Donald Trump, Suudi Arabistan’da önemli bir açıklama yaptı. ABD’nin neoconlar eliyle Orta Doğu’da yönetimleri devirmek üzere müdahaleci siyasetinin sona erdiğini açıkladı.
Bu açıklamadan bir gün sonra 14 Mayıs’ta Trump’ın Ankara’ya atadığı yeni büyükelçisi Türkiye’deki görevine resmen başladı.
Lübnan asıllı Thomas J. Barrack sadece bir kaç gün bekledikten sonra hızla Saray’a çıktı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a güven mektubunu sundu.
Ankara çok da bekletmek istemedi. Bu bekleme bazen birkaç haftayı hatta ayı bulabiliyor. Ancak Suriye’de kritik rol oynaması beklenen Barrack’a ayrı bir önem veriliyor. Barrack hemen ertesi gün Antalya’ya geçti; NATO Dışişleri Bakanları toplantısına katılmak üzere Türkiye’ye gelen Dışişleri Bakanı Marco Rubio’yu 15 Mayıs akşamı havaalanında karşıladı.
Barrack güven mektubunu vermeden Fidan yemeğe davet etti
Öğrendiğime göre, Barrack Ankara’ya geldiğinin ikinci günü G7 ülkelerinin Ankara büyükelçileri kendi aralarında bir akşam yemeğinde buluşacaklardı ve ABD’nin yeni elçisi de bu gayri resmi yemeğe davetliydi.
Daveti kabul eden Barrack, daha sonra Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın kendisini yemeğe davet ettiğini belirterek yemeğe katılmadı.
Genelde büyükelçiler güven mektubunu sunmadan önce en fazla dışişleri bakan yardımcısına yada Dışişlerinden genel müdür seviyesinde bir yetkiliye nezaket ziyareti yapar.
Yani Tom Barrack daha güven mektubunu sunmadan Fidan’la görüştüyse, bundan sonra mutad diplomatik uygulamaların dışında daha çok şey göreceğiz demektir. Zaten anlaşılan iş insanı yeni büyükelçinin diplomatik teamüllerle pek de arası yok.
Barrack Anıtkabir’e uğrayacak vakit bulamadı
15 Mayıs’ta, yani görevine resmen başlamasından bir gün sonra Ankara’daki ABD büyükelçiliği sosyal medya hesabından bir paylaşım yaptı. Türkiye’yi yakından takip eden Senatör Lindsay Graham “Barrack’la görüştü ve (fotoğraftan da anlaşılacağı üzere) Anıtkabir’i ziyaret etti” bilgisi paylaşıldı. Bir zahmet Barrack’ı da yanında götüreymiş.
Açıkçası Lindsay’in Türkiye’yi ilk ziyareti olmadığı için Anıtkabir’e gitme zorunluluğu yoktu.
Doğrusu ben yeni büyükelçiden bir Anıtkabir paylaşımı beklerdim. Ama ne kendi sosyal hesabında ne de elçiliğinkinde böyle bir paylaşıma rastlamadım.
Şimdi denebilir ki vakit bulamadı. Doğru dürüst Ankara’da vakit geçirmedi.
21 Mayıs’ta İstanbul’a gidip Türk Amerikan İş Konseyi’nin üyeleriyle bir araya gelmeye vakit bulmuş.
Zaten, Aslanlı yolda yürü, saygı duruşunda bulun, anı defterini imzala, çok acelem var deyip müzeyi gezmeden çıkarsan, en fazla bir saat. Örneğin, AB büyükelçilerinin yemeğine gitmek üzere vaktinin olacağını düşünüp daveti kabul etmiş. Lakin bir gün önce yemeğe gelemeyeceğini bildirerek, Avrupalı elçileri sinir ettiği de Ankara kulislerinden aldığım bir başka bilgi.
Barrack’ın sosyal medya paylaşımları Suriye ağırlıklı
Barrack’ın Ankara büyükelçisi olarak 23 Mayıs’tan beri kullandığı bir sosyal medya hesabı var. Kendisi aynı zamanda ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi.
Paylaşımlarına bakarsanız, ABD’nin Ankara Büyükelçisi mi Şam Büyükelçisi mi anlamakta zorlanırsınız.
Zaten bu sıfatla ilk paylaşımı Suriye ve Ortadoğu ile ilgili.
Bir sonraki paylaşımı 24 Mayıs’ta Suriye lideri Ahmet El Şara ile İstanbul’da yaptığı görüşmeden.
