Müthiş bir dezenformasyon operasyonundan CHP’ye dersler

Fotoğraf 19 Temmuz 2022’de Astana Zirvesinden. Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşurken dönemim MİT Başkanı (bugün Dışişleri Bakanı) Fidan, İletişim Başkanı Altun’un yazdığı mesaja, dönemim Milli Savunma Bakanı Akar da Fidan’a bakıyor. Altun bu fotoğraftan iki hafta kadar sonra Dezenformasyonla Mücadele Merkezini kurmuştu. Dezenformasyon operasyonları tarih boyunca siyasette önemli rol oynadı ve almak isterlerse CHP’de Özel yönetimine de çıkacak dersler var.

Cumhurbaşkanlığına bağlı bir Dezenformasyonla Mücadele Merkezinin (DMM) kuruluşunu 5 Ağustos 2022’de ilan eden dönemin İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un 11 Temmuz 2025’te görevden alınmasından iki gün sonra Sabah gazetesinde dikkat çekici bir yazı yayınlandı.

Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu’nun makalesi “Güç zehirlenmesi yaşayan vezirler tarihten silindi” başlığını taşıyordu.

Afyoncu’nun Altun gider gitmez oturup, tarihten bugüne dersler bakımından önemli olan bu makaleyi hızla kaleme alıp almadığını bilemem. Ama “denk gelme” anlamıyla tevafuk da diyebilirsiniz, Almanların dediği gibi “Zeitgeist” da; “zamanın ruhuna” uygun düştü.

Afyoncu, Osmanlı yönetiminde Türk İmparatorluğunun büyüme dönemine damgasını vuran Çandarlı Halil ve Pargalı İbrahim paşaların, Sultanın yetkisini kendilerininmiş gibi kullanmaya başladıklarında sadece koltuk değil canlarından da olduklarını örneklerle özetlemiş. Aktardığı örnekler arasında paşaların gözden düşürülme sürecinde haklarında yürütülen dezenformasyon (*) kampanyaları da rol oynamış. Çandarlı’nın balıklar arasında çil çil altınlar kabul ettiğinden Pargalı’nın İran seferinde ordu parası yediğine dek.

Bugünlerde olanlara dair çağrışım yapıyor mu sizde de?

Bir dezenformasyon operasyonu

Afyoncu’dan ilham ve cesaret alarak ben de müthiş bir dezenformasyon operasyonunu aktarmak istedim.

Özellikle CHP yönetimin çıkarabileceği dersler olabilir, çıkarmak isterlerse tabii.

Yıl 1513. İkinci Bayezid’in yerine kimin geçeceği konusunda Osmanlı Sarayı bünyesinde Şehzade Ahmet ile Şehzade Selim arasında. Daha önce kardeşleri Şehzade Murat, İran’a, Safevi Şahı İsmail’e iltica etmiş, böylelikle İsmail’in Osmanlı hanedanı üzerine hak iddiasının yolunu açmış, ama erken vefatıyla meydan Ahmet ya da Selim’e kalmıştır.

Gerisini tarihçi Reha Bilge’nin “1514-Yavuz selim ve Şah İsmail” kitabından okuyalım:

• “Kanlı, hırçın, entrikası bol bir siyaset manzarası İmparatorluk Türkiye’sini kaplamıştır. (…) İlk savaş Amasya önlerinde olmuştur.

• “Selim, durumu lehine çevirmek için bir dizi psikolojik harekât başlatmakta, bir çeşit dezenformasyon siyaseti uygulamaktadır.

• “Ahmet’e yandaş görünen birtakım adamlar, sahte mektuplarla ortalıkta dolaşmaya başlamıştır. Amaç basittir. Ahmet, pek çok kişinin ve askerlerin Yavuz’dan soğuduklarına ve onu istemediklerine inandırılacaktır.”

Psikolojik harekatla değişen tarih

Sert karakterinden dolayı daha şehzadeliğinde ona takılan “Yavuz” lakabını yakında bir unvan gibi taşıyacak Selim bu dezenformasyon operasyonuyla, yeni kendini güçsüz göstererek neti amaçlamaktadır?

Reha Bilge’den okumaya devam ediyoruz:

• “Bu yalın aldatmacanın hedefi Ahmet’in yeterince hazırlanmadan harekete geçmesidir. O ne kadar erken harekete geçerse, gücünü ve iktidarını konsolide etmemiş olacaktır.

• “İnanılmaz gerçekleşir. Yavuz Selim’in basit oyunu tutmaktadır. Ortamın kendisinden yana döndüğüne bir şekilde inanan Ahmet harekete geçmiştir. Harekete geçmek onun geri dönülmez yanlışıdır.”

Gerisini biliyoruz. Selim Ahmet’e Amasya’da darbe vurur, Bursa Yenişehir savaşında alt eder, Ahmet’, boğdurur, tahta geçer. Şah İsmail üzerine yürür.

