İktidar, “PKK ile barış, CHP ile savaş” stratejisi bağlamında, bir “ucube” olan “Cumhurbaşkanlığı Rejimi”nin ömrünü ve Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığını, ne bahasına olursa olsun, uzatmak istiyor!
***
Din, mezhep, ırk, milliyet gibi “kimlikler” mukaddes kavramlardır.
Bu mukaddes kavramların herhangi birinin “üsttenci” bir yaklaşımla, “ötekileştirme” ve “dışlama” stratejileriyle kullanılmaları, rejimi Faşizme dönüştürür!
***
Erdoğan/AKP iktidarı, zayıfladığı dönemlerde, ömrünü uzatmak için, önce Kürt milliyetçiliğini kullanmıştır.
“Barış Süreci” denilen ve 2015’e kadar süren bu uygulamada, “Milliyetçiliğin ayaklar altına alınması”, devlet kurumlarının adlarından bile TC ifadesinin çıkarılması, Öcalan’ın yüceltilmesi, PKK’nin mevzi kazanmasına sessiz kalınması, göze çarpan özelliklerdir.
Bu strateji Kürt Siyasetinin “Seni Başkan yaptırmayacağız” söylemi ile iflas etmiş ve bunu söyleyen Selahattin Demirtaş’ın hapse atılmasıyla sonlandırılmıştır.
“Kürt milliyetçiliğine” dayalı ilk strateji iflas edince, Bahçeli’nin girişkenlik alması ile devreye MHP ve “Türk Milliyetçiliği” sokulmuştur:
HDP milletvekillerinin ve belediye başkanlarının, birçok yazarın, çizerin, akademisyenin (bu arada Cumhuriyet gazetesi mensuplarının) PKK terör örgütü ile ilişkileri olduğu suçlamasıyla hapse atılmaları, bu dönemin belirgin özelliğidir.
***
Bugün, artık seçmen nezdindeki desteğini iyice yitirmiş olan İktidar tarafından, kendi içinde müthiş çelişkiler taşıyan, adeta “oksimoron” bir yeni strateji uygulamaya sokulmuştur:
Türkçü MHP’nin girişimiyle başlatılan müzakereler sonunda Kürtçü PKK Terör Örgütü’nün kendini feshetmesi ve silah bırakması gündeme gelmiş...
Bir yandan CHP’li ve DEM’li belediyelere kayyımlar atanır ve Ahmet Özer, Rıza Akpolat, Resul Emrah Şahan gibi belediye başkanları DEM ile ilişkiler üzerinden, başka Belediye Başkanlarına ve İBB Başkanı, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na ilaveten, hapse atılırken...
Öte yandan, DEM Parti’nin desteğiyle, Anayasa değişiklikleri girişimi devreye sokulmuştur!
***
İktidar’ın oyları, sadece iki kez seçilme hakkı olan Erdoğan’a, dördüncü bir dönem daha Cumhurbaşkanlığı sağlayacak bir Anayasa değişikliğine yetmediği için, Türk Milliyetçiliği ve HÜDA PAR ile ittifaka ek olarak, Kürt Milliyetçiliği ile uzlaşma da yeniden gündeme getirilmiştir!
ABD’nin, Rusya ve Türkiye’nin de desteğiyle, Suriye’deki yönetimi değiştirmiş olması ve Büyük Kürdistan Projesi’nin gündeme gelmesi, 2015’te iflas etmiş olan bu projeyi yeniden canlandırmıştır.
Ama evdeki hesap çarşıya uymayabilir:
Çünkü Türkiye’deki siyaset, özellikle de Demokratik Muhalefet, etnikçi kimliğin diktatörlük için kullanılmasına karşı çıkacak bir deneyime ve olgunluğa ulaşmış olabilir.
Ayrıca mevcut Anayasa’ya bile uymayan Erdoğan/AKP iktidarının yeni Anayasa projesinin, otoriter “Şahsım Devleti” rejimi totaliter yapmaya ve İktidarın ömrünü uzatmaya yönelik olduğu bilinmektedir.
DEMOKRASİ TARİHİ, ONA BU KONUDA DESTEK VERENLERİ BAĞIŞLAMAYACAKTIR!