Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan beş yıl sonra “dostum” dediği ABD Başkanı Donald Trump ile yeniden yüz yüze görüşme imkânını 24-25 Haziran’da NATO Zirvesinin yapıldığı Hollanda’nın La Hey şehrinde buldu. Gerçi Erdoğan’ın Zirve çerçevesinde, örneğin Almanya, Fransa, İngiltere ve ev sahibi Hollanda liderleriyle yaptığı toplantılarda olduğu gibi ülke bayrakları, resmi heyetler eşliğinde yapılan bir görüşme olduğuna dair Cumhurbaşkanlığınca paylaşılan bir görüntü yok. Sanki Zirvenin yapıldığı yerin lobisinde bir köşeye çekilmiş iki arkadaş görüntüsü var yukarıda paylaştığımız fotoğrafta. Ancak Erdoğan, Trump ile 1-1,5 saat konuştuğunu açıkladı; şekle değil, içeriğe bakmak lazım öyleyse.
Erdoğan, Joe Biden’ın başkanlığı sırasında ABD Başkanıyla, birkaç defa dile getirmesine rağmen Türkiye ya da ABD’de resmen görüşememiş, böyle NATO ya da G20 Zirveleri çerçevesinde görüşmüştü. Ukrayna Cumhurbaşkanı ya da Güney Afrika Cumhurbaşkanına Oval Ofis’teki nezaketten yoksun ev sahipliğine bakarak Trump tarafından şu sıra Beyaz Saray’a davet edilmenin hayırlı olup olmadığı tartışılır.
Beş yılda neler oldu?
Başkanlığı döneminde Türkiye’ye olmadık kötülükleri yapmasına, hatta Türkiye Cumhurbaşkanına alenen hakaret etmesine rağmen, Trump birkaç defa Beyaz Saray’da ağırlamıştı Erdoğan’ı.
Aradan beş yıl geçti ve beş yılda dünyanın bütün dengeleri değişti.
Covid-19 salgını, Rusya’nın Ukrayna’ya savaşı, Gazze katliamı, Suriye’de rejim değişikliği ve son olarak İsrail’in (ve ardından ABD’nin) İran’a saldırması ilk anda akla gelenler. Gerçi Cumhurbaşkanımızın Trump’ın kendisinin sağladığını ilan ettiği İsrail-İran ateşkesini destekleyip Gazze ve Rusya-Ukrayna çatışmasında da diyalogun önemini vurguladığını İletişim Başkanlığı bildiriminden okuduk.
Ama iş Türkiye-ABD ilişkilerine geldiğinde beş yılda bir arpa boyu yol gidilmediğini anlıyoruz, yine aynı açıklamadan.
– F-35 ve F-16 satışı hâlâ gerçekleşmedi ve kamuoyuna pek duyurulmayan başka askeri alanlarda filli ambargo devam ediyor.
– Suriye’de DEAŞ ile mücadele gerekçesiyle PKK bağlantılı SDG’ye destek devam ediyor.
– Ankara’nın ortak enerji yatırımları ve ticaret engellerinin kaldırılması talepleri devam ediyor.
– Ve Erdoğan’ın ticaret hacminin 100 milyar dolara yükseltilmesi hedefi hâlâ ulaşılmayı bekliyor.
Trump’ın Türkiye’ye bakışı
Aradan beş yıl geçtikten sonra Trump’ın Türkiye’ye bakışının ne yönde değiştiğini gösteren en önemli unsurlardan birisi de Ankara’ya atadığı yeni ABD Büyükelçisi Tom Barrack’ı aynı zamanda Suriye Özel Temsilcisi olarak ataması.
ABD’nin Ankara Büyükelçiliği zaten onlarca yıldır İran işlerine bakıyordu. Büyükelçiliğin en önemli bölümlerinden birisi “Regional Affairs – Bölgesel İşler” bölümüdür. Büyükelçilik Müsteşarı ile birlikte Büyükelçinin makamına en yakın odalardan biri onlarındır. Ankara Büyükelçisini, Suriye’de Büyükelçilik açana dek, neredeyse İngiliz sömürgeci döneminin Genel Valisi yetkileriyle Suriye sorumlusu yapmak, Türkiye operasyonuna Türkiye’nin ötesinde önem ve anlam yüklemek demektir.
Rusya-Ukrayna ve Barrack’ın Senato’da “Sözle halledebiliyorsak, kamçıya gerek yok” sunumunda özellikle vurguladığı Azerbaycan-Ermenistan dosyalarını buna dahil edince, NATO üyesi Türkiye’ye ABD’nin Trump yönetiminde değişen bakışını Doğu Akdeniz-Karadeniz-Hazar-Basra Körfezi coğrafyasında görebiliyoruz.
Erdoğan, Trump’la iyi geçinecektir
Peki bu denklemde Türkiye’nin çıkarı nedir?
Türkiye-ABD ilişkilerinin gündeminde beş yıl öncesine göre ilerleme sağlanamadığını az önce gördük.
Ama Trump beş yıl aradan sonra Türkiye’de çalışabileceği en iyi liderin Erdoğan olduğunu kabullenmiş görünüyor. Erdoğan’ın AK Partisinin oy desteğinin düşmesi, oy desteği artsa da Beyaz Saray ölçülerine göre “radikal solcu” CHP’nin kendi içinde kavgalı hale düşürülmesiyse Trump yöneyimi bakımından olumlu gelişmeler.
Trump’la iyi geçinmek hem dış hem iç siyaset bakımından Erdoğan’ın yararına.
CHP lideri Özgür Özel ne kadar 2 Kasım’da seçim isterse istesin (ki AK Parti 2002’de 3 Kasım seçimiyle iktidara gelmişti) Erdoğan’ın planı, görev süresinin biteceği Mayıs 2028’e kısa birkaç ay kala Meclis’ten erken seçim kararı çıkartıp yeniden aday olabilmek. Bunun için de ümidini PKK’ya silah bıraktırma girişimiyle birlikte DEM Parti’nin Meclis desteğine bağlamış görünüyor.
Geriye Trump ile Erdoğan arasında bir tek ama büyük bir sorun kalıyor: o da Türkiye-İsrail ihtilafı.
Türkiye-İsrail ilişkilerinin geleceği hesabını size bırakıyorum artık.