Butlan beklerken butlan olmak!

İki gündür Kemal Kılıçdaroğlu’nun 30 Haziran planlarını dinliyorum.

Ciddi ciddi mahkemenin CHP’yi kendisine bırakmasını bekliyormuş. Planlar yapıyormuş. Hatta “bizi parti binasına sokmazlarsa partiyi başka mekanlardan yönetiriz” muhabbeti yapılıyormuş.

Bazı arkadaşlarım farklı düşünse de Kemal Kılıçdaroğlu’ndan bu hareketleri beklese de ben bütün bunları duydukça hala şaşırıyorum. Bir insan, devletin ve yargının gücünü kullanan iktidarın (yıllarca genel başkanlık yaptığı) CHP’yi yok etme planlarının nasıl parçası olabilir anlamıyorum.

“Olamaz” diyorum, olamayacağına kendimi inandırmaya çalışıyorum.

Ancak yaptığım görüşmelerden, birinci elden gelen bilgilerden anlıyorum ki oluyor, hem de bal gibi olabiliyor.

***

Davanın hukuksuz olduğuna dair yüzlerce yorum var.

- Her şeyden önce, medeni hukukta dahi nadir görülen butlan uygulamasının siyasi partiler hukukunda uygulanmak istenmesi dahi başlı başına bir hukuksuzluk.

Türkiye’nin birinci partisi CHP’ye dernek muamelesi yapmak istemeleri hukuksuzluğun dik alası.

- Bir dernekte vakıfta genel kurul yapılmazsa, yapılmış gibi gösterilirse ve bu tespit edilirse o genel kurul butlan sayılır.

CHP hem dernek değil hem CHP’nin kurultayı herkesin önünde gerçekleşti.

İlçe/İl seçim kurul ve YSK tarafından tescillendi. Kemal Kılıçdaroğlu YSK’nın kararına itirazı mümkün görüyorduysa 3 milyon mühürsüz zarf geçerli sayıldığında itiraz etseydi de referandumu altın tepside iktidara teslim etmeseydi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a “Atı alan Üsküdar’ı geçti” dedirtmeseydi.

- Ortada bir ceza davası var, bir de hukuk davası.

Bütün hukukçular diyor ki “hukuk davasından sonuç alınabilmesi için ceza davasının sonuçlanması gerekir”.

Hukuk davasından bir yaptırım çıkarsa ve ceza davası sanıkların lehine biterse o yaptırım zemini olmadan uygulanmış olmaz mı?

Bu durumda da ceza davasının İstinaf, Yargıtay aşamaları bitmeden hukuk davasından sonuç beklenebilir mi?

- Açılan dava Genel Kurul’daki Genel Başkanlık seçimiyle ilgili. Haliyle delegeler temiz. Kurultay’ı yapan Divan temiz. Delegelerin bir gün sonra çarşaf listeyle seçtiği Parti Meclisi temiz. Kılıçdaroğlu süreci divana teslim ettikten sonra genel başkanlığı bırakmıştır. Haliyle (bütün hukuksuzluğa rağmen) butlan kararı alınsa dahi Kılıçdaroğlu’na “gel otur” denilmesi imkânsız.

***

Daha neler neler?

Hepsini sıralarsam bu köşe yetmez.

Ancak şu sorulara dikkatinizi çekmek istiyorum.

- Kemal Kılıçdaroğlu bu davanın bizzat iktidar tarafından kurgulandığını, CHP’nin bizzat varlığını hedef aldığını, hukuki değil siyasi bir dava olduğunu bilmiyor mu?

- Ceza davasından sonuç çıkmadan hukuk davasının sonuçlandırılamayacağını Kemal Kılıçdaroğlu bilmiyor mu?

- Kemal Kılıçdaroğlu o kadar bürokraside kalmış, yöneticilik yapmış, butlanın CHP’ye uygulanamayacağını bilmiyor mu?

- Kemal Kılıçdaroğlu divan kurulu oluştuktan sonra genel başkanlığı bıraktığından bir daha o koltuğa yeniden oturamayacağını bilmiyor mu?

- Sonuçta butlan kararı çıkarsa, bunun hukuki değil siyasi bir karar olacağını, hukuksuzluğun dik alası olacağını, hedefin CHP’yi karıştırmak bölmek parçalamak olduğunu Kılıçdaroğlu görmüyor mu?

***

Elbette bütün bu soruların cevabı “Evet”...

Peki bütün bu hukuksuzluğu, CHP’ye saldırıyı bilmesine rağmen büyük bir hırsla o koltuğa oturmak isteyen bir insan bu işin neresindedir?

Yanıtı ben de yazabilirim ama sizin yanıtınızı daha çok merak ediyorum.

Unutulmasın ki bugün Ulu Önder Atatürk’ün partisi CHP’yi birinci partiyken, en güçlü döneminde bölecek, parçalayacak, psikolojik üstünlüğü yeniden iktidarın eline verecek herhangi bir operasyonun parçası olmak, “butlan” beklerken “butlan” haline gelmek demektir.

Benden söylemesi!