Fotoğraflar, görüntüler geliyor…
Yine sabahın erken saatleri, yine polisler, yine gözaltı…
İki gazeteci Murat Ağırel ve Timur Soykan…
Yolsuzluk, mafya, çeteler ile ilgili belgeli haberler yapan araştırmacı gazeteciler…
Kısa bir süre önce ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklamak ve 7258 sayılı bahis kanununa muhalefetten tutuklanan Erkan Kork’un kendisini ‘tehdit ettiklerini’ ve ‘şantaj yaptıklarını’ söyleyerek hiçbir somut delil-belge olmadan bu iki gazeteciyi hedef göstermesiyle başladı süreç.
Erkan Kork el konulan Bank Pozitif’in, Payfix’in ve Flash TV’nin sahibiydi. Ağırel bu ismi Cumhuriyet Gazetesi’nde yasa dışı bahisle ilgili belgeleriyle anlatan onlarca haber yapmıştı.
Timur Soykan gözaltında olmasaydı aynı gece ÇGD’de yılın haberi ödülünü alacaktı. Ne ilginç bir tesadüf değil mi Ekrem İmamoğlu cumhurbaşkanı adayı olacağı oylama öncesi hafta gözaltına alınıp, adaylığı kesinleştiği gün tutuklandı. Soykan ‘skandal düğün’ haberinden ödül alacağı gün gözaltına alındı. Üstelik bu düğünün bu gözaltı ile ilgisi vardı. BDDK Başkan Yardımcısı kurumun denetimindeki banka ve özel finans kuruluşlarının yöneticilerine düğün davetiyesi yollamış, takı kuyruğu oluşmuştu. Soykan’ın ileriki günlerde yaptığı haberde takı kuyruğundaki isimlerden birinin de kısa bir süre önce tutuklunan Erkan Kork olduğu ortaya çıkmıştı.
Belgesiz, kanıtsız, tutuklu bir ismin ‘ifadesiyle’ Ağırel ve Soykan alındı. İşin başka vahim bir kısmı ise şu. Her iki gazeteci de özellikle son İmamoğlu operasyonunda belgelerle pek çok iddiayı boşa düşürmüştü. Dün polisler eve gittiklerinde her iki ismin cep telefonu, bilgisayar, hard disk’ine de el koydu. Buradan kaynaklarının ortaya çıkması ya da başka bir noktaya mı varılmak isteniyor?
Şu notu da eklemek gerekiyor. Gazeteci İsmail Saymaz ev hapsinde. Saraçhane’de gösterileri takip eden önce tutuklanan sonra serbest kalan gazeteciler Kurtuluş Arı, Gökhan Kam, Bülent Kılıç, AFP Foto Muhabiri Yasin Akgül, Now TV muhabiri Ali Onur Tosun, gazeteci Zeynep Kuray ve Hayri Tunç’a dava açıldı. Özlem Gürses ev hapsinden yeni çıktı. Nevşin Mengü Salih Müslim söyleşisinden ceza aldı. Hakkında dava açılan, açılan davaları sonuçlanmadığı için yurtdışı yasağı olan, basın kartı iptal edilen, işsiz kalan, işi olan asgari ücretle hayata tutunmayan çalışan yüzlerce gazeteci var.
Sadece gazeteciler değil elbet. Sabah saatlerinde gündeme düşen başka bir haber ise önemli fotoğraf sanatçısı-kuratör-akademisyen Murat Germen’in gözaltında olduğuydu.
Bir kısmı serbest kalsa da yüzlerce genç tutuklandı. Akademisyenler de… Sanatçılar soruşturmaya uğruyor, iş insanları haklarında 3 ile 5 yıl hapis istemiyle davalarla karşı karşıya. Sendikacılar da. CHP’nin cumhurbaşkanı adayı, belediye başkanları, bürokratlar… Her gün yeni bir operasyona uyanıyor Türkiye. Tüm bunlar yaşanırken… Ekim 2024’te MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin ‘Kürt sorununu çözme’ niyetiyle a attığı adımın, 27 Şubat’ta Öcalan’ın ‘PKK’ye silah bırakma-örgütü feshetme’ çağrısının ardından, ‘süreçte niye yok’ denilen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan İmralı Heyeti ile buluştu. Fotoğrafta beş kişi vardı. Bunlardan üçü 28 Şubat 2015’te Dolmabahçe Mutabakatı olarak anılan sürecin de içindeki isimlerdi. İmralı Heyeti’ndeki Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan ile o dönem İçişleri Bakanı olan bugünkü AKP Genel Başkanvekili Efkan Ala. Efkan Ala dünkü buluşmadan önce "Süreçte bir aksama, duraksama yok. Öyle düşünüyorum ki sonuç almaya doğru emin adımlarla ilerliyoruz" dedi. Ala, PKK'nın silah bırakmasına ilişkin olarak "Nisan sonu önemli bir adım görmeyi ümit ediyoruz" diye konuştu.
