Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın 20 Haziran’da İstanbul’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşmesi hem iki ülke ilişkilerinde hem de Kafkaslarda yeni bir sayfa açmaya aday. Onun ayrıntıları ve anlamına ayrıca geleceğim.
Ama önce Paşinyan’ın Erivan’a döner dönmez Türkiye ziyareti nedeniyle Ermeni Kilisesi tarafından aleyhinde başlatılan, hayli bel altı kampanyaya ve onun da karşılık vermesi üzerine başlayan hayli küfürlü bir tartışmaya bakacağız.
Sünnetlisin/Gel göstereyim
Tartışmayı 23 Haziran’da Ermeni Apostolik Kilisesi Patriği İkinci Garegin’in sözcüsü Zareh Aşuryan başlattı. Aşuryan, Başbakanın “sünnetli” olduğunu, dolayısıyla “gerçek Hristiyan olmadığını” öne sürdü. Bu iddia, Paşinyan’ın kim bilir, belki de Müslüman olması nedeniyle (malum Yahudiler de sünnetli) Azerbaycan’la barış görüşmeleri sürdürüp Türkiye’yle ilişki kurduğu imasını getiriyordu.
Kiliseyi zaten bir süredir kendisini devirmeye çalışmakla suçlayan Paşinyan bu iddiaya 25 Haziran’da Geragin’a “Başbakanlığa gelirse sünnetli olmadığımı gösteririm” dedi; sokak ağzıyla Başbakan, Patriğe “Gel göstereyim” diyordu. Paşinyan, Garegin’i “Bekarlık yeminini bozarak çocuk sahibi olduğunu” da öne sürdü.
Erivan siyaseti bir anda karşılıklı küfürleşmelere o kadar boğuldu ki Paşinyan 28 Haziran’da Facebook hesabından 1 Temmuz’dan itibaren “beş gün boyunca” https://www.hurriyet.com.tr/dunya/pasinyan-5-gunluk-kufur-molasi-istedi-42857856 kimsenin uluorta küfürlü konuşmaması önerisinde bulunarak, kendisinin buna uyacağını duyurdu. Yani daha iki gün var ağzına geleni saydırmak için, sonrasını göreceğiz.
Paşinyan’ın Türkiye ziyaretiyse İsrail-İran savaşı, Ekrem İmamoğlu’nun hapisliği, CHP içi tartışmaların gölgesinde kaldı. Oysa üzerinde durmaya değecek bir gelişmeydi.
Paşinyan İstanbul’a nasıl geldi?
20 Haziran’da Dolmabahçe Sarayında, Dışişleri Bakanları Hakan Fidan ve Ararat Mirzoyan’ın da katıldığı Erdoğan-Paşinyan görüşmesi ardından hem Ankara hem Erivan tarafından yapılan açıklamalar işbirliğinden bahsediyor; her ikisinde de de Ermenistan’ın Azerbaycan ile barış görüşmelerine doğrudan atıf var.
2008’de dönemin cumhurbaşkanları Abdullah Gül ve Serj Sarkisyan arasındaki futbol diplomasisi ziyaretlerini hatırlatarak bunun iki ülke arasındaki ilk çalışma ziyareti olduğunu söylemek mümkün.
Bu ziyaretin şu üç etkenle mümkün oldu:
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in 1993’teki Karabağ işgalinden bu yana süren diplomasinin işgali kalıcılaştırdığı saptamasıyla büyük risk alıp askeri harekata başvurması,
Paşinyan’ın hem iç politika ham Ermeni diasporasına karşı büyük risk alarak “Soykırım kabulü artık dış politika önceliğimiz değil” https://yetkinreport.com/2025/03/17/gercek-ermenistan-neresi-eski-sorulara-yeni-cevaplar/ demesi,
Erdoğan’ın Ermenistan’la ilişkilere dair Türkiye’nin atacağı adımları öncelikle Aliyev ve gerektiğinde Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ile koordine etmesi.
Soykırım demeden oluyormuş
Bu tutumla Türkiye bir anlamda sütten ağzı yanıp yoğurdu üfleyerek yiyor. Çünkü futbol diplomasisi sonrası 2009’de Cenevre’de yapılan görüşmeler epey ilerlemiş ancak hem Bakü ile iyi koordine edilmediği için hem de Ermeni diasporası ve içerideki radikaller direttiği için suya düşmüştü.
Aslına bakarsanız şimdi de Azerbaycan ile barış anlaşmasının önündeki en önemli engel, Ermeni Anayasasında hala tarihi Ermenistan’a atıfta bulunulması; Türkiye ve Azerbaycan’ın bir kısmını kendi toprağı sayarak ülke sınırları nasıl tanınacak? Ama Paşinyan “Tarihi değil, gerçek Ermenistan” tartışmasıyla bir yol açmış görünüyor; kendisini İstanbul’a getiren de o yoldaki duraklardan biri.
Bu önemli ziyarete dair kısa bir medya taraması yapınca ilginç bir manzara çıktı ortaya. Örneğin, Fransa’nın Fr24 kanalı, ABD merkezli AP Ajansı, Katar merkezli El Cezire “soykırım” sözcüğünü, önceki yayınlarla karşılaştırılmayacak ılımlılıkta, böyle tartışmaların da bulunduğu vurgusuyla anmışlardı. Her üç yayındaki vurgu da “normalleşme” idi. Aynı temayı önce çıkaran Türkiye’deki Ermeni toplumunun gazetelerinden Agos’taki haberdeyse “S-sözcüğü” hiç yoktu.
Ermenistan ile sınır açılacak mı?
O zaman, 2008’de Erivan’da Serkisyan ile bir mülakat yapmıştım, bir Türk gazetecinin görevdeki bir Ermenistan cumhurbaşkanıyla yaptığı ilk mülakattı. Radikal gazetesinin arşivleri büyük bir isabetsizlikle silindiği için bağlantı veremiyorum ama, Serkisyan dünyada soykırım olmadığına inan tek bir Ermeninin olamayacağını ama artık bunun Ermenistan’ı durdurmaması gerektiği yolunda konuşmuştu. Serkisyan’ı başta tutan ittifaklar ve cesareti buna yetmedi; Paşinyan ülkesini komşuları arasında sıkışmış bir konumdan, kolaylıkla kalkınabilecekken yoksunluktan kurtarma gayretinde görünüyor şimdilik.
Nitekim Paşinyan, Erdoğan’la görüşmesinde bir süre önce ortaya attığı Barış Kavşağı projesine de değinmiş. Bu, Türkiye, Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan ve İran arasında kuzey-güney koridoruyla, aynı zamanda Avrupa-Orta Asya hattıyla bütünleşmeye müsait bir ulaştırma projesi önerisi.
Paşinyan’ın İstanbul ziyaretinin devamında Erdoğan’ın Erivan ziyareti, Ermenistan-Türkiye sınırının açılması ve diplomatik ilişkiler kurulması mümkün olur mu? Bu biraz da Erivan ve Bakü’nün müzakereleri tamamlayıp barış anlaşmasını imzalamasına bağlı.