Özgür Özel’e hiç münferit olmayan saldırı

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, her hafta bir ilçede miting programı kapsamında, bu akşam İstanbul’un Fatih ilçesi Beyazıt Meydanı’nda miting düzenliyor.

Beyazıt Meydanı’nın önemi, Silivri’de tutuklu İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasını iptal eden İstanbul Üniversitesi’nin mekânı oluşuyla sınırlı değil. Diploma iptali işleminde tamamen yetkisiz bir heyet olan üniversite yönetiminin bu hukuksuz kararını protesto eden üniversite öğrencilerinin polis barikatını aşarak başlattıkları yürüyüşe sahne oluşu, Beyazıt Mitingi’nin önemini çoğaltıyor.

Bitmedi. Beyazıt Meydanı Özgür Özel’in -DEM Parti Milletvekili ve TBMM Grup Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder’in yaşamını yitirmesinin ardından düzenlenen törene katıldıktan sonra- AKM önünde Selçuk Tengioğlu isimli bir evlat katili tarafından tokatlı saldırıya uğramasından önce, zaten belirlenmişti. Özel, partisinin dünkü TBMM Grup Toplantısı’nda bu mitingi, net bir dille saldırıya bir “cevap” bir “meydan okuma” olarak andı. Şu sözlerle:

 

 "Saldırıya bir cevabımız olacak. Yarın akşam Beyazıt Meydanı'ndayız. Cumartesi Van'dayız. 19 Mayıs'ta İzmir'deyiz. Cevabımız budur. O evlat katilinin elini çıplak yollayana söylüyorum. Cesaretin varsa doldur da yolla, hodri meydan!"

O tanıdık “fotoğraf”

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e dün tutuklanan Selçuk Tengioğlu isimli evlat katilinin yaptığı tokatlı saldırı; öğrenildiği andan itibaren şekli, zamanlaması, poliste, adliyede verdiği ifadeler, Türkiye’de hepimizin maalesef aşina olduğu en eski fotoğraflarından birini yeniden çerçeveledi.

O eski fotoğraf hangisi mi?

Ne vakit toplumsal muhalefet yükselse, memleket sathında sağ iktidarlara, o iktidarların baskılarına, otoriter uygulamalarına, hak ihlallerine yönelik güçlü bir itiraz dalgası yükseldiğinde, o dalgayı akamete uğratmasa dahi gözdağı izlenimi veren bir saldırının vuku bulması.

Neyse ki bu defa, vatandaşı kıt akıllı yerine koymaktan bıkmayan bir devlet dili ezberi olan “meczup” ve “münferit” kelimeleri kullanılmadı. Tablo öylesine açık ki, saldırganın akıllara durgunluk veren sabıka profili ve ifadesinde geçen bazı sözcükler öyle net fikir veriyor ki, herhalde “meczup” ile “münferit” demenin, hiç inandırıcı olmayacağını o kelimeleri kullanmayı düşününler dahi görmüş olmalı. Nitekim Özgür Özel’in zaman yitirmeden bu saldırı mesajının “sokaktan çekil” olduğunu belirtmesi, bu tip ezber etiketlerin o kadar da kolay dile getirilemeyeceğini de gösterdi. Saldırganın bu yılın ocak ayında da İBB’ye gelip “Koğuş arkadaşlarıma suikast talimatı verildi” dediğini aktaran Özel’in bu iddiası da karanlık bir tabloyu teyit eden bir gelişme olarak soruşturma dosyasına dahil edilecektir.

Ceza adaletinin durumu

Selçuk Tengioğlu adlı evlat katilinin, pandemi döneminde TBMM’de yasalaşan infaz düzenlemesi ardından salıverilmesi, ülkemizdeki ceza adaletinin yetersizliğini bir kez daha önümüze koydu. İnfaz düzenlemelerinde kapsama girecek hükümlü ve suçlara ilişkin tanımlamalar yapılırken ne kadar kılı kırk yarılması gerektiği ortadadır.

Bunun kadar vahim olan diğer boyutu Özel’e saldıran evlat katilinin suç geçmişindeki, iki günde serbest kaldığının ortay çıkmasıdır. Selçuk Tengioğlu’nun 2004 yılında iki çocuğunu öldürüp diğerini ağır yaralamasının hemen öncesinde, çocukların evdeki vahşeti öğretmenlerine anlattığını öğrendiğimiz sosyal medya mesajı insanın kalbini ağrıtıyor. 2004 yılında çocukların eğitim gördüğü lisede yönetici olan Gülşen Yazgül, şöyle diyor:

İki gün sonra serbest bırakılmasa…

“Büyük kız bir gün odama geldi, konuşmak istedi. Başındaki peruk dikkatimi çekti. Kapıyı kapattım ve sordum. Peruğunu çıkardı, saçları sıfıra vurulmuştu. Ardından kardeşini de çağırdı, onun da saçı yoktu. Babalarının işkencelerinden, vücutlarına yaptığı eziyetlerden ve cinsel tacizden söz ettiler.”

Okul müdürüne bu durumu anlatarak polise bildirdiklerini aktaran Yazgül’ün şu sözlerine dikkat:

“Dört polis geldi, babayı çağırdık. Okula geldiğinde tam bir sosyopat gibiydi, müdürümüzün üzerine saldırmaya çalıştı. Polisler zor engelledi. Ancak iki gün sonra. Serbest bırakıldı. Aynı gece büyük ve küçük oğlunu öldürdü, kız çocuğunu da ağır yaraladı. Büyük kızımız kurtulmak için balkondan atladı, beli kırıldı.”

Şu anlatımdaki “iki gün sonra serbest bırakıldı” cümlesinin ne kadar kahredici olduğunu hissedebiliyor musunuz? Bu cümle bu ülkede bu kadar hayati bir meselede 21 yıldır milim mesafe alınamadığını göstermiyorsa neyi gösteriyor?

Kendi cevabımı vereyim: Gerçekte mesafe alınmak istenmediğini.

Selçuk Tengioğlu isimli evlat katili, 2004 yılında öldürdüğü çocukları onların öldürülmeden iki gün önce anlattıkları ciddiye alınsa, o çocuklar korumaya alınsa, o adam iki günde bırakılmasa ne kadar farklı bir ülkede yaşıyor olurduk.

Gerçek suçluların her an yeniden suç işleme potansiyeline sahip biçimde şehirlerin bulvarlarında sokaklarında hak etmedikleri bir özgürlükle dolaştığı ülkede, Özgür Özel’e yapılan saldırı, karanlıktır, aydınlatılmalıdır.