Karşımızdaki manzara şudur:
Türkiye, Suriye’de dengelerin değişmesi, İran’ın bölgede etkisinin azalması ve izolasyonist Trump yönetiminin iktidara gelmesiyle bir fırsat penceresi gördü. “Fırsat bu fırsat… Terör örgütü kendisi için elverişli olmayan bu ortamda nasıl olsa tutunamayacak, bu işi bitirelim” diye düşündü.
Türkiye, “Örgüt savaşı kaybetti. Örgüt aradan çıksın, Kürt sorunu sivil olarak çözülsün” diyor.
Örgütse, kendisinin savaşı kaybetmediği tezini işliyor. Örgüte göre ABD de Türkiye’ye “Bu sorunu çöz” dedi, bu nedenle Türkiye de sorunu çözmek zorunda kaldı. Kaybeden taraf olarak değil, eşit bir taraf olarak bu meselenin çözümünde rol aldığı propagandasını yapıyor. Örgüt, “Kaybettim” demek istemez, kendisi açısından silah bırakmayı rasyonalize etmesi lazım. Ancak Kürt siyaseti de “Kazanan, kaybeden yok” diyor.
***
Örgütün silahları “kaybettiği için bırakmadığı, canı öyle istediği için bıraktığı” tezinin ağırlık kazanması işi başka yere götürür.
İktidarsa “Fırsat bu fırsat, biz yine pastan gol yapalım” hevesinde. Erdoğan “tarihi konuşmasında” AKP MHP DEM çerçevesini çizerek, bu yeni dönemi kendi başkanlık süresini uzatmak için kaldıraç olarak kullanmak istiyor. Hatta buna DEM’i mecbur etmek hesabında.
DEM, “Bu ittifak sadece silahların bırakılması için… Başkaca bir ittifak yoktur” diyerek kendini bu denklemden çıkarmaya çalışıyor. Ancak Erdoğan DEM’in bu konuda elini rahat bırakmaz.
***
CHP, uzun süredir, demokrasi tesis edilmeden, Türkiye’nin hemen hiçbir sorununun çözülemeyeceğini söylüyor. “Eşit vatandaşlık, haklar çerçevesinde konuşalım” diyor.
***
Kürt siyaseti için zor bir yaz olacak. Erdoğan’ın iktidarını pekiştirmeden alabileceğimizi alalımı hedefliyorlar. Ama bu sistemde imkansız. Kürt meselesi Erdoğan’ın istediği çizgide Erdoğan’ın istediği kadar çözülecek. İçinde bol bol duygu, ümmet zaferleri, menkıbeler olan bir döneme geçeceğiz. Haklar, hukuk, demokrasinin esamesi okunmayacak. DEM bu yaz bol bol “mış gibi” yapmak zorunda.