Affın nedeni 5 yılda 140 bin artan mahkum sayısı

İktidar ortakları yeni bir “Af Yasası’nı” çıkarmaya hazırlanıyor.

Tabii adı af değil, “infaz düzenlemesi” olacak çünkü Rahşan Affı’ndan bu yana “af” kelimesi sakıncalı. Aslına bakarsanız iktidar zaten uzunca bir zamandır örtülü bir af uygulayıp duruyor.

Pek çok ağır suçlunun, ceza süreleri tamamlanmadan, yok Covid, yok ceza indirimi adı altında salıverildiğini görüyoruz, hiç tutuklanmadan ortada gezenler de ayrı. Bu dönemde siyasi suçlu değilseniz, cezanızı yattığınız vaki değil.  

Ama yine de PKK ile barış sürecinin bir parçası olarak bir düzenleme yapılacağı söyleniyor ve her ne kadar PKK bu infaz düzenlemesini yeterli bulmasa da, düzenleme ile yaklaşık 55 bin kişinin serbest kalacağını söylüyorlar.

Peki bu af niye çıkıyor aslında biliyor musunuz!

Af gerek çünkü cezaevlerinde yer yok.

En yeni cezaevlerinden biri olan Silivri’deki Marmara İnfaz Kurumları kampüsünde bile ünlü siyasi tutukluların yattığı bölümün dışındaki koğuşlarda mahkum sayısı yatak sayısından fazla. İş öyle bir hale gelmiş ki, mahkumlar yataklarda nöbetleşe yatıyorlar.

Cezaevlerindeki tam sayıyı Adalet Bakanlığı açıklamasa da bu konu ile ilgilenen sivil toplum kuruluşunun cisst.org.tr adlı internet sitesinde hesaplanarak bulunmuş sayıları görüyorsunuz.

Buna göre Türkiye’de, toplam 299 bin kapasiteli 396 hapishanede 409 bin 617 mahpus var. 97.823  mahpus açık, 311.794 mahpus kapalı hapishanelerde kalıyor. Bu mahpusların 352 bin 502’si hükümlü, yani yargılaması tamamlanmış ve 57 bin 115’i ise tutuklu yani halen yargılanan ama cezası kesinleşmemiş kişiler.

299 bin kapasiteye, 409 bin mahpus.

Kapasitenin yüzde 30 üzerinde.

İlginç olan ise bu sayıdaki artış hızı.

Pek çok kişi, bu sayının darbe girişimi sonrası hızla arttığını zanneder, değil mi!

Durum pek öyle değil.

Cezaevlerindeki tutuklu sayısındaki artış, 2020 yılında başlıyor.

2020’den bu yana 4,5 yıl içinde tutuklu sayısındaki artış 140 bin.

Üstelik de Covid nedeniyle erken salıverilenler, mahkum olduğu halde tutuklanmayanlara rağmen.

İnfaz düzenlemesi adı altındaki af aslında temelde bu nedenle yapılıyor.

Çünkü giderek sertleşen ve yargıyı siyasi bir operasyon aracı olarak kullanma konusunda giderek daha talepkar hale gelen iktidar, cezaevlerini fazlası ile doldurdu.

Belli ki, boş yere ihtiyaçları var.

İktidar Rubicon’u geçti mi!

Youtube’daki programımı izleyenler görmüşlerdir mutlaka, geçen hafta CHP Kurultayı’na ilişkin dava ve 4. dalga İBB operasyonları sonrasında program ortağım Emre “Bu operasyonlar nereye kadar” diye sordu.

Yanıtım şu oldu:

“İktidar artık gerçeklikle ve hukukla bağını koparmış görünüyor. Bundan sonra ya herro ya merro modunu açtı. Hukuk falan tanımayacaklarını ve sınırlarının olmadığını söyleyebiliriz. Yarın Kemal Kılıçdaroğlu’nu partinin başına geçirip, bugünkü CHP yönetimini tutuklayabilirler. Giderek kendilerini köşeye sıkıştırıyorlar ve bu köşeye sıkışmışlıkla giderek daha mantıksız ve daha hukuksuz hareketler yapabiliyorlar.”

