Ümit Özdağ tahliye edildi.
Sosyal medya sevinçli.
Sanki adaletli bir kararmış, sanki hak yerini bulmuş, sanki olması gereken olmuş gibi.
Alakası yok.
Evet, Özdağ özgür ama ortada ne hak var ne de adalet.
Bir siyasetçi, bir akademisyen bundan 5 ay önce Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlaması ile gözaltına alınıyor.
Bu suçlamanın onu hapiste tutmayacağı anlaşılınca, adam gözaltındayken Kayseri Emniyeti’ne bir rapor ısmarlanıyor.
Hiçbir somut veriye dayanmayan ve kimin kaleme aldığı bilinmeyen bir rapor, Kayseri’deki olaylardan aylar sonra hazırlatılıp,
Özdağ’ı suçlamak için üretilen soyut iddialarla dolduruluyor.
Bu iddialara dayanılarak haksız ve hukuksuz bir tutukluluk kararı alınıyor.
Bu karar haksız ve hukuksuz biçimde 5 ay boyunca uygulanıyor.
Tutukluluk cezaya dönüşsün diye iddianame olabildiğince geciktiriliyor.
Dava tarihi mümkün olduğunca ileri bir tarihe veriliyor.
İlk celsede tahliye edilmesi gereken sanık niyeyse salıverilmiyor.
İstenen cezanın, ikinci celsede tahliye ile sonuçlanacağını gören savcılık makamı görülmemiş bir şekilde istediği ceza miktarını değiştirip, daha yüksek bir ceza istiyor.
Ve ikinci celsesi görülen davada Ümit Özdağ “mahkum” ediliyor.
Evet yanlış okumadınız.
Ümit Özdağ tahliye edildi ama beraat ederek değil, haksız, hukuksuz biçimde mahkum edilerek.
2 yıl 4 ay hapis cezası aldı.
Ancak mahkum edildiği suçun “yatarı” yani İnfaz Kanunu’na göre yapılacak indirimlerden sonra cezaevinde kalması gereken süre 45 gün civarı olduğu için tahliye edildi.
Çünkü aldığı cezanın yatarından daha fazla içerde kalmıştı ve biz başından beri “Kardeşim, mahkum etseniz bile bu kadar yatmayacak” diyorduk.
Herkes seviniyor da, sizce bu adalet mi, sizce bu hak mı!
Burada sevinilecek ne var!
Ben bu karara baktıkça yargı adına rezillik, adalet adına utanç, toplum adına korku hissediyorum.
Kusura bakmayın ama ben bu karara sevinemiyorum.
Bu kararın üst mahkemeden döneceğine, en olmadı Anayasa Mahkemesi’nde iptal edileceğine kuşkum yok.
Dinleyici sırasından mesaj
Özdağ’ın duruşmasında dinleyici sıraları, siyasetin geleceği ile ilgili de ipuçları vermiyor değildi.
Mansur Yavaş’ın davayı pür dikkat izleyip, sonundaki sevinci bana çok önemli bir siyasi mesaj gibi geldi.
Mansur Bey, Özdağ’ın tahliye kararını dinlerken, sadece kameralara değil, CHP yönetimine de gülümsüyor gibiydi.
İmamoğlu davasında hedef Üsküdar’ı geçmek
Ümit Özdağ’dan sonra şimdi gözler İmamoğlu’na çevrildi.
İBB Başkanı’nın tutukluluğu ne zaman sona erecek sorusu soruluyor.
Aslında aynen Özdağ gibi, İmamoğlu’nun da isnat edilen suçlar açısından tutuklu yargılanmasını gerektirecek bir durum yok ancak İmamoğlu’nun tutuklanmasına neden olan suçlamalarla ilgili olarak henüz ortada bir iddianame de yok.
İddianame hazırlanamamasının temel nedeni ise, delilsiz başlayan süreçte, itirafçı iftiracılarla delil yaratılmaya çalışılıyor olsa da, bu
itirafları ya da iftiraları bile İmamoğlu’na doğrudan bağlayamamaları…
Gecikmenin nedeni bu.
İmamoğlu yargılaması başlayabilirse, İmamoğlu da aynen Özdağ gibi kısa süre sonra serbest kalacak.
Ancak İmamoğlu’na ilişkin başka düşünceler var.
İBB Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı hakkındaki davanın amacı İmamoğlu’nu hapislerde süründürmek değil.
Asıl gaye, İmamoğlu’nu siyaset dışına itmek.
Bu yüzden de İmamoğlu’nun kısa sürede serbest kalacağına kuşkum yok ama onu da bir mahkumiyet ile serbest bırakacaklar.
Ve bu mahkumiyet İmamoğlu’nun siyasi yasaklı hale gelmesini sağlayacak bir suçla ilişkilendirilip verilecek.
Bu suçlar şöyle,
· Anayasal Suçlar: Anayasal düzeni değiştirmeye yönelik girişimler veya bu düzeni tehdit eden faaliyetler.
· Yolsuzluk ve Kamu Güvenine Aykırı Davranışlar: Kamu kaynaklarının kötüye kullanılması veya güveni sarsan eylemler.
· Seçim Suçları: Seçimlerde hile, usulsüzlük veya sahtekarlık.
· Terörle İlgili Faaliyetler: Terör örgütleriyle işbirliği veya bu tür eylemlere destek.
Özellikle birinci ve dördüncü maddeler ile ilişkilendirerek cezaevinde kalmasını gerektirmeyecek sürede bir mahkumiyet bile iktidarı rahatlatacaktır.
İmamoğlu’nun bu mahkumiyeti en sonunda Anayasa Mahkemesi’nden döner elbette ama o güne kadar “Atı alan Üsküdar’ı bir kez daha geçer.”
Ancak Üsküdar bu kez o kadar da yakın görünmüyor.
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Yalanlama aslında doğrulama olmadığı zaman.