Katar’ı vuran İsrail, Türkiye’ye saldırmaya cüret ederse NATO ne yapar?

İsrail 9 Eylül’de Katar’ın başkenti Doha’daki bir binaya savaş uçaklarıyla saldırdı. Gerekçesi üst düzey Hamas kadrolarını ortadan kaldırmaktı. Hamas, saldırıda Siyasi Büro Üyesi Halil el Hayye ve Doha’daki büro şefi ve Katarlı güvenlik yetkilisi dahil 6 kişinin öldürüldüğünü doğruladı.

Vurulan bina, Türkiye ve Fransa büyükelçiliklerine yakın. ABD’nin Ortadoğu’daki en büyük askeri üssü, Merkez Komutanlık (CENTCOM) bölge karargâhı El Ubeyd, Doha yakınlarında. Katar’da Türkiye’nin de bir askeri üssü var; El Rayyan üssündeki Tarık bin Ziyad kışlası. Dahası, Katar, Mısır ile birlikte İsrail ile Hamas ile yürütülen ateşkes görüşmelerinde arabulucu. Nitekim bina vurulduğu sırada Katar’ın Hamas’ı ateşkese ikna görüşmeleri yaptığı bilgisi var. Katar saldırı ardından İsrail’le arabuluculuktan çekildiğini açıkladı.

Binyamin Netanyahu’nun ırkçı-dinci saldırganlığına elini verenin kolunu kurtaramadığı bir İsrail var.

Trump’ın timsah gözyaşları

Netanyahu saldırıda ABD rolü olmadığını anlatmak için “İsrail başlattı, İsrail infaz etti, tüm sorumluluğu da üzerine alıyor”dedi. İsrail’in saldırganlığının tek güvencesi olan ABD Başkanı Donald Trump “Hiç memnun olmamış” saldırıdan. Timsah gözyaşları dökerek Katar Şeyhi Temim El Sani’yi aramış, İsrail saldırısına “katılmadığını”, üzüntüleriyle bildirmiş.

Türkiye, İsrail’in Katar’a saldırısına sert tepki verdi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “terörizmi devlet politikası haline getiren” İsrail’in Katar’daki Hamas müzakere heyetine saldırısını “lanetledi”, Katar Şeyhi’yle telefon görüşmesinde Türkiye’nin yanında olduğunu söyledi.

Ama karşı cephe de hemen çalışmaya başladı. Türkiye arabulucu değildi ama ABD ile irtibat halinde Hamas’ı ateşkese ikna etmeye çalışıyordu. İsrail, Türkiye’nin Hamas ile irtibatını öteden beri hedef almıştı. İran’ı ve Katar’ı vuran, Suriye’yi atış alanına çeviren Netanyahu’nun Türkiye’ye de sataşacak denli gözü dönmüş olabilir miydi?

Katar’ı vuran İsrail

Bu konuda en ileri giden kişi, Türkiye’de kimi batıcı muhaliflerin sırf Erdoğan’ı karşı diye hak etmediği önem verdiği, Washington’daki İsrail lobisinin en faşizan sözcülerinden Michael Rubin oldu. Rubin saldırının hemen ardından National Security Journal’da “İsrail az önce Hamas’ı Katar’da vurdu: sıradaki Türkiye olabilir” başlığıyla bir yorum yayınladı. Rubin, İsrail Türkiye’yi vurursa NATO’nun 5’inci maddesi (*) işletmeyeceğini, Türkiye’nin yardımına gelmeyeceğini öne sürüyor, “Tump’ın Erdoğan’la şahsi yakınlığı ve iş ilişkileri” olsa da “NATO onları kurtaramayacak” diyordu.

Türk yönetim kademelerinde İsrail’in özellikle Suriye sahasında Türkiye’ye kışkırtıcı hareketlerinin çatışmaya doğru tırmandığına dair bir endişe oluşmaya başladı.

Ankara’daki batılı diplomatlar, İsrail’in Türkiye’ye saldırmasını, bir İsrail-Türkiye çatışmasını “akla uzak” buluyorlar. Ama İsrail’in İran’a, Rusya’nın Ukrayna’ya girişmesini de öyle buluyorlardı.

Türkiye’nin son zamanlarda hız verdiği savunma projeleri, Çelik Kubbeden İHA projelerine dek bir yanıyla İsrail’in muhtemel bir çılgınlığına karşı önlemler. Bu projeler, İsrail’in ABD’nin siyasi ve askeri katkısıyla İran saldırısı ardından hızlandırılıyor.

Suriye sahasına dikkat

İsrail’in Dürzi ayaklanmasına verdiği destek üzerinden SGD’yi Mazlum Abdi ve geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile imzaladığı 10 Mart anlaşmasından caymaya sevk ettiği, ABD’nin de Ortadoğu önceliğinin İsrail olduğu biliniyor. İsrail, Suriye’nin istikrara kavuşmasını en çok Türkiye’nin etkisi artabilir gerekçesiyle istemiyor.

İsrail’in bu tutumu, Ankara’nın “Terörsüz Türkiye” başlığı altında PKK’nin silahsızlandırılması yoluyla Kürt sorununa siyasi çözüm bulma girişimlerini de olumsuz etkiliyor.

Azerbaycan’ın arabuluculuğuyla Suriye’de Türkiye ve İsrail arasında çizilen “çatışmasızlık hattının” Trump desteğini arkasında sayan Netanyahu için fazla bir anlamı kalmayabilir yakında; ne yapsa ABD sayesinde yanına kalan bir İsrail var.

Katar saldırısı bunun son kanıtı. Katar’ın Hamas ve Müslüman Kardeşlere ev sahipliği yapıp, Mısır’ın düşman sayması da diğer arabulucu Mısır için bir güvenlik garantisi sayılmamalı. İsrail eylemlerini gerekçelendirmek gereği de duymuyor artık.

Bütün bu gelişmeler İsrail’in Türkiye’nin güvenlik tehdidi algılamasında ön sıralara yükseltiyor.

Türkiye’nin kuzeyinde de güneyinde de siyasi-askeri gerilim giderek tırmanıyor.

Not:

(*) Bir NATO üyesine yapılan saldırının tamamına yapılmış sayılacağı maddesi. Bu çerçevede, Polonya’nın 9 Eylül’ü 10 Eylül’e bağlayan gece, hava sahasını ihlal eden Rus İHA’larını düşürdüğü haberinin NATO’yu, dolayısıyla Türkiye’yi ilgilendiren tehlikeli bir durum olduğunu da dikkate almak gerekiyor.