Havanda su dövülür mü?

“Havanda su dövmek” güzel Türkçemizde sık kullanılan deyimlerden biri. Bir işin sonucunun olmayacağı baştan belliyse, ya da biri sürekli aynı yerde sayıyorsa, ”Havanda su dövmek “deyimiyle anlatılır. Hafta içerisinde genişletilmiş beşli formatta New York’ta bu yıl ikincisi düzenlenen gayri resmi Kıbrıs görüşmeleri tam da bu deyimle uyuşuyor.

New York görüşmeleri üç ay önce Cenevre’de yapılan toplantıların bire bir aynısı şeklinde gerçekleşti. Katılımcılar, gündem, toplantıların senaryosu bir öncekinin kopyası gibiydi. Sadece toplantıların yeri BM’nin Cenevre’deki Ofisi’nden New York’taki Merkezi’ne kaydırılmış. Herhalde Başkan Trump’ın yol açtığı BM’nin içerisinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar dikkate alınarak, ne uzayıp ne kısalan Kıbrıs işi için ilave bir masraf yapılmasına gerek görülmemiş olmalı.

Toplantıların senaryosu

Uluslararası konferansların önceden belirlenen akışına diplomaside filmlerde olduğu gibi senaryo adı verilir. New York’taki senaryo 16 Temmuz akşamı Genel Sekreter Guterres’in toplantıya katılanları bir araya getirdiği akşam yemeği ile başladı. 17 Temmuz sabahı Genel Sekreter heyetlerle ayrı ayrı görüşmeler yaptı. Daha sonra heyetler arası görüşmelere geçildi. Aynı gün heyet başkanlarının yanlarına birer temsilci aldıkları sınırlı katılımlı bir öğle yemeği düzenlendi. New York görüşmeleri, 17 Temmuz öğleden sonra kısa bir genel kurul toplantısını takiben Genel Sekreter’in basın toplantısıyla neticelendi. New York’tan ayrılmadan önce de bu kere GKRY ve KKTC Cumhurbaşkanları ayrı ayrı kendi basın toplantılarını yaptılar. Bu senaryoda öngörülmeyen tek gelişme ise, 16 Temmuz akşamı Genel Sekreter’in akşam yemeğinden sonra GKRY Christodoulides ile Dışişleri Bakanı Hakan Fidan arasındaki görüşme oldu. Rum basınına bakacak olursanız, görüşmede GKRY Cumhurbaşkanı, Bakan Fidan’a uzun uzun hala Türkiye’nin AB üyeliğinin Kıbrıs sorununun çözümünden geçtiği masalını anlatmaya çalışmış.

Müzakere pozisyonlarında değişiklik yok

KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, New York’a hareket etmeden önce verdiği demeçte, yeniden müzakere sürecine geçilebilmesi için mutlak surette 3D olarak bilinen direk uçuş, direk temas ve direk ticaretin pazarlık unsuru olamayacağını belirtti. Tatar’ın daha önce KKTC’nin masaya oturmak için ön koşul olarak ileri sürdüğü “egemen eşitlik” ve “uluslararası tanınmaya” son dönemlerde daha az vurgu yapması, “Türk tarafının yumuşak bir geçişe mi hazırlanıyor?” sorusunu akla getirmiyor değil. GKRY Cumhurbaşkanı Christodoulides’in New York’a hazırlıklı gittiklerini söylerken yine BM parametrelerine ve BM Güvenlik Konseyi kararlarına atıfta bulunması bilinen Rum görüşlerinde herhangi bir değişiklik olmadığına işaret ediyor. Gerek BMGS’nin Kıbrıs kişisel temsilcisi Maria Angela Holguin’in müzakerelerin yeniden başlaması için ortak bir zemin bulunmadığına ilişkin beyanları, gerek görev süresi iki ay sonra sona erecek olan Ada’daki BM Barış Kuvvetleri Komutanı Colin Stewart’ın hafta başında BM Güvenlik Konseyine altı aylık mutat raporunu sunarken taraflar arasında derin bir güven bunalımı bulunduğunu ve farklı öykülere sahip olduğunu dile getirmesi, uluslararası toplumun New York’taki genişletilmiş gayri resmi görüşmelerden bir sonuç alınması beklentisinde olmadığına işaret ediyor.

Medya da yılan hikayesine dönen Kıbrıs görüşmelerinden umudunu kesmiş. Gazze konusundaki olağanüstü BM Güvenlik Konseyi Toplantısı’na davet edilip konuşma yapmış olmasa, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın New York’a gittiğinden kimsenin haberi olmayacaktı.

New York toplantısının zamanlaması pek iyi belirlenmemiş. Tam üç ay sonra 19 Ekim’de KKTC’de başkanlık seçimleri yapılacak. Kabul etmek gerekir ki halen kamuoyu yoklamalarında muhalefetin adayının yüzde 6-8 puan gerisinde görünen Cumhurbaşkanı Tatar’ın eli o kadar rahat değil.

Genel Sekreter Guterres, kapanıştaki basın toplantısında görüşmelerin samimi bir ortamda ve verimli geçtiğini söylese de, beklenildiği üzere, New York’ta hiçbir gelişme kaydedilmediği anlaşılıyor. Uzun süredir gündemde olan yeni geçiş kapıları açılmasında bile görüş birliğine varılamamış. Zaten son günlerde iç politikada da telaffuz edilmeye başlayan “Samimi bir ortamda yararlı görüşmeler yaptık” sözlerini duyarsanız, bilin ki, havanda su dövülmüş.

New York’taki Kıbrıs görüşmelerini bir cümleyle özetlemek gerekirse sıfıra sıfır, elde var sıfır, eşittir sıfır.

Allah’tan Hint’li matematikçi Brahmagupta varmış da, ”0”ı icat etmiş.