Erdoğan, birinci gündemimiz ekonomi dedi

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Özgür Özel’e önemli bir kredi açmıştı. Özgür Özel’le görüşmüş, elinin güçlenmesi için 28 Şubat paşaları konusundaki talebini yerine getirmiş, 18 yıl aradan sonra CHP Genel Merkezi’ni ziyaret edip siyasette “normalleşme” sürecini başlatmıştı.

Ancak Özgür Özel bunun kıymetini bilseydi bugün başka bir siyasi iklim yaşanırdı. Bahçeli ile girdiği polemikte, “Suç ortağını bize doğru itmesin” sözü büyük bir kırılmaya yol açtı. Erdoğan’ın yakın çevresine Özgür Özel için, “Çürük tahta. Yol yürünmez” dediği ifade edildi. Özgür Özel’in, Erdoğan’a “Cunta lideri” ithamında bulunması ise köprülerin atılmasına neden oldu. Erdoğan, Özgür Özel hakkında 500 bin liralık tazminat davası açtı. Kemal Kılıçdaroğluağır hakaretlerde bulunur, Erdoğan tazminat davası açardı. Şimdi başa döndük. 

YANLIŞ YAPTI

Özgür Özel siyasi cunta ithamıyla keseri ayağına vurdu. Bir, darbelerle mücadele etmiş Erdoğan’a cunta lideri denilir mi? İki, ‘cunta, darbe, muhtıra’ demek ‘CHP’ demektir. Yeni nesiller bunu unutmuştu. Özgür Özel, hafızaların tazelenmesine, CHP tarihinin tartışılmasına vesile oldu. Siyaset bilimi profesörü olan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Yayman’ın dediği gibi, “CHP aynı CHP”.  

İSMET PAŞA SİYASETİ 

Sertlik siyaseti CHP’nin tarihinde var. Gerilim siyaseti, İsmet Paşa siyaseti demektir. 27 Mayıs’tan önce İsmet Paşa, asker postallarını giymiş, yurt gezilerine çıkmıştı. Provokatörlerin devreye girmesiyle birlikte İsmet Paşa’nın gittiği Kayseri Yeşilhisar’da, Uşak’ta, İstanbul Topkapı’da çıkan olaylar ülkeyi 27 Mayıs darbesine taşıdı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Son 3 haftada şahit olduklarımız, 1940’ların Halk Partisi ne ise 2025’in Cumhuriyet Halk Partisi’nin de aynı olduğunu bize yeniden hatırlattı” demesi ondan. 

Keskin sirke küpüne zarardır. Bu yüzden millet CHP’ye güvenmiyor.

ERDOĞAN’IN UYARISI

Cumhurbaşkanı Erdoğan da AK Parti MYK toplantısında CHP’nin gerilim siyasetine dikkat çekiyor, CHP’nin marjinal bir örgüt gibi hareket ettiğini söylüyor. “Biz iktidar partisiyiz. Ülkeyi yönetme sorumluluğunu taşıyoruz. Vakur bir şekilde hareket edeceğiz. Gerilim siyasetine prim vermeyeceğiz” diye uyarıda bulunuyor.

Buradan bir noktaya gelmek istiyorum. AK Parti’de gündemin CHP’nin bu sertlik politikaları olduğu düşünülebilir. AK Parti’de öncelik ne CHP’deki gelişmeler ne de Cumhurbaşkanlığı seçimi. AK Parti’de birinci öncelik ekonomi. Halkımızın birinci önceliği de ekonomi. Kamuoyu araştırmaları da bunu gösteriyor.

ABD Başkanı Trump, “Kurtuluş Günü” olarak ilan ettiği 2 Nisan’da ekonomik savaş ilan etti. Gümrük vergilerini artırdı. Türkiye, yüzde 10’luk dilimde kaldı. Yeni bir dünya kuruluyor. Bunun Türk ekonomisine yansımaları nasıl olacak, artıları neler, hangi riskler söz konusu...

NİHAT ZEYBEKÇİ’NİN SUNUMU

Muhalefetin böyle bir gündemi yok ama AK Parti, pazartesi günü siyasi hayatının en uzun MYK toplantılarından birini yaptı. Ekonomiden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Nihat Zeybekçi, kapsamlı bir sunum yapıyor.

Zeybekçi, “ABD pazarı senede 3,4 trilyon doları bulan ithalat hacmi ve yaklaşık 1,3 trilyon dolarlık dış ticaret açığı ile tüm ülkelerin hedef pazarı konumundadır. Trump’ın yeniliği şu: Bugüne kadar bazı ülkelere ‘bedavadan’ kullandırılan bu büyük pazara açılma fırsatını, siyasi hedeflerini gerçekleştirmek için pazarlık yapmak istiyor” diye bir tespitte bulunuyor.

Trump’ın ülkelerle olan sorunlarını çözmek için dış ticareti bir “Havuç ve sopa” gibi kullanarak pazarlık masası kurduğunun altını çiziyor. 

FIRSATLAR, RİSKLER

Buraya özetleyerek alıyorum ama Nihat Bey yeni düzenin net bir fotoğrafını çekiyor.

“Bu dönemde, Türkiye’nin dış ticaret, ekonomi ve diplomasi yönetimlerinin çok iyi iletişimde olması ve Türkiye’nin kurulan bu yeni dünya düzeninden azami istifade etmesi için planlama yapması son derece önemlidir” uyarısında bulunuyor.

Üç başlık altında Türkiye’nin önündeki fırsatları ve riskleri sıralıyor.

ABD İLE İKİLİ ANLAŞMALAR

“Bizim neler yapmamız gerektiğini şimdiden planlamamız gerekmektedir. Bu kapsamda özellikle;

1- AB’nin ABD’ye uygulayacağı tarifeler, Gümrük Birliği kapsamında Türkiye tarafından ABD’ye otomatik uygulanacağından; Türkiye, ABD’nin olası tepkilerini bertaraf edebilmek adına derhâl ABD ile ikili bir ticaret anlaşması yoluna gidilmelidir.

2- Çin’in mevcut ihracat pazarlarımızda ve hedef ülkelerimizde agresif politikalar uygulamaya başlaması riski söz konusudur. Bunu yönetebilmek adına, ikili ve çok taraflı ticaret anlaşmaları yapılması gerekir

3- Dünya ticaret gelişmelerini anlık takip etmek ve proaktif bir politika oluşturulması için ilgili kurumlarla iletişim sağlamak amacıyla, Ticaret Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı ekiplerinden oluşan takip ve çalışma grubu oluşturulmalıdır.”

Nihat Zeybekçi yeni ekonomik gerçekliği böyle özetliyor. Bir de siyasi gerçeklik var. FED Başkanı Powell’in dediği gibi belirsizliklerin yüklü olduğu bir kaos ortamı söz konusu. ABD Başkanı Trump’ın, Netanyahu ile görüşmede Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye hakkında yaptığı değerlendirmeler ise bu süreçte bizim için, “altın fırsat” değerinde.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu ay sonu ya da mayıs başında ABD’ye yapacağı ziyaret bu açıdan tarihi bir önem taşıyor.