Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun CHP’den AK Parti’ye geçişi, sıradan bir siyasetçi transferinden çok bir siyasi ilticaya benziyor.
Çerçioğlu AK Parti’ye geçip kendisini şimdilik kurtarmış görünüyor ama CHP’li belediyelere yönelik İmamoğlu soruşturmaları devam ediyor. Son olarak Beyoğlu Belediye Başkanı İnan Güney ve onunla birlikte 44 kişi gözaltına alındı. Bu 9’uncu gözaltı dalgası olmuş. CHP lideri Özgür Özel “99 dalga da olsa başaramayacaksınız” diyor “devlet içindeki çetelere”.
CHP yönetimi her ne kadar, Nasrettin Hoca’nın “Zaten inecektim” fıkrasındaki gibi Özlem Çerçioğlu için “Zaten gidecekti” gibilerinden istifa ve ilticadan o kadar da etkilenmediklerini vurgulasalar da bu ciddi bir yara. AK Parti yargı siyaset ilişkilerinin girdabına MHP lideri Devlet Bahçeli’den uyarı alacak kadar kapılmış durumdayken, CHP hem parti-içi hem parti-dışı hücumların kesişim noktasında bir darbe aldı. Kesişim noktası, çünkü Çerçioğlu Vakası bir yönüyle (parti-dışı hamle sayacağımız) İmamoğlu soruşturmaları diğer yönüyle mahkemeden Kurultay iptali ümidiyle bekleyen CHP-içi muhalefetle ilintili.
Kuliste iki anlatı
CHP’den 2002-2009 arası milletvekili, 2009’dan itibaren de Aydın belediye Başkanı seçilen Çerçioğlu’nun AK Parti’ye geçişine dair iki temel anlatı var; alt başlıklarıyla birlikte.
Birincisi, Ekrem İmamoğlu soruşturmalarının asli itirafçılarından müteahhit Aziz İhsan Aktaş’ın ifadeleri. Aktaş’ın Türkiye’de en çok ihale aldığı ilin Aydın olduğunu bu vaka sayesinde öğrendik. Aktaş’ın ifadesinde adı bir şekilde geçen her belediye başkanı, yöneticisi, çalışanı birer birer tutuklanıyor.
Özel’e göre iki hafta kadar önce AK Parti bağlantılı birileri gelip, “Aman ha” diyerek kanal açıyor. Oyun kuruluyor: yanında CHP oylarıyla seçilmiş üç ilçe başkanıyla AK Parti yolları açılıyor. Sonra, CHP’nin yirmi küsur yıllık Topuklu Efesini 14 Ağustos’ta “Cumhurbaşkanımın himayesinde” diyerek, “Yargılanmaktan korkmadım” diyerek Erdoğan’ın CHP’yi yerden yere vurmasını alkışlarken görüyoruz.
İkincisi tam tersi
İkincisiyse, bir süredir, özellikle de -iptali mahkemelik olan- 2023 Kurultayında Çerçioğlu’nun Kemal Kılıçdaroğlu’nun desteklemesinden dolayı Özgür Özel yönetimiyle ilişkilerinin gergin olduğu. Bu gerginlikte Çerçioğlu’nun 2024 yerel seçiminde İzmir Büyükşehir Belediye başkanlığına aday olmak istemesinin de payı olduğu iddiaları var.
Son perdedeyse Kuşadası’nda rantı yüksek, değerli bir arazinin imara açılması tartışması, bunun Özel’e yansıması ve Çerçioğlu’nun sonuç alamaması olduğu öne sürülüyor. Bunun üzerine hakkında beş yıldır süren ihaleye fesat karıştırma davası bulunan Çerçioğlu, ne yapsın, son çare CHP’nin bütün ihale fesatlıklarını, mesela Cumhuriyet Savcısına değil ama AK Parti’ye ve elbette Cumhurbaşkanımıza yansıtmaya karar veriyor. Yani, kulisteki bu iddiaya göre, kendi gidiyor.
Sonrasını biliyoruz.
İnsan çaresizlikten iltica eder.
Bu siyasi iltica değilse nedir?
Tekkeyi bekleyen çorbayı içemeyince
Çerçioğlu’nun CHP’den AK Parti’ye geçişi herhangi bir siyasi transfer değil.
CHP’den AKP’ye bu cüssede bir transferi, CHP’de Genel Sekreterlik görevinde bulunan Ertuğrul Günay’ın AK Parti’ye geçip Bakan olmasıyla karşılaştırmak doğru olmayabilir. Çünkü Günay, Ordu’da kazanma ihtimali bulunan DSP adayını desteklediği için CHP’den ihraç edilmesinden üç yıl sonra Erdoğan’ın davetiyle AK Parti’ye üye olmuştu.
Çerçioğlu’nun durumu öyle değil. Çerçioğlu, ister yolsuzluk soruşturmasından kendini kurtarmak, ister hükümet destek vermediği için hemşerilerine hizmet götüremeyen, isterse kendi partisinde kendisi için gelecek göremeyen AK Parti (ve MHP) dışındaki bütün partilerden belediye başkanlarına örnek oldu, AK Parti’ye kapağı atıp dertlerini geride bırakma yolu gösterdi.
Sadece belediye başkanlarına da değil. Daha önce İYİ Parti’den AK Parti’ye geçen milletvekili ve parti yöneticileri yıllardır “Çorbayı içmek için tekkeyi bekleyen” AK Partililerin önünde güzel makamlara yerleştirildiler Erdoğan tarafından.
AK Parti’ye ne kazandırdı?
Nefes gazetesinde Nuray Babacan, Çerçioğlu’nun transferi, ya da artık öyle diyebiliriz, ilticasının AK Parti’de herkes tarafından sevinç gösterileriyle karşılanmadığını yazdı.
MHP kaynaklarının, tam da TBMM’de PKK’nın silah bırakması zeminin “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi” Komisyonunda konuşulmaya başlanmışken Çerçioğlu’nun AK Parti’ye ilticasıyla ortaya çıkan CHP-AK Parti geriliminden rahatsız olduğu basına yansıdı.
Bahçeli’nin hafta başındaki “Davaları bir an önce bitirelim” demesindeki kasıt da zaten “Terörsüz Türkiye” hedefine yoğunlaşıp yıl sonuna dek sonuç alma hedefiydi.
Süreci bir an önce tamamlamak konusunda DEM Parti de MHP ile paralel söylemler üretiyor.
İltica verdiğine değecek mi?
Bir de tabii asıl önemli ayrıntı var, ayrıntı da değil aslında esas: seçmen her şeyi bu kadar yutacak mı?
Gazeteci Çiğdem Toker T24’te “Ağrı eşiği yüksek insanlara benzeyen bir toplum” olduk diye nefis bir benzetme yaptı. Ağrı eşiği yüksek insanlar, acıyı normal insanlardan çok daha geç hissediyor. Ama hissettiği noktada vereceği tepki de farklı oluyor.
Erdoğan’ın hedefininse ne pahasına olursa olsun İmamoğlu ve mevcut CHP yönetimini siyasetten tasfiye etmek olduğu izlenimi güçleniyor.
Çerçioğlu’na siyasi iltica vermek yol açabileceği sorunlara değecek mi?
Onu birlikte yaşayıp göreceğiz.