Yavuz Selim’in 23 Ağustos 1514’te (bugün İran’ın Maku şehri yakınlarındaki) Çaldıran Ovasında kazandığı zafer öncesinde de benzeri bir dezenformasyon operasyonu yürüttüğü biliniyor. Bu defa aktör, Şah İsmail’i destekleyen Akkoyunlu hanedanına mensup ama Selim saflarına geçtiği ortaya dökülmemiş. Ferruhşad’dır.

Şah İsmail’e de aynı taktik

Yine Bilge’den okuyalım:

• “Ferruhşad’ın adamı Şeyh Ahmed, yanlış bilgi vermek ve Şah İsmail’i aldatmakla görevlendirilir. (…) Görevi, düzmece mektuplarla Anadolu’daki Türkmen beylerinin Şah’ın ordusuna katılmak için beklediğine onu inandırmaktır.”

Yavuz Selim ile Şah İsmail’in kavgası sadece ticaret yollarının kontrolü ve taht kavgası değildir; aynı zamanda bir Sünni-Şii İslam mücadelesidir ve Anadolu’daki kimi Alevi Türkmen beyler aşiretleriyle birlikte akın akın “Şah’a gitmeye” başlamıştır. İki ordu arasında müthiş bir casuslar savaşı sürmektedir ve taraflar birbirlerinin casuslarına yanlış bilgi aktarmakla yani dezenformasyon uygulamakla meşguldür.

• “Yavuz’un karargâhında yapılan hesap bellidir. Şah böyle bir düşünceye kapıldığı anda geri çekilmeyi ve ihtiyatı bırakarak cephe savaşını kabul edecektir.”

Yavuz’un çaldıran savaşını kazanmasında, tıpkı tahtı alırken ağabeyi Ahmet’e uyguladığı dezenformasyon taktiğinin payı vardır; kendisini olduğundan güçsüz gösterip rakibini erken harekete geçmesini sağlama taktiğinin yani.

Bugünün “sahte mektupları”

Şimdi bu tarihi öykülerde anlatılan dezenformasyon operasyonlarındaki “sahte mektupların” yerine günümüz teknolojilerini koyup yeniden okuyalım.

Sosyal medya uygulamalarını, gazete sütunlarında, televizyon programlarında sureti haktan görünen yorumcuları, bütün bilimsel yöntemleri ters köşeye yatırıp artık haftada bir sonuç açıklayan anket şirketlerini…

Bir örnek vereyim. 2023 seçimlerinden önce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan karşısında muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı, dönemin CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya görünümü ve masasına konan anketlere bakarak seçimi yüzde 60 ile alacağına inanıyordu. İsteyen “inandırılmıştı” da diyebilir; aksi halde, akılcı düşünceyle, İYİ Parti lideri Meral Akşener’le restleşip küstürmeye kalkışmayabilirdi.

“Mektuplar” yalan söylüyorsa…

Bugünlerde CHP’nin dışarıdan bakıldığında görünümü benzerlikler gösteriyor. Ekrem İmamoğlu ve CHP’li belediyecilerin tutuklanmasına, belediyelerin çalıştırılmamasına yol açan yargı operasyonlarını protesto için Özel’in örgütlediği mitingler Anadolu’daki şehirlerin meydanlarını görülmemiş şekilde hareketlendirdi. Bunun CHP’lilerin yanı sıra diğer muhalif kitleye de moral verdiği bir gerçek.

Öte yandan bu atmosferin CHP’yi AK Partiye karşı erken harekete geçmeye sevk ettiği de görülüyor. CHP lideri Özgür Özel’in masasına konan ve muhalif medyaya sunulan anketlerde CHP yüzde 40’larda AK Parti yüzde 30’un altında gösteriliyor; adeta seçmende AK Parti düştü düşecek izlenimine yol açıyor.

Bütün anket şirketlerini suçlamak yersiz ve haksız olur; canla başla işlerini doğru dürüst yaparak ayakta kalmaya çalışanlar da elbette var. Ama tarihte gördüğümüz dezenformasyon örnekleri de var.

Nazım Hikmet diyor ya;

“Antenler yalan söylüyorsa

yalan söylüyorsa rotatifler

kitaplar yalan söylüyorsa” diye …

Belki bugün de yalan, yeni teknolojilerle devam ediyordur; çıkarmak isteyene dersler veriyor tarih.

Not:

(*) Fransızca kökenli bir sözcük olan dezenformasyon, Kubbealtı sözlüğüne göre, “Belirlenen bir hedefe ulaşmak, belirli bir tepki yahut davranışa yol açmak veya onları değiştirmek amacıyla doğru olmayan bir bilgi ya da haberi iletişim araçlarıyla gerçekmiş gibi yayma” anlamına gelir.