New York notları... İp gibi dizilme yok iki eşit oturması var

BUNDAN kısa bir süre önce...

Avrupa’nın anlı şanlı tüm liderleri, Trump’ın masasının önünde ip gibi dizilmişlerdi.

New York notları... İp gibi dizilme yok iki eşit oturması var

*

Namık Tan hariç azıcık milli gururu olan herkes...

“İyi ki Türkiye böyle bir masada yer almadı, iyi ki Erdoğan ip gibi dizilenler arasında yok” demişti.

*

New York’taki Gazze Zirvesi’nde ise...

Bambaşka bir oturma düzeni ortaya çıktı.

*

Trump ile Cumhurbaşkanı Erdoğan, masanın en başındaydı.

Masanın etrafındakiler ise şunlardı:

Suudi Arabistan, Ürdün, Pakistan, Katar, Mısır, Endonezya, Birleşik Arap Emirlikleri temsilcileri.

New York notları... İp gibi dizilme yok iki eşit oturması var

*

Bu tablonun doğurduğu sonuç:

*

Demek ki Trump...

- Kimi karşısında ip gibi dizeceğini...

- Kimi karşısında ip gibi dizemeyeceğini...

Gayet iyi biliyormuş.

ERDOĞAN GAZZE’NİN SÖZCÜSÜ GİBİYDİ

CUMHURBAŞKANI Erdoğan’a Gazze üzerinden vurulmaz demiştim.

Bunun doğru olduğu bir kez daha ortaya çıktı.

*

Birleşmiş Milletler’de Filistin’in tek sözcüsü vardı:

Erdoğan.

*

BM kürsüsünden yaptığı konuşmada...

Bir Filistin temsilcisi ne diyecekse onları dedi.

*

Yaptığı tüm temaslarda...

Bir Filistin temsilcisi hangi mesajları verecekse onları verdi.

*

Kolları ayakları ampute edilmiş çocukları anlattı. İsrail’in vahşetini fotoğraflarla gösterdi. Filistin’e destek olanları yüreklendirdi. İsrail’e karşı çıkmayanları insafa davet etti.

*

Tüm bunları yaparken ideolojik bir eksende durmadı, insanlık ekseninde durdu.

*

Ayrıca Filistin’i, Gazze’yi anlatırken...

Türkiye’nin çıkarları açısından önemli konu başlıklarını tek tek ele almayı da ihmal etmedi.

*

Hep söylüyorum:

Erdoğan’ın bazı politikalarından memnun olmayabilir ve o politikaları eleştirebilirsiniz.

Ama Gazze üzerinden, Filistin üzerinden Erdoğan’ı samimi olmamakla suçlamak...

Abesle iştigalden başka bir şey değildir.

EN BÜYÜK PROTESTO GAZZE İÇİN

BM toplantısı için New York’tayım.

Yine yollar kesilmiş. Yine her yer polis kaynıyor. Yine federaller göz açtırmıyor. Yine adım başı kontrol noktası oluşturulmuş.

*

Ve tabii yine protestolar:

- Daracık bir sokak başında... İran rejimini protesto eden “zıddı inkılabılar” yani devrim karşıtları.

- Bir cadde başında... Çin’i protesto eden birkaç kişi.

- Bir başka köşede... Kuzey Kore protestosu.

Ama bunların hepsi küçük, cılız, çelimsiz, bıkkın, enerjisiz protestolar.

New York notları... İp gibi dizilme yok iki eşit oturması var

*

Ben asıl İsrail protestolarının peşindeydim ki...

Önümden bir bisikletli geçti.

Ortadoğulu değildi bisikletteki, tam bir “beyaz adam” idi.

Eline aldığı devasa bir Filistin bayrağı ile 44’üncü caddeyi turluyordu bisikletiyle.

*

Az sonra müthiş bir davul sesi ve sloganlar işittim.

İşte dinamik, dipdiri, capcanlı bir İsrail protestosu.

Filistin bayrakları, karpuz desenli kıyafetler, İsrail’e lanetler yağdıran sloganlar.

Klasik New York BM protestoları ölçüsüyle değerlendirdiğimizde bayağı kallavi bir gösteriydi bu.

*

Tam bu sırada BM kürsüsünde de İsrail’i delirten, Filistin’e iyi gelen konuşmalar yükseliyordu.

Azıcık umutlanmadım değil.

BİR TÜRKİYE ELÇİSİ: EMİNE ERDOĞAN

EMİNE Erdoğan, Türkiye’nin tanıtım elçisi gibiydi New York’ta.

*

- Lider eşleriyle Türkevi’nde çeşitli programlarda bir araya geldi.

- “Anadolu’nun Kapıları” gibi Türkiye’nin değerlerini yansıtan zarif sergiler açtı.

- Aile üzerine BM’de toplantılar düzenledi, konuşmalar yaptı.

New York notları... İp gibi dizilme yok iki eşit oturması var

- Türkiye’nin geleneksel kumaşlarını, kilimlerini, takılarını tanıttı.

- Küresel ilgi gören sıfır atık projesiyle ilgili etkinlikler düzenledi.

*

Yoğun programları arasında bir fotoğraf çekiminde yan yana geldim Emine Erdoğan’la.

Kendisine şunları söyledim:

*

“Siyasi kutuplaşmalara hiç girmeden çok güzel işler yapıyorsunuz. Olumlu, pozitif gündemlerden hiç sapmıyorsunuz. Türkiye’nin değerlerini tanıtmak için çırpınıyorsunuz. Sizden razıyız.”

*

Nezaketle teşekkür etti.

NEW YORK SEYAHATİNDE İKİ KİTAP OKUDUM

- MEZOPOTAMYA EKSPRESİ: Cengiz Çandar’ın hayatını adadığı konuların kitabı bu. Üslubu destansı. İki şeye çok aşık Cengiz Çandar: Ortadoğu’nun bazı şehirlerine ve önemli devlet adamlarına. Bağdat’ı görünce de Talabani’yi görünce de acayip heyecanlanıyor. Ama tarihe tanıklık yapmış resmen. Hep olayların tam göbeğinde. Tabii tartışmaların da. Bazen “yeter Cengiz Abi. Tamam, bütün liderleri tanıyorsun ve hepsi arkadaşın” dedirtse de... Çok öğretici, çok zihin açıcı bir kitap yazmış. Alaycılığıma bakmayın. Ben çok ama çok yararlandım.

*

- GÖZDEN IRAK’TA: Erbil’de açılan Türkiye konsolosluğunun ilk konsolosu Aydın Selcen’in kitabı. Cengiz Çandar’dan farklı yönü şu Aydın Selcen’in: Müthiş bir mizah duygusu var. Her şeyi çok ciddiye almıyor ve kendisiyle dalga geçebiliyor. Kitabı okuyup bitiren şu üç şeyi çok iyi anlıyor: BİR: Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin temel dinamiklerini... İKİ: Dışişleri dediğimiz yapıdaki hiyerarşik tuhaflıkları... ÜÇ: Ahmet Davutoğlu’nun karşısındakine kelime ettirmeden konuştuğunu ve her şeyi bildiğine dair keskin bir inanç içinde olmasını.