Fotoğraftaki diğer isim MİT Başkanı İbrahim Kalın’dı. Ve ilk süreçte de Erdoğan’ın yakınında olması nedeniyle konuya hakimdi. DEM’den yapılan açıklamada ‘yapıcı ve geleceğe dair umut verici’ bir görüşme olduğundan bahsediliyor ‘demokratik alanın güçleneceği dönemin ‘ülke ve bölge için hayati öneminden bahsediliyordu. Aynen aktarıyorum:
“Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve heyetiyle yaptığımız görüşme, son derece olumlu, yapıcı, verimli ve geleceğe dair umut verici bir atmosferde gerçekleşti. Süreçte gelinen noktanın önemi teyit edildi ve karşılıklı olarak bundan sonraki aşamalar değerlendirildi. Şiddet ve çatışmanın olmadığı, demokratik ve siyasal alanın güçleneceği bir dönemin ülkemiz, yurttaşlarımız ve bölgemiz için hayati önemde olduğu ifade edildi. Heyetimiz ve partimiz önümüzdeki süreçte daha da güçlü bir irade ve özenle Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı hayata geçirmek için çalışmalarına devam edecektir. Bugün gelinen nokta itibarıyla, dünden daha umutlu olduğumuzu bütün ülkemizin bilgisine sunmakta onur duyuyoruz.Bugüne kadar sürece gerek önerileriyle gerek uyarılarıyla gerekse de eleştiriyle güç katan bütün siyasal partilere ve toplumsal kesimlere şükranlarımızı bildiriyoruz.”
Buraya hemen görüşme öncesi Yeni Yaşam Gazetesi’nde yeğeni Ömer Öcalan’a son durumu değerlendiren Abdullah Öcalan’dan da birkaç not ekleyip, durumu analiz edelim. Gazetenin öne çıkardığı spotlar şöyle:
-“Eğer biz demokratik sistemi, demokratik cumhuriyeti oluşturabilirsek buradan herkes faydalanacak, onlar da faydalanacak. Hatta onları biz kurtaracağız. Biz demokratik zeminin güçlenmesi için çalışıyoruz. Demokraside de herkese fayda vardır ve bu sistem oluşursa bu sorunlar da ortadan kalkmış olur…
- Suriye’de tedbirli olmaları, tedbir almaları gerekiyor. Nusayri Alevilere yaptıklarının on katını size yaparlar. Orada geliştireceğiniz diplomatik ilişkilerde de kendinizi güvenceye almanız gerekiyor."
Öcalan’ın altını çizdiği Suriye konusunda gelişmeler yaşanıyor. Trump’ın İsrail Başbakanı Netanyahu ile yaptığı görüşme sonrası dile getirdiği ‘Türkiye ile sorunların çözülmesi’ cümlesi, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ‘Suriye’de İsrail dahil başka bir ülkeyle çatışmak istemiyoruz’ cümlesi vardı. Azerbeycan’da iki ülkenin yetkilileri bir araya geldi. Netenyahu’nun ofisi şu açıklamayı yaptı:
‘Ulusal Güvenlik Danışmanı Tzachi Hanegbi başkanlığındaki İsrail heyeti Azerbaycan'da Türk mevkidaşlarıyla bir araya geldi. Görüşmelerde her iki taraf da bölgedeki çıkarlarını ortaya koydu ve güvenlik istikrarını koruma amacıyla iletişim kanalının sürdürülmesi konusunda mutabakata vardılar."
