Öcalan’ın çağrısı, ‘Hayırlı Cuma’ ve Barrack neden ‘Osmanlı millet sistemi'ni övdü?

Üç ülke…

Türkiye, Suriye, Irak…

Üç mekân…

İmralı, Şam, Süleymaniye…

Bölgeyi de memleketi de yakından ilgilendiren açıklamalar, buluşmalar, görüntülere şahit oldu, olacak.

Ekim ayında MHP lideri Devlet Bahçeli’nin kamuoyu ile paylaşmasıyla-süreç boyunca sahip çıkmasıyla bir noktaya gelen PKK’nin silah bırakma-fesih süreci…

Bu kez (1993-Oslo-2013 sonuç alınamayan denemeler) bir noktaya evrilecek gibi gözüküyor. Muhafazakar-milliyetçi iktidar ortakları Ortadoğu’daki gelişmeler çerçevesinde başlayan Kürt barışını sağlama sürecini sonuca doğru taşıyor. Silahların bırakılmasının çok önemli-hayati olması tartışma götürmez ama taşınan yerin neresi olduğu noktası meşru sorgulamalara uğruyor. Özellikle içeride ana muhalefete ve medyaya uygulanan yargı operasyonlarına bakıldığında. Bu noktanın altını çizip tarihi olarak nitelendirilebilecek gelişmelerden bahsetmek istiyorum.

Dün…

Önce İmralı…

Yıllar sonra gelen görüntü ve ses. Abdullah Öcalan İmralı’dan, kurduğu örgütün silah bırakması öncesi video yoluyla kendisi ile Ada’da bulunanlarla birlikte bir konuşma yapıyor. Yedi dakikalık konuşmanın bana göre en çarpıcı bölümlerinden ikisi şunlar:

Birincisi:

"Silahın değil, siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyorum. Ve sizi de bu ilkeyi hayata geçirmeye çağırıyorum."

İkincisi:

"Yapılan, silahlı mücadele aşamasından demokratik siyaset ve hukuk aşamasına gönüllüce geçiştir. Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmek durumundadır. Atılan adımların boşa çıkmayacağını biliyorum. Samimiyeti görüyor ve güveniyorum."

 

Burada iktidarın-devletin Öcalan’ın video yoluyla örgüte seslenme izninin altını çizmek istiyorum. Bir de Öcalan’ın iktidarı ‘samimi bulduğu ve güvendiğine’ dair sözlerine. Bu cümlelerden Öcalan’ın önümüzdeki günlerde DEM Parti üzerinde etkisini artırmasıyla Türkiye’deki siyasetinin farklı yere-farklı iş birliklerine taşınabileceği sonucu da çıkabilir. (Öcalan’ın güven duyduğu yerin bir bütün olarak devlet olduğu analizi yapan konuya hakim kaynaklar da var.) İnsan hayatlarının-barışın söz konusu olduğu yerde siyaset daha geri planda kalabilir diye düşünenler de olacaktır. Elbette Kürt siyasi hareketinin bugüne kadar demokrasi konusunda sadece kendi için değil toplum için de nasıl mücadele verdiği bilinir. Yine de önümüzdeki günler ilginç gelişmeler getirebilir. Özellikle anayasa yapım sürecinde.

Öcalan’ın konuşmasında ‘komünalist yoldaşlar’ tanımı da gün boyu çok tartışıldı. Temelini sosyalizmden alan (Murray Bookchin-komünalist karar anı) Öcalan’ın kullanmayı sevdiği farklı teorik tartışmalardan biri. Ancak dediğim Öcalan’ın iktidara-devlete güven açıklaması daha kritik.

Şam…

Öcalan’ın bu videosunun yayınlandığı saatlerde Şam’da; Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi ve Suriye geçici hükümetinin Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile ABD’nin Türkiye Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Fransa’dan hükümet adına Jean-Baptiste Faivre’nin katıldığı toplantı yapılıyordu. Türkiye’nin uzun süre ‘terörist’ olarak gördüğü-tanımladığı SDG ile Barrack’ın aynı masada oluşu önemli. ABD İŞİD mücadelesi sırasında başlayan SDG ilişkisini hiç koparmadı. Yapılan görüşmedeki taraflar bir şekilde Türkiye’de devletin görüşünü de bir şekilde masaya taşımış olmalı.

Suriye geçici hükümetinin Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ve ABD’nin Türkiye Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack

Bu arada masadaki önemli isim Barrack. Osmanlı köklerine atıf yapmayı seven ‘ABD Büyükelçisi-Suriye Temsilcisi.’ (Sedat Ergin'in Oksijen yazısı ve Barçın Yinanç'ın T24 yazısı çok önemli detaylar içeriyor.)

Onun daha önce yaptığı iki farklı yerde yaptığı konuşmayı burada not etmek istiyorum.

Birincisi:

"Bir yüzyıl önce Batı’nın (bölgeye) dayattığı, haritalar, manda rejimleri, kalemle çizilmiş sınırlar ve yabancı yönetimi olmuştur. Sykes-Picot, Suriye’yi ve daha geniş anlamda bölgeyi barış değil, emperyal amaçlar için bölmüştür. Bu hata nesillere mal olmuştur. Bunu bir daha tekrarlamayacağız. Batı müdahaleciliği dönemi kapanmıştır. Gelecek, ortaklıklar ve diplomasiyi temel alan bölgesel çözümlere dayanacaktır.”

İkincisi:

"Osmanlı millet sistemi, tarihte farklı kimliklerin barış içinde bir arada var olabildiğinin önemli bir örneğidir. Bu modelin, bugün Ortadoğu’da barış ve istikrarın temeli olabileceğine inanıyorum."

İktidarın bölgede ‘neo-Osmanlı’ bir hayali olduğunu düşünmek pekala mümkün. ABD elçisinin bahsettiği noktalar bu hayalin paylaşıldığını ya da başka bir deyimle bu hayali desteklemek için burada olduğunu da gösterir mi? Osmanlı millet sistemine yapılan atfın nedeni üzerine düşünülmeli.

Süleymaniye…

DEM Parti sözcüsü Ayşegül Doğan 11 Temmuz Cuma günü Irak’ta Süleymaniye’de silahların bırakılma töreni olacağını söyledi. ‘Cuma’lar barış için adım olduğunda 10 Nisan 1998 Kuzey İrlanda barışına atıfla ‘hayırlı Cuma’ demek gelenek.

Bitirirken…

Bir yanda tarihsel geçmişi çok derin ve bölgesel bir sorunun çözümü noktasında önemli adımlar. Öte yanda içeride muhalefete ağır baskı. Bir yanda sürecin nereye evrileceğini göremeyen, tam anlayamayan geniş kitleler. Meclis’in hâlâ komisyonu oluşturamayıp siyasetçilerin topluma neler olduğuna-olacağına dair net konuşamaması. Öte yanda özellikle Ortadoğu’da Türkiye’yi de etkileyebilecek hızlı dönüşümler. Şeffaflık ve daha çok anlatma gerekiyor. Silahların bırakılması, barış için adım atılması önemli. Bu fırsat demokrasi ve hukukun da ardından geleceği bir noktaya evrilmeli.