Turplar...

Bugünkü siyaset hayatımıza giren sözcükler ve deyimlere bir yenisi daha eklendi:

“Turpların büyükleri heybede.”

O deyimi, sayın Erdoğan söyledi. Konya’daki AKP il kongresinde -herhalde AKP genel başkanı sıfatıyla- yaptığı konuşmada dile getirdi.

Konuşmasının konusu, İstanbul’da, CHP’nin kazandığı belediyelerin başkanlarına, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer ile Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’a uygulanan işlemlere karşı, CHP yetkililerinin eleştirileriydi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile büyükşehir belediye başkanı Ekrem İmamoğlu, belediye başkanlarına sabaha karşı saat 4-5 sıralarında evlerinde yapılan baskınlarla başlatılıp İstanbul Emniyeti’ne götürülmeleri, hapiste tutuldukları sürenin uzatılması gibi aşamalarla sürdürülen uygulamaları eleştirmişlerdi. Erdoğan da Konya’daki AKP il kongresinde onlara cevap verirken o soruşturma işlemlerinin arkasının daha da güçlü olarak gelebileceği anlamını taşıyan o “turp”lu ifadeyi kullanmıştı. Muhalefetin, CHP’nin başkanlığındaki belediyelere yönelik uygulamalar karşısında telaşa düştüğünü öne sürerek şöyle demişti:

“Daha turpların büyükleri heybede. Telaşlarının, paniklemelerinin bir sebebi de işte bu hakikattir.”

***

Erdoğan’ın, AKP’nin Konya il kongresindeki o sözlerinin anlamı, tabii, çok önemli. Fakat benim aklıma önce, bilmediğim şeyleri merak edip öğrenme “merakım”ın sonucu olan şu soru takıldı:

Erdoğan’ın, CHP’nin o eleştirilerine cevap verirken yaptığı o benzetmenin kaynağı, acaba neydi?

Dilimizde böyle vecize niyetine söylenen sözler vardır. Ama çoğunun bir hikâyesi vardır. Yerel kaynağı vardır. Ve bunların çoğu, geniş bir çevre tarafından bilinir. Ben hiç işitmemiştim, turpun bu şekilde kullanıldığını. Sağlıkla ilgili olarak “Turp gibisin maşallah” denilir ama muhatabınızın sağlıklı göründüğünü belirtmek istersiniz. Ama “torbadaki” veya “heybedeki turplar” denilince, bunun temeli ne olabilir?

O merakımı gidermek için yakınlarıma, dostlarıma sordum. Bilen yoktu. Ama sonra yanıt bir meslektaşımdan geldi. Kadim dostum, gazeteci-yazar Rahmi Turan, köşe yazısında da belirtmiş, ben atlamışım, sorunun yanıtı ondaymış. Çünkü, “turplu, heybeli” benzetmelerin kaynağını, Rahmi Turan, -25 yıl önce- yayımlanan bir kitabında yazmış. O sözcüklerin kaynağı, -konusu başka da olsa- rahmetli eski başbakanımız ve cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’miş. Rahmi Turan bunu şöyle anlatıyor:

“Demirel, NTV televizyonunda canlı yayına çıkıp, konuştu, konuştu... Anlattı, anlattı... Fakat zaman yetmedi... Söyleyeceği daha çok şey vardı.

Programdan sonra gazetecilere şu fıkrayı anlattı:

“Adam, Aydın pazarına turp getirmiş, bir köşede satıyor. Fakat turpları yamuk ve küçük.

Müşteri gelip bakmış, bakmış, pek tutmamış. Eliyle şöyle bir tartıp bırakmış. Tam giderken köylü arkasından seslenmiş:

‘Turpun büyüğü heybede, turpun büyüğü heybede!’

Demirel bu fıkrayı anlattıktan sonra şöyle eklemişti:

‘Heybemde daha çok turp var. Bu heybeye bir program yetmez!’”

***

Şu sırada bizim önümüzdeki “turp” konusuna gelince. Bunun öyküsünü başından sonuna yazmaya ne bu yazının yeri yeter ne de gazetenin tüm sayfaları yeter. Çünkü o öykü, geçmişteki Ergenekon davalarından başladı ve hâlâ devam ediyor.

Bir bölümüne tepkiler, Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı döneminde “Hak-Hukuk-Adalet” sloganıyla yapılan Ankara-İstanbul yürüyüşünün konusuydu. Bir bölümü, Özgür Özel’in genel başkanlığı ve Ekrem İmamoğlu’nun büyükşehir belediye başkanlığı sırasında İstanbul’da ve yurdun muhalefet partileri yöneticilerinin faaliyette bulunduğu tüm illerde devam ediyor. Sadece şu son günlerde olanlara bakalım:

CHP’nin Gençlik Kolları Genel Başkanı Cem Aydın’ın sorguya çekilmesi ve yurtdışına çıkma yasağına uğratılıp iki günde bir kontrole tabi tutulmasına... Ankara’daki Zafer Partisi’nin genel başkanı Ümit Özdağ’ın akşam yemek yerken cumhurbaşkanına hakaret ettiği gerekçesiyle lokantada gözaltına alınarak, İstanbul’a götürülüp, sorguya çekilmesine.

Tabii, bunlar, dün öğleden sonraya kadarki son iki günde kendini gösteren “turp”lar...

Bakalım sonrası nasıl gelecek? Sırada hangi turplar var? O belli değil.

Ama sonucu besbelli olan bir şey var: Çok uzun zaman geçmeden bir seçim günü mutlaka gelecek. Ve bugünkü iktidar partisi “turp”larıyla birlikte gidecek, ülkemiz ve milletimiz, yeniden güzel günler görecek.