlükler gibi “toplantı ve gösteri yürüyüşü” yapma haklarını kullanmışlardı.

Özelliklerinin başında da, yukarıda belirttik, gezi gösterileri sırasında “genç” insanlar olmaları geliyordu.

Bugün, demokrasi ve adalet istemek için sokağa çıkan ve o yüzden yakalanıp hapse atılan yüzlerce kişinin de başta gelen özelliği aynıydı: “Genç” olmaları.

Kısacası: Ülkemizde “genç olma”nın, bazılarının gözünde “potansiyel suçlu” sayılmak gibi bir riski vardı.

Son, “uzatmalı bayram günleri” dahil, hapiste tutulmaları hâlâ sürdürülen gençlerin durumu da o önyargıların sonucu gibi görünüyor.

O arada, onların gözaltındaki sürelerde çok kötü muamelelere maruz kaldığı yolundaki medya haberlerine bakılırsa... O muamelelerin de “gençleri yola getirme” usullerinden biri sayıldığını ifade edenler var: Onlara göre o muameleler, gençlerin ailelerini etkileme usullerinden biri olarak kullanılmaktadır. Bunlar, bazı gençlerin ailelerinin, o haberleri görünce çocuklarına, “Sakın o gösterilere katılma. Başına öyle işler gelir” telkinini yapmalarını sağlarmış. Yani, eski deyimle “terbiyevi” (terbiye edici) bir eylemmiş o kötü muameleler de...

***

Ama kimse şüphe etmesin. Bütün bu önyargılı düşmanlıklardan, demokrasiyi daha da hızla terk etmek meraklarından ve daha pek çok olumsuzluktan kurtulup “güzel günler görme”ye başlayacağımız yeni bir seçim günü, son CHP kurultayında da görüldüğü gibi giderek daha da yaklaşıyor.