Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a 15 Mayıs’ta Tiran’da yapılan Avrupa Siyasi Topluluğu dönüşünde uçakta Lozan Antlaşmasını sordular.
PKK 12 Mayıs’ta açıkladığı 5-7 Mayıs fesih kongresi kararlarında Türkiye’deki Kürt sorununun kaynağı olarak 24 Temmuz 1923 Lozan Barış Antlaşmasını göstermişti. PKK’ya göre Lozan’dan birkaç ay sonra 29 Ekim 1923’te ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti’nin “tapu senedi” sayılan Lozan, Kürtleri “imha” ve “soykırım” girişiminin başlangıcıydı. Buna bazı AK Parti ve DEM siyasetçileri balıklama atlamış hatta tarihi yeniden yazmaktan, “mümkünse” Lozan öncesine dönüşten söz edenler olmuştu.
Lozan öncesinde, Osmanlı yönetimine dayatılan, Sevr Anlaşması vardı. Sevr ile Lozan arasından, Türkiye’yi işgal eden emperyalist güçlere ve onların işbirlikçisi Payitahta karşı kazanılmış İstiklal Savaşı geçmişti; elbette bunu bilerek konuşuyorlardı.
CHP lideri Özgür Özel, bunun üzerine Erdoğan ve MHP lideri Devlet Bahçeli’yi suçlamıştı. Zaten uçaktaki gazeteci de Lozan gibi siyasi İslamcıların öteden beri kuşkuyla yaklaştıkları bir konuyu doğrudan Erdoğan’a sormak istememiş, “Özel’in dediği ne kadar yanlış, değil mi?” şeklinde sormuştu sorusunu.
Erdoğan: Lozan’la ilgisi yok
Erdoğan yanıtına “Ben hiçbir konuşmamda bu gelişmelerin Lozan’la ilişkisinin olup olmadığına dair en ufak bir ifade kullanmadım” diye başlayıp şöyle devam etti:
• “Ne millete seslenişlerde böyle bir beyanım oldu, ne dar kapsamlı toplantılarda bu tür bir açıklama yaptım. Böyle bir şey düşünmedik. Bunun Terörsüz Türkiye ile yakından uzaktan alakası yok. Bunlar maalesef duymuyorlar, uyduruyorlar.
• “Bizim gündemimizde, terörün tamamen devre dışı, saf dışı bırakılması var. Terör örgütünün kendini feshetmesi, silahı bırakması var. Bunun eksiksiz, sorunsuz ve yol kazası yaşanmadan gerçekleşmesine odaklanıyoruz. Devletimizin birliği, bütünlüğü, üniter yapısı, rejimi, bayrağı, resmi dili gibi konuların tartışmaya açılmasına rıza göstermeyiz.”
Bu ifadelerin tam olarak Lozan’ı sahiplenmek anlamına gelmediğini düşünenleriniz olabilir. Ama unutmayalım ki Cumhurbaşkanı 2016’daki “1920’de bize Sevr’i gösterdiler, 1923’te Lozan’a bizi razı ettiler. Birileri de Lozan’ı zafer diye yutturmaya çalıştı” ifadesinden buralara gelmiş bir siyasetçidir. Lozan’ın 100’üncü yılında biteceği hurafesine inanmaktan 2017’de vaz geçer gibi olmuş, nihayet 100’üncü yılında bitmediğini kabul etmiştir.
İslamcı aydınların Lozan saplantısı
Körfez Savaşı sırasında Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile ABD Başkanı George Bush arasındaki görüşmeleri yazdığım “İyi Günler Bay Başkan” kitabında ayrıntılarıyla yazdığım bir örnek var.
Özal, Körfez Savaşında Türkiye’nin Musul ve Kerkük’ü almasına, nasıl olsa 100 yıl sonra bitecek Lozan Antlaşmasının izin verdiği görüşündedir. Tartışma, 18 Ocak 1991 gecesi, Dışişleri Müsteşar Yardımcısı Hüseyin Çelem ve diplomat/tarihçi Bilal Şimşir’in devlet arşivlerinden aldıkları Lozan’ın ıslak imzalı kopyasıyla Çankaya Köşküne çıkmasıyla biter; Özal ancak öyle ikna olur. Diplomatlar, Özal’ın masasında, Lozan görüşmelerine katılıp sonradan Atatürk karşıtı olmuş Rıza Nur’un Lozan Hatırları kitabını görürler; onlarca yıldır özellikle İslamcı aydınlardaki Lozan hurafelerinin kaynağı olan kitap, o geceki tartışmaya dek Özal’ın da referansı olmuştur.
Montrö ve Rusya-Ukrayna görüşmeleri
Erdoğan’ın Lozan’ı sahiplenişinin açık ve net olmayışını, PKK’nın fesih kararında Lozan ve soykırım sözcüklerini kullanma kışkırtmasını bertaraf etme ve aynı zamanda siyasi İslamcı seçmenini daha fazla ürkütmeden laik demokratları sakinleştirme amacına bağlayabiliriz.
Daha önce 1936 Montrö Sözleşmesinde de benzeri gelişmelere tanık olmadık mı?
Nisan 2021’de yılında 103 emekli deniz subayı Montrö’nün (bazı NATO müttefiklerimizin baskısıyla) delinmesine karşı bir bildiri yayınladılar. Bu nedenle darbe girişiminde bulunmak suçlamasıyla haklarında dava açıldı. Aradan bir yıl geçmeden, Şubat 2022’de Rusya, Ukrayna’yı işgal operasyonuna başladı.
Erdoğan yapılması gerekeni yaptı ve Montrö anlaşması uyarınca Boğazları askeri gemilere kapattı. Kapatmasa belki şu anda Ukrayna diye bir ülke kalmamış olabilirdi. Montrö’yü uygulamamış olsa, bugün Türkiye Rusya-Ukrayna arasındaki üçüncü görüşmeye de arabulucu olarak ev sahipliği yapıyor olamazdı.
Her musibette bir hayır varmış. Rusya, Ukrayna’ya saldırmasaydı, beli AK Parti yönetimi Montrö’nün kıymetini bilemeyecekti. Şimdi de belki PKK giderayak bu kışkırtmayı yapmamış olsa, Erdoğan, örtülü ifadeyle de olsa Lozan’ı sahiplenmeyecekti.
Şimdi sahiplenilme sırası Lozan Antlaşmasında.