Ben bunları söyledim ama sonrasında bir durgun dönem başladı.

Bu arada önemli bir AKP’li arayıp, ‘Fatih Bey, siz öyle dediniz ama bakın sanki bir sakinleşme var. Galiba bir sükun dönemi geliyor’ dedi.

Ben de “Keşke” dedim.

Ertesi sabah belediyeye 5. dalga operasyonu başladı.

Büyük ihtimalle pek çok kabine üyesinin haberi bile olmayan bir operasyondu.

Dediğim gibi, belli ki iktidar, saray ya da adına ne derseniz deyin artık iktidar “Rubicon’u geçmiş” durumda.

Bir sonraki ünlü cümleyi ise siz zaten biliyorsunuz.

CHP, iktidarın soruşturmadığı dosyaları anlatmalı

Belediyelerdeki “yolsuzluk” operasyonları CHP’li belediyeleri ve özellikle de İstanbul’daki CHP’li belediyeleri hedef alıyor.

Tabii bu önümüzdeki günlerde hedefin genişleme olasılığını azaltan bir durum değil.

Toplumun en fazla sorduğu soru ise “Neden sadece CHP’li belediyeler?”

Çünkü herkes bal gibi biliyor ki, AKP döneminde belediyelerde olan biten pek çok şey var.

Ancak AKP iktidarı bunu hiç önemsemeden CHP üzerine gitmeye devam ediyor.

Oysa CHP’li belediyeler, özellikle de uzun AKP dönemlerinden sonra kazandıkları belediyelerde geçmiş dönemlere ilişkin oldukça ciddi yolsuzluklar tespit ettiler ve bunları birer dosya haline getirdiler.

İstanbul ve Ankara belediyelerinde bu şekilde hazırlanmış 200’e yakın çok ciddi yolsuzluk dosyası olduğunu biliyoruz.

Bu yolsuzluk iddiaları savcılıklara suç duyurusu olarak iletildi ama ilgili bakanlık soruşturma izni vermedi. Verseydi bunları soruşturacak savcı bulunur muydu onu bilmiyoruz ama soruşturma izni verilmediğini ve bu dosyaların iktidar tarafından yok edildiğini biliyoruz.

Ancak bu dosyaların birer kopyası mutlaka CHP’li belediyelerin elinde vardır.

Anlamadığım, CHP yöneticileri, başta Özgür Özel, niye televizyon programlarına çıkıp bu dosyaları birer birer anlatmaz, içeriklerini kamuoyu ile paylaşmazlar.

CHP’li belediyelerin dosyalarında olmayan şeyler bile sözde CHP’li destekli AKP trolleri tarafından her gece ekranlarda anlatılırken, bu dosyaları anlatmamak bence siyasi bir hata.

Hatta hatadan da öte bir durum.

Onlar Ajans

Son günlerde en etkili haber ajansı “Onlar Ajans” oldu.

Kendi kanallarından “Onlar” adı altında yayın yapan 5 gazeteci, son günlerde tartışılan tüm haberlerin kaynağı haline geldiler.

Önceki gün de Murat Ağırel’in haberi tüm medyanın gündemi oldu ve Adalet Bakanı tarafından bile kaynak gösterildi.

Ancak ilginç olan şuydu.

Bu haberi alıntılayan tüm medya organları Murat’ın veya Onlar’ın adını söylemekten ısrarla kaçındılar.

Hatta bunlardan biri, Halk TV, Ağırel’in özel haberini Anadolu Ajansı mahreciyle, sanki bu haberi Anadolu Ajansı yapmış gibi verdi.

Bu kadarı artık ayıp desek de artık Türkiye’de böyle bir kavram kalmadığı için ne demek istediğimin anlaşılacağını zannetmiyorum.

NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Gazeteci kisvesi altında siyaset yapmanın ahlaksızlık olduğunu anladığımız zaman.