Dün, 20 Mayıs’ta Suriye’de olup bitenlere dair üç önemli gelişme yaşandı.
Biri, MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın bir gün önce, 19 Mayıs’ta Şam’da Suriye Geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile görüştüğüydü.
Diğeri ABD Başkanı Donald Trump’ın geçen hafta Suudi Arabistan’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da çevrimiçi katıldığı dörtlü görüşme sonrası aldığı karardan sonra Avrupa Birliğinin de Suriye’ye ekonomik yaptırımları kaldırmasıydı.
Üçüncüsüyse ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun Senato Dış İlişkiler Komitesi önünde, Şara hükümetine gereken destek verilmezse Suriye’de birkaç hafta içinde “topyekûn iç savaş” çıkabileceği uyarısıydı.
Rubio, bu nedenle Suriye’de yönetime destek verilmesi için ek bütçe ve halen Türkiye’deki ABD Büyükelçiliği tarafından yürütülen Suriye işlerinin derhal yeniden açılacak Şam Büyükelçiliğine aktarılmasını istiyordu.
ABD-Şara ilişkisi yeni değilmiş
Bu gelişme ile eş zamanlı olarak ABD kaynaklı bir ifşaat da yapıldı. ABD’nin eski Şam Büyükelçisi Robert Ford, o zaman henüz ABD’nin teröristler listesinde başına 10 milyon dolar konup aranan HTŞ lideri (o zamanki örgüt ismiyle) Muhammed El Golani ile Mart 2023’te temas kurup görüşmeye başladıklarını açıkladı.
Şara ile teması ismini vermediği bir İngiliz STK’sı sağlamıştı, heyette bazı Avrupalıların da (diplomat ve/veya istihbaratçı) olduğu anlaşılıyor. ABD’nin Suriye işleri Türkiye üzerinden yürütüldüğüne göre bu bağlantıda (o zaman başında şimdiki Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın bulunduğu) MİT’in bir rol oynayıp oynamadığı sorusu da meşrudur.
Anadolu Ajansı, MİT Başkanı Kalın’ın 20 Mayıs’ta Şam’da Şara ile görüşmesindeki başlıca konuların PKK/YPG’nin silah bırakarak yeni Suriye’ye entegre olması, sınır güvenliği ve gümrük kapıları ile DEAŞ üyelerinin bulunduğu cezaevleri ve kampların yönetime devri olduğunu bildirdi.
Suriye’de işler ters giderse
Bu sonuncusu, Trump’ın Dörtlü Görüşmede yaptırımları kaldırması karşılığında öne sürdüğü koşullardan biriydi. Bu PKK’ya kötü haberdi çünkü ABD ordusu Suriye’de PKK-bağlantılı SDG’ye desteğine gerekçe olarak DEAŞ militanlarının tutulduğu kampların korunmasını gösteriyordu. Görüşmede Erdoğan devreye girmiş ve Şara kabul ederse Türkiye’nin kampların korunup işletilmesine destek olabileceğini söylemişti. Kalın, konu soğumadan gereğini yapıyordu.
Aynı şekilde Dışişleri Bakan Yardımcısı Nuh Yılmaz (ki o da Fidan’ın MİT Başkanlığı döneminde sağ kolu sayılırdı) da 20 Mayıs’ta Vaşington’da ABD Dışişleri Müsteşar Yardımcısı Christopher Landau, Türkiye’nin Vaşington Büyükelçisi Sedat Önal ve ABD’nin Ankara Büyükelçisi Thomas Barrack ile Suriye Çalışma Grubu toplantısındaydı; sosyal medyaya sızdırılan yeni bölünme haritalarına karşı Suriye’nin toprtak bütünlüğünün korunması ve “her türlü terörizmle” ortak mücadeleyi konuşmuşlardı.
Öte yandan Fidan, daha iki gün önce SGD/YPG’nin Şam’la anlaşmasına uymadığını söylemişti. Şara ile mazlum Abdi arasında 10 Nisan’da imzalanan protokolden söz ediyor ve muhtemelen Kalın’dan gelen raporlara dayanarak konuşuyordu. Suriye’de normalleşme sürecinin önemli parçası YPG’nin (özerk bir Kürt birliği olarak değil, içinde eriyerek) Suriye ordusuna katılmasıydı ama aradan geçen kırk güne rağmen YPG ne orduya katılmış ne de ABD güvencesi altında elde tuttuğu petrol ve gaz sahalarını, havaalanı, sınır kapısı, kışla gibi tesisleri Şam’a devretmişti.
PKK’nın fesih ve silahlı mücadeleye son kararının uygulanmasında, silah bırakma konusu gibi, kararın Suriye’deki PKK-bağlantılı örgütleri de bağlaması önem taşıyor.
Türkiye’yi olumsuz etkiler
Suriye’de işler ters giderse, yeniden çatışmalar iç savaşa dönüşürse bu hükümetin “Terörsüz Türkiye” projesini de olumsuz etkiler.
AK Parti, MHP’nin bir an önce TBMM Komisyonu kurulması talebine rağmen “Önce silah bırakma” talebini yineledi.
Suriye’de ortaya çıkan yeniden iç savaş riskinin ABD tarafından dile getirilmesi PKK’nın silah bırakmakta ayak sürümesinin gerekçesini de anlaşılır kılıyor: henüz hiç bir şey bitmiş değil, daha yeni başlıyor.
Suriye’de istikrara giden yolda en büyük engellerden biri de ABD Dışişleri Bakanının söylemediği İsrail gerçeğiydi. İsrail, güneyde Dürzileri, Doğu’da Kürt ayrılıkçılarını destekliyor, bunu da kısmen Suriye’de alan kontrolünü sağlamak kısmen de Türkiye’nin etkisine izin vermemek için yapıyor.
Trump, Suudi Arabistan, Katar, BAE turundan trilyon dolarlık anlaşmalarla dönmeden önce iki-üç gün sesini çıkarmayan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD Başkanı evine döner dönmez Gazze’yi toptan imha operasyonunu başlattı.
Suriye’de şu dönemin yeni bir iç savaşa yol açmadan, Şam’ın biraz da olsa güçlenmesiyle atlatılmasından Türkiye’nin ülkesi ve halkıyla çıkarı var.