Dün Cumhuriyeti’mizin göz bebeği kurumlarından Dışişleri Bakanlığı’nın kuruluşunun 105. yılını kutladık. Bu vesileyle çoğunluğunu emekli büyükelçilerin oluşturduğu bir grup Dışişleri mensubu Anıtkabir’i ziyaretle Ata’mıza saygılarını sundu. Ne gariptir ki, dün sayıları 50 civarında olan emekli büyükelçilere tüzel kişiliği bulunmadığı gerekçesiyle resmi törenle mozoleye çelenk koyma izni verilmedi. Oysa mesela "Kanarya Sevenler Derneği” mensupları, böyle bir talepte bulunsa, mevcut mevzuat uyarınca bu hakka sahip olacakken, yıllarca farklı coğrafyalarda bayrağımızı dalgalandıran büyükelçilere bu imkanın tanınmaması da bir başka Türkiye gerçeği olsa gerek.
Kısa bir Dışişleri tarihçesi
Aslında bugün dünyada saygın bir yeri olan ve önde gelen birkaç diplomasi ekolü arasında değerlendirilen Türk Hariciyesinin 16. yüzyıla kadar uzanan 500 yıllık köklü bir geçmişi var. Osmanlı’da, Reîsü'l-küttâb müessesesi mütevazi ölçülerde dışişleri görevlerini üstlenmiş.
Dışişleri Bakanlığı’nın kuruluşuna da temel teşkil eden, 2 Mayıs 1920 tarih ve üç sayılı, "Büyük Millet Meclisi’nin İcra Vekillerinin Sureti İntihabına Dair Kanun” Atatürk döneminde kabul edilen ilk kanunlar arasında. Bu dönemdeki bir sayılı kanun ise küçükbaş hayvanlardan alınan vergileri 20 kuruşa yükselten 24 Nisan 1920 tarihli Ağnam vergisi kanunu. 28 Nisan’da Meclise sunulan Men-i Müskirat (sarhoşluk veren içkilerin yasaklanması) kanun tasarısının yasalaşması, görüş ayrılıkları nedeniyle 14 Eylül’ü bulmuş.
29 Nisan’da Hiyanet-i Vataniye kanunu kabul edilmiş. 2 Mayıs’taki "İcra Vekillerinin Sureti İntihabına Dair Kanun”la sadece Hariciye değil, "Şeriyye ve Evkaf Vekaleti”, "Sıhhiye ve Muaveneti İçtimaiye”, "Maarif”, ”Adliye ve Mezahip”, "Müdafa-i Milliye”, "Dahiliye”, "İktisat”, "Nafia”, "Maliye ve Rüsumat ve Defteri Hakani” bakanlıkları da kurulmuş.
Münhasıran dışişlerine özgü teşkilat kanunu ise, 25 Haziran 1927 tarihini taşıyor. İhale kanunundan sonra Türkiye’de en fazla değişikliğe uğrayan kanun, herhalde Dışişleri'nin teşkilat kanunu olmalı. Özellikle 1990’lı yıllardan itibaren her gelen Dışişleri Bakanı, teşkilat yasasına bir el atmış, hala da atmaya devam ediyor. Geriye dönüp bakıldığında, Dışişleri Bakanlığı’nın teşkilat yapısında "reform” adı altında gerçekleştirilen değişikliklerin önemli bir bölümünün maalesef pek bir işe yaramadığını hatta bir süre sonra bazılarından geri adım atıldığını görüyoruz.
1920 yılında Ankara Valiliği’nde 3-4 kişilik, küçük bir odada çalışmaya başlayan Dışişleri Bakanlığı bugün tam sekiz ayrı binada hizmet veriyor. Yılan hikayesine dönen yeni bir Dışişleri Bakanlık binası projesi nihayet kuvveden fiile geçme aşamasına ulaşmış. Şehir merkezine 25 km uzaklıktaki Bağlıca’ da inşa edilecek yeni bina tamamlandığında bütün birimleri tek bir çatı altında toplamak mümkün olacak. Yeni hizmete alınan ek binalarda memurların topluca tek bir salonda oturduğu, "açık ofis” modeli uygulanıyor. Umarım eski doğu bloğu ülkelerini, ya da ticari bankaları anımsatan bu uygulama inşa edilecek yeni binada da devam ettirilmez.