Gelelim tüm bunların ne anlama geldiğine:
-27 Şubat’tan bugüne sessizliğe bürünen sürecin pek muhtemel istihbarat eliyle belli bir noktaya getirildiği anlaşılıyor. Efkan Ala’nın görüşme öncesi yaptığı açıklamadan PKK’nin silahları bırakacağı ve fesih kongresini yapacağı zamanlamanın bile neredeyse belli olduğu düşünülebilir.
-Sürecin olumlu gittiğinin bir diğer göstergesi Erdoğan’ın İmralı Heyeti ile görüşmesi ardından heyetin görüşmeyi ‘umut verici olarak’ tanımı. Erdoğan süreci sahiplenmiş gözüküyor.
-DEM Heyeti’nin açıklamasındaki ‘ demokratik ve siyasal alanın güçleneceği bir dönemin ülkemiz, yurttaşlarımız ve bölgemiz için hayati önemde olduğu ifade edildi’ cümlesi yaşanan son olayların, gözaltı-tutuklama konularının gündeme getirildiği anlaşılıyor. Öcalan söyleşisindeki ‘demokratik sistemi oluşturursak bundan herkes yararlanacak’ cümlesi de şöyle okunabilir: Silah ortadan kalkınca siyasetin önü açılır.
-Suriye’deki Kürtlerin durumu ile ilgili ise şöyle bir nokta var. Anlaşıldığı kadarıyla Türkiye Suriye’deki Kürtlerin durumuyla ilgili esnek bir politikaya geçecek. Bunu bölgesel gelişmeleri okuyarak (ki sürecin Ekim ayındaki başlangıcında da bu nokta ana motivasyonlardan biriydi) yapabilir. Ve yine bunu sürece yayma ihtimali var. İsrail ile Suriye görüşmesinin konularından biri de bu olabilir.
Bu kısmı geçmeden bir soru:
İktidar kanadı bir yandan hem memlekette hem bölgede Kürt sorununu çözme çabasını sarf ediyor öte yandan Kürtlere başta ‘Türkiye partisi nasıl olunur?’ belli de bir çerçeve çiziyor. Buradan hareketle ‘milliyetçi Türk-İslam’ yapısına kontrollü bir Kürt hareketi eklemesi mi yapmak istiyor? Yoksa eşit vatandaşlığın yolunu açacak demokratik bir Türkiye mi oluşturmak hayali?
Bu satırları okuyanlar ‘Kürt siyasi hareketi tecrübesiz mi bunu anlamayacak’ sorusunu sorabilirler. Haklıdırlar elbet. Ancak siyaseti-yarını anlamaya çalışmak için her olasılık tartışılmalı. Bu arada ya çözüm arayışları bu süreç de bitseydi, daha da karanlık bir ortam olmaz mıydı?
Bitirirken…
Silivri’ye girenler çıkanlar…Gidenler gelenler…Her görüşten her meslekten her yaştan kişilerin ortak noktası haline geldi ne yazık ki bir hapishane. Davalar da görülüyor burada kimi zaman. Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Cumhuriyet Savcısı ile olan davası var mesela bugün. Bir kısmı tahliye edilen tutuklu öğrencilerin davası da burada görülecek. Adliyelerle hapishane arasına sıkışmış-sıkıştırılmış bir dönem. Çok uzun süre Kürt siyasetçilerin, Kürtlerin çektiği deneyimlediği….
CHP Genel Başkanı Özgür Özel çözüm arayışlarının başından beri sürece hiç olumsuz yaklaşmadı. Meclis çatısı altında çözmeyi önerdi ‘sorunu çözerse Türkiye’nin kurucu partisi çözer’ dedi. Bu duruş önemli.
Sloganları sevmiyorum ama fikrine güvendiğim isimlerin de olduğu bir grup ‘Türk sorununu büyüterek Kürt sorunu çözülür mü’ sorusunu yöneltiyor. Bu soruya Türk’ün-Kürt’ün herkesin ortak demokratik talebinden, toplumun da katkısıyla bir olumlu-kalıcı sonuç çıkarılabilir mi sorusu eklenebilir mi?
Yazı çoktan bitti. Gözüm haber sitelerinde. Gazetecilere tutuklama talebi… Büyük bir acı hissediyorum.