İki gün sonraki yerel seçimlerde, en önemli belirleyici parametrelerden birinin emekli kesimin oyu olduğu, siyasi gözlemciler tarafından sıklıkla dillendiriliyor. Tıpkı geçen yılki genel seçim ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olduğu gibi.
Bu öngörü, emeklinin sandığa gidip gitmeyeceği kadar, gitmesi halinde kullanacakları tercihi de kapsıyor. Yani kullanacağı oy, haysiyet kırıcı bir beklenti sarmalına itilip, mahkum edildiği yoksulluğun hesabını sormaya mı dönük olacak yoksa "Reis ne eylerse güzel eyler" mi diyecek… Sorunun yanıtı bugünden net olarak verilemiyor. Doğaldır ki her iki ihtimal de tabloya etki edecek önemde. Aslında sandığa gitmeme riski, emeklilerden ziyade genç seçmen nüfusu için daha belirgin bir ihtimal olarak gösteriliyor ancak motivasyonları genç seçmenle aynı olmasa da emekli kesimden de oy kullanmayacağını söyleyenleri duyuyor ve görüyoruz.
* * *
Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu görüşü yabana atmıyor olacak ki, son günlerde yaptığı bütün miting ve seslenişlerde emeklilere düzenli olarak mesaj veriyor.
(Cumhurbaşkanının yerel seçimde sahaya inmesini normalleştirdiğim sonucu çıkmasın bu ifadeden.)
Gerçi bu mesajlar maaşların nasıl iyileştirilemeyeceğine yönelik gerekçelerle dolu. Ve emeklinin refahına katkısı yok ama belli ki Erdoğan'ın konuşma metinlerini hazırlayan ekip, öyle ya da böyle bu konuyu metne dahil etme ihtiyacında. Dahası, aklı başında kimseyi razı edemeyecek argümanlarla bezeme pahasına yapıyorlar bunu. Muhtemeldir ki emeklilerin sürüklendiği yoksulluğun, insanlık onuruyla bağdaşmayan koşulların, uzayıp giden ucuz gıda sırası görüntülerinin iktidara biat etmeyen medya bültenlerinde ilk gündem maddesi oluşu etkili bunda da.
Misal, Bursa mitinginde ne diyor Erdoğan? Dünyada ekonomileri zorlayan en büyük şey enflasyonmuş. Dünyada... Yani biz de bu dünyanın bir parçasıyız ve uzakta birilerinin sebep olduğu enflasyondan biz de etkileniyoruz. Sık sık Avrupa ve Amerika'nın da enflasyonu kontrol altına almaya çalıştığını söylüyor. Söylüyor ki, bu yüksek enflasyonda 22 yıldır ülkeyi yöneten iktidarın, partili Cumhurbaşkanlığı denilen sistemin, faiz kararını İslami referanslarla izah ettiği dönemlerin faturası bulanıklaşsın.
Erdoğan Bursa mitinginde
Temmuz'da masaya yatacak-mış
Erdoğan'ın siyasi kariyerinde en başarılı olduğu yönlerden biri, zaten uygulanagelen, zaten bilinen bazı konuları, kendi politik başarısı veya yeni bir durum gibi sunarak kitleleri ikna edebilmesi, daha doğru anlatımla rıza üretebilmesidir.
Bursa mitinginde Erdoğan emekli maaşlarını Temmuz ayında, yılın 6 ayındaki enflasyona göre tekrar "masaya yatıracaklarını" söylemiş. Yepyeni bir müjde gibi.
Aslında Temmuz artışı yıllardır uygulanıyor. Ancak ilginç olan detay, "yılın altı ayındaki enflasyona göre" demiş olması. Burada yılın ilk altı ayını mı, yoksa temmuzdan sonraki ikinci altı ayı mı kastettiği anlaşılmıyor. Yani hedef enflasyon mu, gerçekleşen dönem enflasyonu mu?
Bu detayın önemi ise şurada:
Hangi enflasyona göre?
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in geçen sonbahardaki açıklamasını anımsıyor musunuz? Şimşek, 2024 yılı için gerçekleşen değil maaş artışının yapılacağı dönemin enflasyonunun baz alınacağını söylemişti. Çok eleştirilen bu sözlerin ardında "ücret artışları enflasyona yol açıyor" tezi yatıyordu.
Eğer Erdoğan'ın son sözleri, Ocak-Haziran dönemi gerçekleşecek enflasyonun yansıtılacağı anlamına geliyorsa bu, hesapların yerel seçimin olası sonuçlarını dikkate alarak biraz değişmek zorunda kaldığını gösteriyor. Yani emekli artışlarında hedef enflasyon değil, gerçekleşen dönem enflasyonunun uygulanacağı anlamı.
Fakat hangisi olursa olsun, mevcut tablo emeklilerin içinde bulunduğu güç koşulları kısa vadede değiştirmeye yetmeyecek. Tam da bu nedenle yerel yönetimler, yetki, güç, kapasite ve fonksiyonlarının çok üzerinde "sosyal devlet" fonksiyonu üstlendi. Yani aslında merkezi yönetimin asli görevi olan gelir eşitsizliğini gidermek, kamu kaynaklarını düzgün dağıtmak, toplumun refah düzeyini arttırmak gibi temel fonksiyonlar, bu ucube sistemin derinleştirdiği yoksulluk nedeniyle yerel yönetimlere kaydı.
Normalde kent hizmetlerinin oylandığı seçimler olan yerel seçimleri, genel seçim gibi hissetmemizin nedenlerinden biri de bu. Başka pek çok siyasi ve toplumsal nedeni var kuşkusuz ancak, geçim derdi bir çok dinamiğin önüne geçmiş görünüyor. Bütün iktidarın sahada olmasını da açıklıyor.
Sonucu ise birlikte göreceğiz.