Hariciye vekaletinin ilk birimleri "siyasi işler”, "konsolosluk işleri”, "şifre ve evrak” ile "muhtelit hukuk” işleri olmuş. TBMM hükümetinin yurt dışındaki ilk büyükelçilikleri ise Bakü, Roma, Tiflis ve Moskova’da açılmış. Ankara’ya ilk diplomatik temsilci Sovyetler Birliği tarafından gönderilmiş.
Yabancı büyükelçiliklerin İstanbul’dan Ankara’ya taşınması
Osmanlı İmparatorluğu zamanında İstanbul’da Temsilciliği bulunan ülkeler büyükelçiliklerini Ankara’ya taşımamak için uzun süre direnmişler. Batılılar, dünyanın en güzel şehrinde boğaz manzaralı saraylarını bırakıp bozkırın ortasında yeni kurulmakta olan bir şehre taşınmakta ayak sürmekte pek haksız da sayılmazlar hani.
Sefaretleri İstanbul’dan Ankara’ya çekebilmek için Adnan Menderes Hükümeti döneminde 1955 yılında çıkarılan "Ecnebi Devletlere Ankara’da Sefarethane ve Konsoloshane İnşa Etmek Üzere Meccanen Arsa Tahsisi Hakkında Kanun” ile Hazine bedelsiz arsa tahsis etmiş. Bununla da yetinilmeyip üstüne üstlük Ankara’da inşa edilecek sefaret binaları için herhangi bir harç veya resim alınmayacağı, ithal edilecek inşaat malzemelerinin gümrük vergisinden muaf tutulacağına hükmedilmiş. Aralarında Yunanistan’ın da yer aldığı bugün Ankara’nın en mutena semtlerinde yerleşik büyükelçiliklerinin bir çoğu bu yöntemle en değerli arsalara konmuşlar.
Kan kaybeden Dışişleri Bakanlığı
Dışişleri Bakanlığı kuruluşundan bu yana aradan geçen 105 yıl içerisinde, özellikle de Turgut Özal’ın Başbakanlığı döneminden başlamak üzere sürekli kan kaybetti. Eski Başbakanlık binasındaki Başbakanın makam odasının bitişiğindeki ilk oda Dışişleri Bakanına aitti. Demek ki eski Türkiye’de başbakanlar en yakınında en fazla değer verdikleri dışişleri bakanlarını tutmak isterlermiş. Aynı şekilde Dışişleri Genel Sekreterlerinin diğer bakanlıklardaki müsteşarlardan ayrıcalıklı bir konumları vardı.1982 yılına kadar Dışişlerinde görev yapan Müsteşarlara, Genel Sekreter denilirdi. Tıpkı bakanlar gibi 51 numaralı kırmızı plakalı arabalara binen Dışişleri Genel Sekreterleri milli güvenlik kurulunun doğal üyesiydiler.
Son dönemde sınav yönetmeliğinde yapılan değişikliklerle bakanlığa girişin kolaylaştırılması, meslek dışından siyasi büyükelçi atamaları yetmezmiş gibi, bir de merkez teşkilatında kariyerden gelmeyenlerin genel müdür ve daire başkanı olarak görevlendirilmeye başlanılması Dışişleri’nin sıradanlaştırılmasının son halkası oldu.
Tek dileğimiz Dışişleri Bakanlığı’nın 105 yılda kazandığı dünyadaki saygın konumu daha fazla zedelenmeden 'Türkiye Yüzyılı'nda da devam ettirebilmesi. Umarım ileride bugünleri de mumla aramak zorunda kalmayız.