Portekiz’de 10 Mart'ta erken genel seçimler düzenlendi. İktidarın el değiştirmesiyle sonuçlanan Portekiz seçimleri, bütün dikkatini İstanbul’daki yerel seçimlere çevirmiş olan Türkiye’de neredeyse hiç yankı bulmadı. Lizbon’da sekiz yıldır ülkeyi yöneten sosyalistler, yerlerini sosyal demokratlara bırakmaya hazırlanıyor.
Portekiz’deki siyasi partiler
Portekiz’deki parti isimleri diğer ülkelerdeki benzerlerinin ideolojileriyle birebir örtüşmüyor. Sosyalist Parti aslında sosyal demokrat eğilimli. Sosyal Demokratlar ise merkez sağda konumlanmış. Halkçı Parti, Batı'daki muhafazakar Hristiyan demokratların tipik bir örneği. Solda komünist Parti, sol blok ve yeşiller var. Aşırı sağı ise son seçimlerin yıldızı Yeter (Chega) temsil ediyor.
50 yıla yakın süren Salazar diktatörlüğünden sonra,” bu ülke bir daha iflah olmaz” denildiği bir dönemde, 1974 yılındaki kansız karanfil devriminden bu yana Portekiz kesintisiz demokrasiyle yönetiliyor. Hint kökenli başbakan modası da İngiltere’den önce Portekiz’de başlamıştı. Sosyalistleri iktidara taşıyan önceki başbakan Antonio Luis Santos Da Costa’nın, 2022 yılındaki seçim zaferinden sonraki konuşmasında sarfettiği, ”Mutlak çoğunluk, mutlak güç demek değildir” sözleri hala hafızalardaki tazeliğini koruyor. Ancak geçen sene hükümetindeki yolsuzluk iddiaları karşısında istifa eden Başbakan Costa, bu ay başında ülkesini yeniden erken seçimlere götürmek zorunda kaldı.10 Mart'ta gerçekleşen Seçimlerin sonuçları yurtdışından gelen oyların sayılmasıyla ancak iki gün önce kesinleşebildi. Aynı akşam da sosyal demokrat kökenli Cumhurbaşkanı Marcelo de Sousa, hükümeti kurma görevini eski partisinin lideri Louis Montenegro’ya verdi.
10 Mart seçimleri
10 Mart’taki seçimler parlamentodan bir çoğunluk hükümeti çıkarmadı. Demokratik ittifak adı altında seçimlere giren sosyal demokratlar 230 üyeli parlamentoda 80 milletvekiline sahip oldular. Sosyalistlerin oyu ise yüzde 41’den yüzde 28'e, milletvekili sayısı da 120’den 77’ye geriledi. Soldaki tüm partilerin oy oranlarında düşüş yaşanırken asıl sürprizi 2018 yılında kurulan “Yeter” Partisi yaptı.
Bu yılki seçimler Karanfil Devrimi'nin 50. yılına rastlaması nedeniyle Portekiz için ayrı bir önem taşıyordu. Katılım oranı Avrupa ortalamasının üzerine çıkarak yüzde 70’leri buldu. “Yeter” beş yıl öncesine kadar yabancı düşmanlığı nedir bilmeyen Portekiz’in siyasi hayatında bu kadar kısa sürede belirleyici bir konuma gelmesi herkesi şaşırttı. Tarih boyunca yabancılarla iç içe yaşamış, en ünlü kaşifleri yetiştirmiş, Dünyanın dört bir yanında sömürgelere sahip olmuş bir ülkede ırkçı bir partinin sağladığı başarı ayrıca incelenmeye değer.
Chega, yani 'Yeter' partisinin Genel Başkanı Andre Ventura
10 Mart seçimlerinin gerçek galibi “Yeter”
“Yeter”in kurucusu Andre Ventura aslında bir futbol yorumcusu. Siyasi hayatına Sosyal Demokrat Parti'den ufak bir kasabaya belediye başkanlığı adaylığıyla başlamış. Daha sonra “Roma” karşıtı görüşleriyle Partisinden dışlanınca 2018 yılında “Yeter”i kurmuş. “Yeter”, 2019 yılında ilk kez katıldığı Avrupa Parlamentosu seçimlerinde başarılı olamamış. Ancak aynı yıl yapılan genel seçimlerde parlamentoya bir milletvekili sokmayı başarmış. Bu sayı 2022’de yediye yükselmiş.10 Mart seçimlerinde de 50 milletvekili ile Portekiz’in üçüncü Partisi haline geldi. İlginç bir şekilde “Yeter” yurt dışında yaşayan Portekizlilerin de birinci Partisi oldu.
Ventura siyasi yaşamında faşizm kokan sert söylemler kullanmaktan kaçınmayan bir lider. Pandemi sırasında etnik kökeni, ”Roma” olanların entegre edilmesini önerecek kadar ileri gitti. Cinsel suç işleyenlerin kısırlaştırılması, ölüm cezasının geri getirilmesi gibi fanatik fikirleri savunuyor. İslam'ın Avrupa için ciddi bir tehdit olduğu gerekçesiyle Avrupa Birliği içerisinde islam varlığının azaltılması gerektiğini dile getiriyor.Son seçim kampanyasını da Salazar’dan esinlenerek, ”Tanrı, vatan, aile ve iş” sloganı üzerinden yürüttü. Her aşırı sağcı ğarti gibi göçmen karşıtı politikalardan yana.
Lizbon’u azınlık hükümeti mi bekliyor?
Sosyal Demokrat Parti Başkanı Luis Montenegro gerek seçimlerden önce gerek seçimlerden sonra hükümeti kurmak için “Yeter” ile görüşmeyeceğini birkaç kez dile getirdi. Sosyalistlerle büyük koalisyona da fazla ihtimal verilmiyor. Muhtemelen müteakip hükümet Sosyal Demokratlar'ın kuracağı bir azınlık hükümeti olacak. Aslında Portekiz azınlık hükümeti kültürüne yabancı değil. 2016’dan 2022’ye kadar sosyalistler, sol bloğun dışardan desteğiyle ülkeyi azınlık hükümetiyle yönettiler. Ama Sosyal Demokratlar sadece 2 milletvekiline dayanan bir çoğunlukla bu işi becerebilirler mi? O da ayrı bir soru.
Yasa dışı göç/aşırı sağ kısır döngüsü
İtalya ve Hollanda’dan sonra galiba Portekiz de aşırı sağın siyasi hayattaki egemenliğine yenik düşmek üzere. Burada da karşımıza kısır bir döngü çıkıyor. Küresel güney ile kuzey arasındaki fark arttıkça insanlar daha iyi bir yaşam umuduyla her türlü yolu deneyerek kendilerini Avrupa’ya ya da Amerika’ya atmaya çalışıyorlar. Yasa dışı göçmen sayısı arttıkça Batı'nın iki yüzlülüğü karşımıza çıkıyor. İnsan hakları, özgürlükler gibi değerler ikinci plana itiliyor, popülist akımlar ve aşırı sağ güçleniyor. Önümüzdeki dönemde bir de Amerika’da Trump, Fransa’da da Marine Le Pen iktidara gelirse, Dünya tadından yenmez olur..!