Barrack’ın 24 Mayıs’ta Suriye lideri Ahmet El Şara ile İstanbul’da yaptığı görüşme
Ancak asıl dikkat çeken paylaşımı 25 Mayıs tarihli: “Batı, bir asır önce haritalar, manda yönetimleri, çizilmiş sınırlar ve yabancı yönetimler dayattı. Sykes-Picot Suriye'yi ve daha geniş bir bölgeyi barış için değil emperyal kazanç için böldü. Bu hata nesillere mal oldu. Bunu bir daha yapmayacağız.”
Trump’ın laflarının üzerine tabii kulağa çok hoş geliyor.
Barrack, Trump’ın Suudi Arabistan ziyaretinde açıkladığı üzere Suriye’ye yaptırımları kaldırması üzerine hemen işe koyuldu. Önce Riyad’a gitti Suudi Arabistan dışişleri bakanı ile sonra da Ürdün Dışişleri Bakanı ile bir araya geldi. ABD’nin Ortadoğu için atadığı özel bir temsilcisi varken bu da ilginç tabii.
Daha sonraki paylaşımlarından Şam’a gittiğini görüyoruz. Son olarak Suriye için ABD-Türkiye-Katar arasında sağlanan 7 milyar dolarlık bir enerji anlaşmasına dair de bir paylaşımı var.
ABD’nin yeni Suriye politikası
Net olarak şu tespiti yapmak gerek:
ABD’nin Suriye’ye yaptırımları kaldırması son derece olumlu bir adım.
Bu adımın biran önce uygulamaya konması için Barrack’ın vakit kaybetmeden işi sıkı tutmaya çalışması da yine pozitif bir gelişme. ABD Dışişleri Bakanı'nın Suriye’de yönetim aylar hatta haftalar içinde çökebilir açıklaması durumun aciliyetini gösteriyor.
Ankara ve Washington yıllar sonra Suriye konusunda hiç olmadığı kadar aynı çizgiye yakınlaşmış durumdalar. Elbette ki sürece dair kuşku duymamız gereken pek çok nokta var. Ama yazının konusu bu süreç değil.
Barrack’ın Türkiye açısından en önemli sıkıntı kaynaklarından Suriye meselesine hızla el atması, Anıtkabir’e gitmemesine gerekçe oluşturamaz.
Suriye’ye 24 saat geç gitmek herhalde büyük bir fark oluşturmazdı.
Elçilik çalışanlarının Anıtkabir’i ziyaret etme telkininde bulunmamış olmalarına ihtimal vermiyorum. Ama işte Trump döneminin yeni tür büyükelçileri, bürokratların tavsiyelerini kulak arkası etmek için de bu görevlere geliyorlar.
Ancak bürokratlarını dinlemiyorsa; başka birilerinin büyükelçiye Türkiye’nin Ortadoğu’dan ibaret olmadığını; aynı zamanda bir Avrupa ülkesi, bir Balkan ve hatta Kafkas ülkesi olduğunu hatırlatması ve hatta Ortadoğu’daki ağırlığının tam da bir ayağının Avrupa’da olmasından geldiğini hatırlatması gerekir.
Türkiye’nin Avrupa’dan ve evrensel demokratik değerlerden uzaklaştığı sürece, Orta Doğu’ya hiçbir zaman kalıcı bir istikrar projeksiyonunda bulunamayacağının da belirtilmesi gerekir.
Ben uzun vadeli değil kısa vadeli bakıyorum derse; o başka tabii.
Anıtkabir’e gecikmiş ziyaret
Büyükelçilerin güven mektubunu sunduktan sonra Anıtkabir’e gitmek zorunluluğu olmamakla beraber; genelde yerleşmiş bir teamül var; bu nedenle de çoğu büyükelçi ilk iş Anıtkabir’e giderler. Misal bir önceki büyükelçi, Kongre üyesi Jeffrey Flake, güven mektubunu sunar sunmaz ertesi gün Anıtkabir’i ziyaret etmişti. Barrack’ın Anıtkabir ziyaretinin eli kulağında olduğunu anlıyorum.
Sykes-Picot anlaşmasını tarihe Atatürk gömdü
Ortadoğu’ya yeni bir kurgu için çalışırken; hele de Türkiye’de ciddi bir kesimin içine sinmeyen Kürt sürecinde rol oynama potansiyeli (ki bununla ilgili Ankara yalanlasa da bazı haberler çıktı) Tom Barrack’ın modern Arabistan’lı Lawrence olarak algılanması riski yaratır. Üstelik, o çok eleştirdiği Sykes-Picot anlaşmasını tarihe gömen Atatürk’ün huzuruna çıkmakta gecikmiş olması, bu riski daha da büyütecektir.